Translation of "önden" in English

Önden sen gitsene.

Why don't you lead the way?

Ben önden gideceğim.

I will go on ahead.

Önden bağlı olmak yerine

You might think that instead of being connected in the front,

Önden buyuralım ve yiyelim.

- Let's go ahead and eat.
- Let's eat.

Tom önden gitmiş olmalı.

- Tom must've gone ahead.
- Tom must have gone ahead.

Biz önden üçüncü sıradaydık.

We were in the third row from the front.

Neden siz önden gitmiyorsunuz?

Why don't you go on ahead?

Lütfen önden buyurun, Tom.

After you, Tom.

Bu, önden yüklemeli bir çamaşır makinesidir.

This is a front-loading washing machine.

Sen önden git, Tom. Yakında yakalarım.

You go ahead, Tom. I'll catch up soon.

Önden gidin ve diğerlerine geldiğimizi söyleyin.

- Go on ahead and tell the others we're coming.
- Go ahead and tell the others we're coming.

Sen önden git. Ben yakında sana yetişirim.

Go on ahead. I'll catch up with you soon.

Biz önden gittik ve Tom olmadan yedik.

We went ahead and ate without Tom.

Önden ben gittim, arkamdan da o geldi.

I walked first, and he came behind.

Baybars bizzat adamlarını önden yöneterek ülkelerini işgalciye karşı

Baibars personally led his contingent from the front, urging his men to defend their

- Önce siz buyurun.
- Önden sen.
- Önce siz geçin.

After you.

Bu bina önden büyük görünüyor ama yandan değil.

This building looks large from the front, but not from the side.

Siz önden koşabilirsiniz, ben daha sonra size yetişirim.

You can run on ahead and I'll catch you up later.

Tom yüksek verimli önden yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.

Tom bought a high-efficiency front-loading washing machine.

Ve dahası, destanda olduğu gibi birkaç erkeğin de önden kafaları kesilmişti.

of the men had been beheaded from the front, just as in the saga.

Takip eden kanlı savaşta, Davout'un birlikleri, Fléches toprak işlerine önden saldırıyı yönetti.

In the bloody battle that followed, Davout’s corps  led the frontal attack on the Fléches earthworks.

Etmelerini yasaklayan kendi kodlarına sahip olan Jomsvikingler - örneğin bir tanesi başlarının kesilmesi için diz çökmeyeceğini söyledi, ayağa kalkmakta ve önden başlarının kesilmesinde

to express fear at any point - one of them for instance said he would not kneel down