Translation of "Anlatmayı" in English

Arkadaşlarıma anlatmayı öğendim.

about the chapters that I had just finished reading.

Sana anlatmayı düşünmüyordum.

I wasn't planning on telling you.

- Olanları Tom'a anlatmayı planladım.
- Olanları Tom'a anlatmayı düşündüm.

I planned to tell Tom about what happened.

Tom hikayeler anlatmayı sever.

Tom loves to tell stories.

Ben hikaye anlatmayı severim.

I love to tell stories.

Sami fıkra anlatmayı seviyordu.

Sami loved to tell jokes.

Tom espriler anlatmayı sever.

Tom likes to tell jokes.

Tom'a anlatmayı düşündüm ve anlatmalıydım.

- I thought about telling Tom, and I should have.
- I thought about telling Tom, and I should've.

Ben fıkra anlatmayı çok seviyorum.

I really like telling jokes.

Tom pis şakalar anlatmayı sever.

Tom likes to tell dirty jokes.

Derdimi anlatmayı oldukça zor buldum.

I found it rather difficult to make myself understood.

Bana bu pis hikayeleri anlatmayı kes.

Stop telling those filthy stories.

Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denedin mi?

Have you ever tried telling a joke in French?

Tom, ne olduğunu bize anlatmayı reddetti.

Tom refused to tell us what had happened.

Tom iyi bir hikaye anlatmayı biliyor.

Tom knows how to tell a good story.

O Almanca derdini anlatmayı zor buldu.

He found it difficult to make himself understood in German.

Bazı insanların anlatmayı tercih ettiği bir öykü

it's a story some people decided to tell;

Tom, Mary'ye, ne yapacağını anlatmayı unutacağını düşündü.

- Tom thought he'd forgotten to tell Mary what to do.
- Tom thought that he'd forgotten to tell Mary what to do.

Bize ne kadar harika olduğunu anlatmayı kes.

Stop telling us how great you are.

Öğretmen ne demek istediğini öğrencilere anlatmayı zor buldu.

The teacher found it difficult to get his meaning across to the students.