Translation of "çıkıp" in English

0.008 sec.

Examples of using "çıkıp" in a sentence and their english translations:

Dışarı çıkıp oynayalım.

Let's go out and play.

San Diego'daki büromdan çıkıp

I was leaving my office in San Diego

Yolumuza çıkıp çıkmayacağını bilemeyiz.

or whether some other factor is getting in the way.

Yukarı çıkıp nefes alabilesin.

so that you can actually go up and take a breath.

Yüzeye olabildiğince hızlı çıkıp...

Rush to the surface as fast as you can.

Birinin çıkıp gelmesinden korkuyorum.

I'm afraid something's come up.

Dışarı çıkıp yemek yiyelim.

Let's go out and eat.

Dışarı çıkıp biraz eğlenmelisiniz.

You should go out and have some fun.

Garajdan çıkıp kamyona yürüdüm.

I came out of the garage and walked to the truck.

Tom aceleyle çıkıp gitti.

Tom went off in a hurry.

Tom sonunda çıkıp gelecek.

Tom will eventually turn up.

- Tom, Mary ile çıkıp yürüdü.
- Tom, Mary ile birlikte çıkıp dolaştı.

Tom walked out with Mary.

Ve dışarı çıkıp insanlarla buluş."

and go outside and meet people."

-fırlama, salondan çıkıp gitmek anlamında-

- bounce means to vacate the premises -

Gölgelerden çıkıp aydınlığa dönmeleri için.

To come back from the shadows and into the light.

Hemen çıkıp yardım çağırmanız gerekir.

You're going to need to get out, and get help immediately.

Bir kaç defa sahneye çıkıp

come on stage a few times

Dışarı çıkıp oyun oynayabilir miyim?

Can I go out and play?

Dışarı çıkıp mavi göklere bak.

Go out and look at the blue skies.

Niçin dışarı çıkıp sarhoş olmuyoruz?

Why don't we go out and get drunk?

Neden dışarı çıkıp arkadaşlarınızla oynamıyorsunuz?

Why don't you go out and play with your friends?

Tom kendi başına çıkıp gitti.

Tom went off by himself.

Ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sordum.

I asked her if she was going out.

Fadıl yukarı çıkıp duş aldı.

Fadil went upstairs and took a shower.

Tom dışarı çıkıp oynamayı diledi.

Tom wished he could go outside and play.

Tom dışarıya çıkıp oynamak istedi.

Tom wanted to go outside and play.

Dışarı çıkıp oyun oynamak istedim.

I wanted to go outside and play.

Dışarı çıkıp bunu görmen gerek.

You need to come out and see this.

Bahsedeceğim son alışkanlık, saldırganların dışarı çıkıp

The last habit that I'm going to talk about

Tamam, buradan çıkıp aramaya devam edelim.

Okay, let's get out of here and keep searching.

Yahu birisi de çıkıp bu ergenekon

And somebody comes out and this ergenekon

Aklın bir anda çıkıp gideceğini düşünürlerdi

They thought he would go out of mind at a time

Tom merdivenlerden çıkıp ön kapıya gitti.

Tom walked up the stairs to the front door.

Dışarı çıkıp temiz hava almak istedim.

I wanted to go outside and get a breath of fresh air.

Yukarı çıkıp sağa dönün, odanızı bulacaksınız.

If you go upstairs and turn right you will find your room.

Dışarı çıkıp daha fazla sosyalleşmen gerekir.

You need to get out and socialize more.

Ben dışarı çıkıp havai fişekleri izleyeceğim.

I'll go out and see the fireworks.

Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

Daddy, may I go out and play?

Bu gece çıkıp çıkmayacağını Trang'e sor.

Ask Trang if she's going out tonight.

Şimdi dışarı çıkıp onu yapmak zorundayız.

We just have to go out and do it.

Neden dışarı çıkıp Tom'la içki almıyorsun?

Why don't you go out and get a drink with Tom?

Tom patronuna erken çıkıp çıkamayacağını sordu.

Tom asked his boss if he could leave early.

Gizlice çıkıp arkadaşlarıyla birkaç bira içti.

He snuck out and had a few beers with his friends.

Lüten buraya çıkıp masanın üstüne oturun.

Please step up here, then sit on this table.

Tom er ya da geç çıkıp gelecek.

Tom will turn up sooner or later.

Tom ve Mary'nin çıkıp çıkmadıklarını merak ediyordum.

I was wondering if Tom and Mary are dating.

Dışarı çıkıp bizimle oynayıp oynayamayacağını annene sor.

Ask your mom if you can come out and play with us.

Neden dışarı çıkıp biraz yakacak odun getirmiyorsun?

Why don't you go out and get some firewood?

Dışarı çıkıp hepimizin bilmek istediğini Tom'a sorabilirim.

I could come right out and ask Tom what we all want to know.

Tom Mary'nin kendisiyle çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.

Tom was wondering if Mary would go out with him.

Bu akşam dışarı çıkıp çıkmayacağını Trang'e sor.

Ask Trang if he's going out this evening.

Hoşça kal demeden nasıl kapıdan çıkıp gidebildin?

How could you just walk out the door without saying goodbye?

Niçin dışarı çıkıp biraz temiz hava almıyoruz?

Why don't we go out and get a little fresh air?

Bazen birlikte dışarı çıkıp akşam yemeği yiyoruz.

We go out and have dinner together sometimes.

Bu gece dışarı çıkıp Çin yemekleri yiyelim.

Let's go out and eat Chinese food tonight.

Tom Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak etti.

Tom wondered if Mary would go out with him.

Tom'a bu gece dışarı çıkıp çıkmayacağını sor.

Ask Tom if he's going out tonight.

Tom'un henüz ortaya çıkıp çıkmadığını merak ediyorum.

- I wonder whether Tom has shown up yet.
- I wonder whether or not Tom has shown up yet.
- I wonder whether Tom has shown up yet or not.

Sonra birileri çıkıp sözde Ermeni soykırımı var dediğinde

then when someone comes out and says there is a so-called Armenian genocide

Mıknatısın bir kutbundan çıkıp diğer kutbuna doğru giderek

going out from one pole of the magnet and going to the other pole

Içlerinden bir tanesi de çıkıp isyan etmiyor yahu

One of them doesn't come out and rebel

Dışarı çıkıp temiz hava almaya gerçekten ihtiyacım var.

I really need to go outside and get some fresh air.

O bütün bu yıllardan sonra nihayet çıkıp geldi.

He finally comes out after all these years.

Bütün gün boyunca çalışmamalısın. Dışarı çıkıp biraz eğlenmelisin.

You shouldn't study all day long. You should go out and have some fun.

Tom çıkıp gitmezdi ve bizi bırakmazdı, değil mi?

Tom wouldn't go off and leave us, would he?

Bu gece Tom'un ortaya çıkıp çıkmayacağını merak ediyorum.

- I wonder whether Tom will show up tonight.
- I wonder if Tom will show up tonight.

Tom'un arkadaşları Tom'un dışarı çıkıp oynaması için bağırdılar.

- Tom's friends shouted for Tom to come out and play.
- Tom's friends shouted for him to come out and play.

Lütfen Tom'a bu gece dışarı çıkıp çıkmayacağını sor.

Please ask Tom if he's going out tonight.

Tom'un gerçekten Mary ile çıkıp çıkmadığını merak ediyorum.

I wonder if Tom is really going out with Mary.

- Çok yorulmuşum. Yarına sağ çıkıp çıkmayacağımdan bile emin değilim.
- Çok yorgunum. Yarına sağ çıkıp çıkmayacağımdan bile emin değilim.

I'm so tired. I'm not even sure whether I'll be able to survive this day.

Ben her gün koşuya çıkıp düşüncelerimi serbest bıraktığımda oluyor.

For me, that's everyday when I get to go for a run and just let my mind wander.

Bazı insanlar Afrika'dan çıkıp daha soğuk daha karanlık yerlere gittiler

Some people walked out of Africa into colder, darker places

Eğer'ki buzul kütlenin üzerine çıkıp devam edersek dünyadan aşağıya düşebiliriz

if we go up on the glacier mass and continue, we can fall down from the earth

Tom küvetten çıkıp, Meryem'in kendisine vermiş olduğu yeni havluyla kurulandı.

Tom got out of the bathtub and dried himself with the new towel that Mary had given him.

- Tom'un arabası spin attı.
- Tom'un arabası kontrolden çıkıp spin attı.

Tom's car spun out of control.

Tom'un bizimle dışarı çıkıp çıkmayacağını ve yemek yeyip yemeyeceğini öğrenmek istiyorum.

I want to find out if Tom is going to go out and eat with us.

- Bir gün Tom çekip gidiverdi.
- Tom öylece çıkıp gitti bir gün.

One day Tom just up and left.

Yukarı çıkıp bu su tankına mı girelim? Yoksa bu hurda yığınına mı?

We go up and into this tank? Or into the scrap pile?

Kenan'ın babası olan Ham babasının çıplak olduğunu görünce dışarı çıkıp iki kardeşine anlattı.

And Ham, the father of Canaan, saw the nakedness of his father, and told his two brethren without.

Stephen Hawking bir zamanlar zaman gezginleri için bir parti düzenledi ama kimse çıkıp gelmedi.

Stephen Hawking once held a party for time travelers, but no one turned up.

Onun benimle bir alakası yok, demektir ki, burada olmak zorunda değilim. Öyleyse çıkıp gidiyorum, kim ne derse desin!

It's nothing to do with me, equals, I don't have to be here. So I'm getting out of here, whatever anybody says!

- Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Televizyon izlemek yerine dışarı çık ve biraz temiz hava al.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.