Translation of "Alayım" in English

0.014 sec.

Examples of using "Alayım" in a sentence and their english translations:

- Çantalarınızı alayım.
- Torbalarını alayım.

I'll grab your bags.

Cüzdanımı alayım.

Let me get my wallet.

Çantamı alayım.

Let me grab my bag.

Bunu alayım.

Let me take this.

Onları alayım.

Let me take those.

Paltomu alayım.

Let me get my coat.

Kemanımı alayım.

Let me get my violin.

Dosyayı alayım.

Let me have the file.

Listeyi alayım.

Let me have the list.

Onu alayım.

Let me get her.

Çantalarınızı alayım.

- Let me get your bags.
- Let me get your bags for you.

Ceketlerimi alayım.

Let me take your coats.

Ceketini alayım.

Let me get your coat.

Avukatımı telefona alayım.

Let me get my lawyer on the phone.

Bu arabayı alayım.

- Let me buy this car!
- Let me buy this car.

Ben onu alayım.

Let me get that.

Sana anahtarı alayım.

Let me get you the key.

Bırak eşyalarımı alayım.

Let me get my stuff.

Çantanı alayım, Tom.

Let me take your bag, Tom.

Lütfen faturamı alayım.

- Give me the bill, please.
- May I have the check, please?
- I'd like the bill, please.
- Could I have the bill, please?
- Please let me have my bill.

Ekmek satın alayım.

Let me buy bread.

Senin ceketini alayım.

Let me take your coat.

Çek defterimi alayım.

Let me get my checkbook.

Morina alayım, lütfen.

I'll take cod, please.

Saat kaçta seni alayım.

What time shall I pick you up?

Sana biraz dondurma alayım.

Let me get you some ice.

Hızlı bir duş alayım.

Let me take a quick shower.

O sorunu ele alayım.

Let me handle that problem.

Geri dönüp alayım şunu.

I'll go back and get it.

Sana bir tane alayım.

Let me get you one.

Lütfen bir mola alayım.

Let me take a break, please.

Sana bir brendi alayım.

Let me get you a brandy.

Bu arabayı satın alayım!

- Let me buy this car!
- Let me buy this car.

Beyaz şarap alayım lütfen.

I'll have a white wine, please.

Onu senin için alayım.

Let me get it for you.

Bunu senin için alayım.

Let me buy that for you.

- Onu senin için alayım.
- Bırak, ben alayım.
- Durun, ben alırım.

- Let me get that for you.
- Let me get it for you.

Sana bir tane daha alayım.

Let me buy you another one.

Sana bir battaniye alayım mı?

Can I get you a blanket?

Sana biraz kahve alayım mı?

Can I get you some coffee?

- Şunu alayım.
- Ver bakayım şunu.

Let me have that.

Sana yeni bir tane alayım.

Let me buy you a new one.

En azından sana tatlı alayım.

At least let me buy you dessert.

Bize yiyecek bir şey alayım.

Let me get us something to eat.

Bize biraz daha içki alayım.

Let me get us some more drinks.

Yarın seni kaçta gelip alayım?

When should I come to pick you up tomorrow?

Sana bir kağıt mendil alayım.

Let me get you a tissue.

Bir fincan kahve alayım lütfen.

I'll have a cup of coffee, please.

Senin için biraz alayım mı?

Shall I get some for you?

Sana içecek bir şey alayım.

Let me get you something to drink.

Çok yakında senden haber alayım.

- Let me hear from you very soon.
- Let me talk to you a second.

Ona doğum gününde ne alayım?

What should I buy him for his birthday?

Ağrı için sana bir şey alayım.

Let me get you something for the pain.

Neden senin araba anahtarlarını alayım ki?

Why would I take your car keys?

Senin için konsere bir bilet alayım.

Let me get you a ticket to the concert.

Bırak geri dönüp bir şemsiye alayım.

Let me go back and get an umbrella.

Ben gideyim ve biraz ekmek satın alayım.

Let me go and buy some bread.

"Bunu benim için alır mısın?" "Neyi alayım?"

"Will you buy it for me?" "Buy what?"

Güzel, bunları alayım. Gösteri ne zaman başlar?

Good, I will take them. When does the show start?

Onunla ne yapacağım? Onu işe mi alayım?

What am I to do with him? Employ him?

- Sana bir bira alayım.
- Sana bir bira ısmarlayayım.

Let me buy you a beer.

Konser için sana bir bilet satın alayım mı?

Shall I buy you a ticket for the concert?

Bu sözlüğü sadece ucuz olduğu için alayım mı?

Shall I buy this dictionary just because it's cheap?

- Bunu neden dikkate alayım?
- Bunu neden göz önünde bulundurayım?

Why should I consider this?

Sen bana bir bira aldın, hatırlıyor musun? Şimdi ben sana bir tane alayım.

You bought me a beer, remember? Now, let me buy you one.

- Hava bulutluydu, ben de yanıma bir şemsiye aldım.
- Hava kapalıydı, ben de yanıma bir şemsiye alayım dedim.

- It being cloudy, I took my umbrella with me.
- It was cloudy, so I took an umbrella with me.