Translation of "çıkamam" in English

0.004 sec.

Examples of using "çıkamam" in a sentence and their english translations:

Bugün çıkamam.

I can't go out today.

Seninle buluşmaya çıkamam.

I can't go out on a date with you.

Ben dışarı çıkamam.

I can't go out.

Stresle başa çıkamam.

I can't cope with the stress.

Bugün dışarı çıkamam.

- I may not go out today.
- I might not go out today.

Bugün seninle çıkamam.

I can't go out with you today.

- Evden bu kıyafetle çıkamam.
- Bu kılıkla evden çıkamam.

I can't leave the house dressed like this.

- Dışarı bu kılıkla çıkamam.
- Bu kıyafetlerle dışarıya çıkamam.
- Üstüm başım böyleyken dışarı çıkamam.

I can't go out dressed like this.

Bu görevle başa çıkamam.

I can't cope with this task.

Bu şekilde dışarı çıkamam.

I can't go out like this.

Şimdi meşgulüm ve dışarıya çıkamam.

- I am busy now and can't go out.
- I'm busy now and can't go out.

Şiddetli yağmur nedeniyle dışarı çıkamam.

I couldn't go out, due to the heavy rain.

- Ben bununla uğraşamam.
- Bununla başa çıkamam.

I can't deal with this.

Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

I can't go out because I have a lot of homework.

Senin yardımın olmadan bununla başa çıkamam.

I can't handle this without your help.

- Evi izlemem söylendiği için bugün dışarı çıkamam.
- Evde oturmam söylendiği için bugün dışarı çıkamam.

I can't go out today as I've been asked to watch the house.

Ben tatile çıkamam. Patron benim ve çok meşgulüm.

I cannot take a vacation. I'm the boss and I'm very busy.

Uçuşum iptal edildi ve yarına kadar yola çıkamam.

My flight was canceled and I can't leave until tomorrow.

Bir ziyaretçi bekliyorum bu yüzden şimdi dışarıya çıkamam.

I'm expecting a visitor, so I can't go out now.

- Ortalık bu hâldeyken çıkamam.
- Etraf bu hâldeyken bırakıp gidemem.

I can't leave the place looking like this.

Ben bir hafta önce bir kazada yaralandığım için dışarıya çıkamam.

I can't go out, because I was injured a week ago in an accident.

Bu gece dışarı çıkamam çünkü annem ve babam izin vermez

I can't go out tonight because my parents won't let me.

Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.

And I can't go back up now, these vertical canyon walls. It's what's called being "rim rocked."

Kendi kendime merdivenlerden yukarı çıkamam. Ben yaşlıyım ve bir asansöre ihtiyacım var.

I cannot go up the stairs by myself. I'm old and I need an elevator.