Translation of "çalışan" in English

0.007 sec.

Examples of using "çalışan" in a sentence and their english translations:

Tom bir çalışan.

Tom is an employee.

Sen çalışan mısın?

Are you employed?

- Bu çalışan bir sistem.
- Bu çalışan bir sistemdir.

It's a system that works.

Kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

who are really struggling to elevate themselves above abject poverty.

Çalışan anneler olmamız ve

and we bonded around being working moms

Çalışan kadın sayısı artıyor.

The number of working women is increasing.

Fırında çalışan kız şirin.

The girl who works at the bakery is pretty.

Fırında çalışan kız sevimlidir.

The girl who works at the bakery is cute.

Şirketinde kaç çalışan var?

How many employees at your company?

Şirketimizde otuz çalışan var.

Our company has thirty employees.

Onlar birlikte çalışan mı?

Are they collaborators?

Benimle çalışan insanlara sahibim.

I have people who work with me.

Tom bir çalışan yazar.

Tom is a staff writer.

Tom güvenilir bir çalışan.

Tom is a reliable worker.

- NASA'da çalışan bir arkadaşım var.
- NASA için çalışan bir arkadaşım var.

I have a friend who works for NASA.

Avrupa'daki genç Müslümanlar için çalışan

I started volunteering for various organizations

Bulutta çalışan hava kalitesi üzerine

created an air-quality decision support system

Çiftlikte çalışan bir adam var.

There is a man working on the farm.

O, çok çalışan bir kimsedir.

He is a work horse.

Orada çalışan kız kız kardeşimdir.

The girl running over there is my sister.

O fırında çalışan kız sevimli.

The girl who works at that bakery is cute.

Ben serbest çalışan bir gazeteciyim.

I'm a freelance journalist.

Ben serbest çalışan bir fotoğrafçıyım.

I am a freelance photographer.

Ekmek fırınında çalışan kız sevimlidir.

The girl that works at the bakery is cute.

Tom çalışan bir duş duydu.

Tom heard the shower running.

Mary serbest çalışan bir yazardır.

Mary is a freelance writer.

Tom serbest çalışan bir tesisatçıdır.

Tom is a self-employed plumber.

Biz Çinliler çok çalışan kişileriz.

We Chinese are hard workers.

O yalınayak çalışan bir avukat.

He's an advocate of barefoot running.

Yeni çalışan kendini dondurucuda kilitledi.

The new employee locked herself in the freezer.

Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

The number of cars driven in the city has increased.

Fırında çalışan genç kadın güzeldir.

The young woman who works at the bakery is pretty.

Birçok çalışan anneler suçluluk dolu.

Many working mothers are full of guilt.

Tom serbest çalışan bir fotoğrafçı.

Tom is a freelance photographer.

O çalışan yazamaz ve okuyamaz.

That employee can neither write nor read.

Çalışan sevk programları popülerlik kazanıyor.

Employee referral programs are gaining in popularity.

Tom burada çalışan tek Kanadalıdır.

Tom is the only Canadian working here.

Ve sadece işini yapmaya çalışan bizleri

and those of us who are simply trying to do our jobs

Bunun benzeri sistemlerde çalışan insanlar var

There are people at work on systems like this,

Erkek doğum kontrolü üzerinde çalışan araştırmacılar

The researchers who are working on male contraception

Getirmeye çalışan büyük bir bankada çalışıyordum.

that was trying to bring more innovation into its company culture.

Bu şirkette çalışan kadınlardan yükümlü olacaksın.

You'll be in charge of the women working in this factory.

O çok sıkı çalışan bir öğrencidir.

She is a student who studies very hard.

O, ışınlanma üzerinde çalışan bir fizikçi.

He's a physicist working on teleportation.

Onun bankada çalışan bir amcası var.

She has an uncle who works in a bank.

Bu projede çalışan herkes milyoner oldu.

- Everyone who worked on that project became a millionaire.
- Everybody who worked on that project became a millionaire.

Onun üzerinde çalışan bazı insanlarımız var.

We've got some people working on it.

Ben yarı-zamanlı çalışan bir fotoğrafçıyım.

I am a part-time photographer.

Tom'un Boston'da çalışan bir amcası var.

Tom has an uncle who works in Boston.

Lauri çok sıkı çalışan bir öğrencidir.

Laurie is a very hardworking student.

Burada çalışan insanların çoğu, ücretsiz gönüllülerdir.

Most of the people working here are unpaid volunteers.

O mağazada çalışan bir arkadaşım var.

I have a friend who works at that store.

Sınıfa girdiğimde çalışan tek kişi Tom'du.

- Tom was the only one studying when I entered the classroom.
- Tom was the only one that was studying when I entered the classroom.

Babam iç hatlarda çalışan bir pilot.

My father is a pilot on the domestic line.

Bu ekipte çalışan birçok avukat var.

There are many lawyers working with this outfit.

Bu şirkette çalışan kızlardan sorumlu olacaksın.

You'll be in charge of the girls working in this factory.

Çalışan erkekler sert elma şırası içtiler.

Working men drank hard apple cider.

Tom serbest çalışan bir bilgisayar programcısı.

Tom is a freelance computer programmer.

Bizim büyük bir çalışan grubumuz var.

We have a great group of employees.

Bizim için çalışan iyi insanlar var.

We have good people working for us.

Bir arıcı arılarla çalışan bir kişidir.

A beekeeper is a person that works with bees.

NASA için çalışan bir arkadaşım var.

I have a friend who works for NASA.

Bir marangoz ahşapla çalışan bir kişidir.

A carpenter is someone who works with wood.

Bugün burada çalışan tek kişi Tom'dur.

Tom is the only one working here today.

- İyi bir işçi.
- İyi bir çalışan.

He is a good worker.

Ancak dişiyi etkilemeye çalışan sadece o değil.

But he isn't the only one vying for her affection.

Çocuklarla, çocuklarını büyütmek için çalışan bekâr annelerle.

Especially where there are children, single mothers who have to raise them.

George, çalışan sınıftan gelen kendini yetiştirmiş biriydi,

Now, George was from a working-class background; he was self-educated;

Bilgisayar sanayinde çalışan iki erkek kardeşi var.

She has two brothers, who work in the computer industry.

O, eve girmeye çalışan bir hırsızı gördü.

He caught sight of a thief attempting to break into the house.

Erkeklerle eşit olmaya çalışan kadınlar hırstan yoksundur.

Women who seek to be equal with men lack ambition.

Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.

The woman trying to speak to this boy is a teacher.

Ev almaya çalışan bir sürü insan var.

There are many people trying to buy houses.

Onun için çalışan büyük bir ekibi var.

She has a large staff working for her.

Bir gönüllü olarak çalışan bir arkadaşım var.

I have a friend who works as a volunteer.

Tom o fabrikada çalışan birkaç adamı tanıyor.

Tom knows a few guys who work at that factory.

Çoğu çalışan yılda bir kez zam istiyor.

Most employees expect a pay raise once a year.

Onun bir bankada çalışan bir amcası var.

He's got an uncle who works in a bank.

Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.

The lady that used to work here had to retire.

O hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünülüyor.

He is considered to be a highly qualified employee.

Onu hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünüyorlar.

They consider him a highly qualified employee.

Toplumun faydası için çalışan insanlara ihtiyacımız var.

We need people who work on behalf of all.

Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.

I have a lot of friends that live and work in Turkey.

Tom onun arabasına girmeye çalışan adamı arıyordu.

Tom was looking for the man who tried to break into his car.

Dan arabasını çalmaya çalışan adama ateş etti.

Dan shot at the man who tried to steal his car.

Lütfen bugünün etkinliği üzerine sıkı çalışan gönüllülere

So please make sure to thank the team of volunteers

Bir banka için çalışan bir işim var.

I have a job working for a bank.

Burada çalışan Fransızca konuşan doktorlar var mı?

Are there any French-speaking doctors working here?

Burada çalışan bir sürü iyi öğretmenlerimiz var.

We have a lot of good teachers working here.

Burada çalışan bir sürü iyi insanımız var.

We have a lot of good people working here.

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

and as a survivor, if I can't use my hands out here,

Hanımlar ebeveynleri gün boyunca fabrikalarda çalışan çocuklara bakıyorlar.

The ladies are looking after the children whose parents are employed in factories during the daytime.

Gündüz uyuyan ve gece çalışan bazı insanlar vardır.

There are some people who sleep in the daytime and work at night.

Ben güneş enerjisi ile çalışan bir araba istiyorum.

I want a car that runs on solar power.