Translation of "Düzine" in English

0.013 sec.

Examples of using "Düzine" in a sentence and their english translations:

Bir düzine kaşık ve iki düzine kaşık aldım.

I bought a dozen spoons and two dozen forks.

Elmalar düzine ile satılırlar.

Apples are sold by the dozen.

Kalemler düzine olarak satılır.

The pencils are sold in dozens.

Yarım düzine yumurta aldım.

I bought half a dozen eggs.

Yumurtalar düzine ile satılırlar.

Eggs are sold by the dozen.

Yarım düzine yumurtamız var.

- We have a half-dozen eggs.
- We have half a dozen eggs.

Bir düzine elma aldım.

I bought a dozen apples.

Bir düzine yumurta istiyorum.

I want a dozen eggs.

Kaç düzine kurşun kalemin var?

How many dozen pencils do you have?

Biz yumurtaları düzine ile alırız.

We buy eggs by the dozen.

Listeye bir düzine yumurtayı ekle.

Add a dozen eggs to the list.

O bir düzine yumurta aldı.

He bought a dozen eggs.

Bir düzine kremalı pasta istiyorum.

I want a dozen cream puffs.

İki düzine kalem satın aldım.

- I bought two dozen pencils.
- I bought 24 pencils.

Sadece üç düzine kurabiye yaptım.

I only made three dozen cookies.

Bir düzine tatlı almak istiyorum.

- I want to buy a dozen donuts.
- I want to buy a dozen doughnuts.

Kurşun kalemler düzine halinde satılıyor.

The pencils are sold in dozens.

Kurşun kalemler düzine ile satılırlar.

Pencils are sold by the dozen.

Bir düzine çörek almak istiyorum.

- I want to buy a dozen donuts.
- I want to buy a dozen doughnuts.

Bir düzine yumurta almayı bitirdim.

I finished buying a dozen eggs.

Mary bir düzine yumurta istiyor.

Mary wants a dozen eggs.

Bana bir düzine portakal ver.

Give me a dozen oranges.

Tom üç düzine kurabiye pişirdi.

Tom baked three dozen cookies.

Davada bir düzine şüpheli vardı.

There were a dozen suspects in the case.

Tom bir düzine yumurta kaynattı.

Tom boiled a dozen eggs.

Tom bir düzine çörek aldı.

Tom bought a dozen donuts.

Tom üç düzine yumurta aldı.

Tom bought three dozen eggs.

Yaklaşık bir düzine kişi katıldı.

About a dozen people attended.

Bir düzine yumurtaya ihtiyacım vardı.

I needed a dozen eggs.

Bir düzine yumurtaya ihtiyacım var.

I need a dozen eggs.

- Lütfen bana bir düzine krem ponponu verin.
- Bir düzine krem ponponu istiyorum.

Please give me a dozen cream puffs.

Bir düzine insan, istasyonun karşısında toplandı.

A dozen people gathered opposite the station.

Bunları düzine ile ısmarlarsan daha ucuz.

It's cheaper if you order these by the dozen.

Bugün bir düzine kurşun kalem aldım.

I bought a dozen pencils today.

Bir düzine yumurta satın almak istiyorum.

I want to buy a dozen eggs.

Bir düzine muz satın almak istiyorum.

I want to buy a dozen bananas.

Bir düzine pamuklu beyaz mendil alacağım.

I am going to buy a dozen white cotton handkerchiefs.

O, bir düzine yumurta satın aldı.

She bought a dozen eggs.

Mary'nin bir düzine yumurtaya ihtiyacı vardır.

Mary needs a dozen eggs.

Acaba yumurtalar neden düzine olarak satılıyor.

I wonder why eggs are sold by the dozen.

O, iki düzine yumurta satın aldı.

She bought two dozen eggs.

Tom bir düzine yumurta satın aldı.

Tom bought a dozen eggs.

Tom üç düzine yumurta satın aldı.

Tom bought three dozen eggs.

Parti için bir düzine şarap kadehi ve meyve suyu için iki düzine bardak aldım.

For the party I bought a dozen wine glasses and two dozen cups for juice.

O muzlardan bir düzine satın almak istiyorum.

I want to buy a dozen of those bananas.

Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.

About a dozen trees had soon been planted.

Tom ayrıca bir düzine yumurta satın aldı.

Tom also bought a dozen eggs.

Amerika'da, biz genellikle yumurtayı düzine ile alırız.

In America, we usually buy eggs by the dozen.

O bana yarım düzine keten mendil verdi.

He gave me a half dozen linen handkerchiefs.

Tom bir düzine yumurtaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

- Tom said he needed a dozen eggs.
- Tom said that he needed a dozen eggs.

Sana onu yapmamanı bir düzine kez söyledim.

I've told you a dozen times not to do that.

Ben de bir düzine yumurta satın aldım.

I also bought a dozen eggs.

En az iki düzine insan göçmenlik gözaltısında öldü.

at least two dozen people have died in immigration custody.

Çoğunluğu siyah takımlı erkeklerden oluşan birkaç düzine insan,

A few dozen people, mostly dark-suited men,

Tom Mary'nin partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.

Tom baked three dozen cookies for Mary's party.

Bir litre süt ve bir düzine yumurta, lütfen.

A liter of milk and a dozen eggs, please.

Tom tek başına bir düzine çöreğin hepsini yedi.

Tom ate a dozen doughnuts all by himself.

Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.

Mary baked three dozen cookies for Tom's party.

Bir düzine yumurta ve bir somun ekmek aldım.

I bought a dozen eggs and a loaf of bread.

Her yıl Avusturya Alp'lerinde birkaç düzine dağcı ölmektedir.

Several dozen mountaineers die each year in the Austrian Alps.

Tom, Sevgililer Günü'nde Mary'ye bir düzine gül gönderdi.

- Tom sent Mary a dozen roses on Valentine's Day.
- Tom sent a dozen roses to Mary on Valentine's Day.

Fadıl o gece yaklaşık bir düzine telefon görüşmesi yaptı.

Fadil made about a dozen phone calls that night.

Tom dün gece yaklaşık bir düzine telefon görüşmesi yaptı.

Tom made about a dozen phone calls last night.

Yaşlı adam bir düzine büyük krep sindirmeye çalışırken öldü.

The old man died while trying to digest a dozen large pancakes.

- Michelle yaklaşık iki düzine ameliyata, kapsamlı terapi ve iyileşmeye katlandı.
- Michelle yaklaşık iki düzine ameliyat, kapsamlı tedavi ve iyileşme sürecinden geçmişti.

Michelle endured nearly two dozen surgeries and extensive therapy and convalescence.

Polonya ve Baltik'de,Rus ordusu bir düzine büyük yenilgiye uğradı

In Poland and the Baltic, the Russian army has suffered a string of massive defeats,

Tom işten eve giderken bir düzine yumurta almamı rica etti.

Tom asked me to buy a dozen eggs on my way home from work.

Ben Paskalya pazar gününde tam anlamıyla bir düzine yumurta yedim.

I literally ate a dozen eggs on Easter Sunday.

Bir litre süt alın ve yumurta varsa bir düzine yumurta.

Buy a liter of milk, and if there are eggs, buy a dozen eggs.

Tom bir düzine yumurta almak için mağazaya girerken Mary'yi arabada bıraktı.

Tom left Mary in the car while he ran into the store to buy a dozen eggs.

Ders kitabında her bölüm yaklaşık bir düzine anlama soruları tarafından takip edilir.

Each chapter in the textbook is followed by about a dozen comprehension questions.

Onların her birinin yarım düzine torunları var ama Mary'nin sadece erkek torunları varken Tom'un daha fazla kız torunları var.

They each have half a dozen grandchildren, but Tom has more granddaughters, as Mary has only grandsons.