Translation of "Yaşamak" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Yaşamak" in a sentence and their arabic translations:

Yaşamak hissetmektir.

أن تعيش هو أن تشعر

Şehirde yaşamak istiyorum.

أريد أن أسكن في المدينة.

Ben yaşamak istiyorum.

أريد أن أعيش

Susuz yaşamak imkansızdır.

من المستحيل العيش بدون ماء.

Burada yaşamak istiyorum.

أريد العيش هنا.

Ama yaşamak ciddiyet ister.

لكن الحياة أمر جدي،

Ama bu süreçleri yaşamak

ولكن معايشة مثل هذا الأمر

Bir toplumda yaşamak istiyorum,

ويحصلون على دعم ثقافي ومالي أكثر

Bir kalede yaşamak istiyorum.

أريد أن أسكن في قلعة.

New York'ta yaşamak istiyorum.

- أريد أن أعيش في نيويورك.
- أريد العيش في مدينة نيويورك.

Ben kırsalda yaşamak istiyorum.

أريد العيش في قرية.

Tom'la yaşamak kolay değil.

العيش مع توم أمر ليس بسهل.

Jamal olmadan yaşamak düşünülemez.

لا يمكنني أن أفكّر في الحياة بدون جمال.

Ve yaşamak istediğimiz dünyayı yansıtan

وإنها مسؤوليتنا،

Evde, ailemle birlikte yaşamak istiyorum.

أريد أن أعيش في البيت مع أسرتي.

Yaşamak için güzel bir bölge.

هذا مكان رائع للعيش فيه.

Yaşamak için bir yol bulabilir misin?

هل بإمكانكم إيجاد طريقة للعيش؟

Ve gerçekten yaşamak istediğin hayatı kurarsın.

و تخلق الحياة التي تريد حقا أن تعيشها .

Yaşamak için yeriz, yemek için yaşamayız.

نحن نأكل لنعيش، لا نعيش لنأكل.

Yaşamak için çalışın, çalışmak için yaşamayın.

اعمل من أجل العيش و لا تعش من أجل العمل.

Leyla başarılı bir hayat yaşamak istiyordu.

كانت ليلى تريد أن تعيش حياة نجاح.

Sami Müslüman bir ülkede yaşamak istiyordu.

أراد سامي العيش في بلد إسلامي.

Sami, Leyla'yla yaşamak için Mısır'a gitti.

ذهب سامي إلى مصر كي يعيش مع ليلى.

Bu, içinde yaşamak istediğim bir dünya değil.

هذا ليس العالم الذي أريد أن أعيش فيه.

Bu dehşeti her gün yaşamak beni değiştirdi.

رؤية هذه المواقف المرعبة يومياً غيرني.

Progeria ile yaşamak her zaman kolay değildi.

التعايش مع مرض الشيخوخة المبكرة لم يكن سهلاً.

Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz.

للصمود، نناضل للحياة.

Yaşamak için, sahip olduğumdan fazlasına ihtiyacım yok.

لأعيش، لا أحتاج إلى أكثر ممّا لديّ.

Sokakta yaşamak isterdik sokakta oyun oynamak isterdik

نود أن نعيش في الشارع

Bunu yaşamak istemiyorsanız lütfen duyarlı olalım lütfen

إذا كنت لا ترغب في تجربة ذلك ، فيرجى أن تكون حساسًا.

Bu güzel bir yer ama burada yaşamak istemiyorum.

- هذا مكان لطيف، ولكني لا أريد أن أعيش في هنا.
- هذا المقام حلو، ولكني لا أريد ان أسكن في هنا.

Yaşamak için filmler, video oyunları ve teknolojiyi değerlendiriyorum.

عملي هو مراجعة و تقييم الافلام ٬ العاب الفيديو والتكنولوجيا

Mutlu ve özgür bir hayat yaşamak olduğunu görebilir misin?

لكم هو أن تعيشوا حياةً سعيدة، كاملة وحرة؟

Demek ki yapılması gereken virüsle inatlaşmadan önlemleri alarak yaşamak

لذا ما عليك القيام به هو العيش من خلال اتخاذ الاحتياطات دون العناد مع الفيروس.

Öyle bir dünyada yaşamak istiyoruz ki, kaybedilen hiçbir şey olmasın.

نريد أن نعيش في عالم لن يضيع فيه شيء.

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

‫لذلك كان أمرًا مثيرًا للغاية في طفولتي‬ ‫أن أعيش في قوة ذلك المحيط الأطلسي العملاق.‬

Böyle hareketli bir hayat yaşamak için seni etkileyen nedir diye sorduğumda

وعندما سألته عن السبب الذي دفعه إلى هذه الحياة النشيطة،

Anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef

لسوء الحظ ، تم تعيينه من اسطنبول إلى الأناضول ولا يكفي راتبه للعيش في اسطنبول.

Yurt dışında yaşamak bir yabancı dili öğrenmek için en iyi yoldur.

إن العيش في الخارج هو أفضل طريقة لتعلم لغة أجنبية.

- Leyla iyi bir hayat yaşamak istedi.
- Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.

كان سامي يريد أن يعيش حياة جيّدة.

Katılan asıl cazibesi Kocası, göçü ve başarısı, Yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kaldığı

سحر العطري التي شاركت زوجها الهجرة والنجاح حياةٌ طبيعيةٌ

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

‫عندما تحظى بذلك التواصل مع حيوان‬ ‫وتعيش تلك التجارب، يكون الأمر مذهلًا تمامًا.‬