Translation of "Bırakan" in English

Bırakan sensin.

You're the one who quit.

İçmeyi bırakan benim babam.

It's my father who stopped drinking.

Suyu açık bırakan Tom değildi.

It wasn't Tom who left the water running.

Dün gece kapıyı açık bırakan sen miydin?

Was it you that left the door open last night?

Birini nefes nefese bırakan bazı performanslar vardır.

There are some performances that leave one breathless.

Bilişsel ön yargının, düşüncelerimizi doğru bir yargılamanın uzağında bırakan

You might know that the cognitive bias is a systematic tendency

Bu ülkeyi parasız bırakan, beceriksizce bir operasyondu ve ekonomiye

This was a botched operation which left the country moneyless, creating significant damage

Tom'un ona çok para bırakan zengin bir amcası vardı.

Tom had a rich uncle who left him a lot of money.

Ulusal Eğitim Bilgi Merkezi Mesleği bırakan öğretmenler geri döndüklerinden dolayı tahmin edilen bir öğretmen açığının sonuç vermeyeceğini söylüyor.

The National Center for Education Information says a predicted teacher shortage won't pan out because teachers who left the profession are returning.