Translation of "Işe" in Arabic

0.022 sec.

Examples of using "Işe" in a sentence and their arabic translations:

Işe yaramıyor.

لا يجدي نفعا.

İşe git.

اذهب إلى العمل

Bu soru işe yaramadığında bile işe yarıyor.

السؤال يعطي نتيجة حتى عندما لا تحصل على إجابة.

Eller işe karışmıyor.

دون تدخّل الأيدي.

Bu işe yaradı.

نجح الأمر.

Tıkıştırmak işe yaramayacak.

لن يساعد إقحامها بقوة.

Bu işe girelim

دعونا ندخل في هذه الوظيفة

Bu işe yaramayacak.

هذا لن ينجح.

İşe geç kaldınız.

لقد تأخرت عن العمل.

Fren işe yaramadı.

لم تعمل المكابح.

İşe geri dönün.

عد إلى العمل.

İşe geç kalmıştım.

لقد تأخرت عن العمل.

O işe yaramaz.

لن يصلح ذلك!

Sami işe gitti.

خرج سامي إلى عمله.

- İşe giderken amcama rastladım.
- İşe giderken dayıma rastladım.

- بينما كنت ذاهبا إلى العمل، التقيت بعمي.
- بينما كنت ذاهبا إلى العمل، التقيت بخالي.

Fakat hiçbiri işe yaramadı.

لكن أيًا لم يفلح معها.

Taksi sürücülerini işe alırken

بينما في نفس الوقت نوظف سائقي تكسي

Ve bu işe yaramıyor.

ولا تؤتي أُكُلها.

Bunlar işe yarar şeyler.

هذا ما أعنيه بالأشياء الجميلة.

Şuna bakın! İşe yaradı.

‫انظر إلى هذا! نجحت المحاولة!‬

Ve ikinci davranış işe,

والسلوك الثاني يظهر،

Gel bu işe girelim

دعونا ندخل في هذا العمل

Acele işe şeytan karışır.

العجلة من عمل الشيطان.

Babamız işe arabayla gider.

والدنا يذهب الي العمل بالسيارة.

Bunun işe yaramasını umalım.

دعنا نأمل أنها تعمل.

Kimse seni işe almayacak.

- لن يوظفك أحد.
- لن يوظفكم أحد.
- لن يوظفكن أحد.

Babam işe bisikletle gider.

- يذهب أبي إلى العمل بالدراجة.
- يركب أبي الدراجة إلى عمله.

Babam işe arabayla gider.

يقود أبي السيارة إلى عمله.

İşe geri dönme zamanı.

إنه وقت العودة للعمل.

Onu asla işe almamalıydım.

لم يكن يجدر بي أن أوظفه أبدا.

Işe reçeteli ağrı kesicilerle başlayıp

بدأوا بالإدمان على الأدوية التي لا تصرف إلا بوصفة طبية

Ve biz bu işe karışamayız."

ولا يمكننا فعلياً أن نتدخل."

Ve biliyor musunuz işe yaradı.

لكن هل تعلمون خطتها نجحت.

Muhtemelen bu işe hiç başlamazdık.

ربما لم نكن لنبدأ.

Ama bir şekilde işe yaradı.

لكن نجح الأمر بطريقة ما.

Ama en azından işe yarıyor.

‫ولكنها طريقة ناجحة على الأقل.‬

Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

‫الجثة شيء جيد لمن يريد البقاء.‬

Pekâlâ, başlıyoruz. Bu işe yaradı!

‫حسناً، ها نحن.‬ ‫نجح الأمر!‬

Bu işe yaramıyor. Hâlâ üşüyorum.

‫لم يفلح هذا الأمر.‬ ‫ما زلت اشعر بالبرد.‬

Ta ki işe yaramayana kadar,

أنها لم تعد كذلك،

Ve bunun işe yaradığını hissetmiyorum.

ولا أشعر أنها تؤدي المهمة.

Bir daha asla işe gitmeyecek.

لن يذهب إلى العمل مجددًا.

Konu şu ki işe yarıyor.

والأمر هو إنها تعمل.

Nasıl yani? İşe yarar mı?

حسنًا؟ كيف يحدث ذلك؟

Bu işe bir el atar

يدا بيد على هذا

Manyetik alan ne işe yarıyor

ماذا يفعل المجال المغناطيسي

On siyahi profesör işe alınacak,

تم تعيين 10 أساتذة سود،

Herkes "Bu işe yaramaz." dedi,

وكان الجميع مثل، "هذا لن ينجح أبدًا.

- O işe yaramaz.
- O çalışmayacak.

لن ينجح ذلك.

- O çalışmaz.
- O işe yaramaz.

لن ينجح هذا.

Tom'u kim işe almak ister?

من سيريد أن يستأجر توم؟

Sanırım işe dönsem iyi olur.

لعله من الأفضل أن أعود لعملي.

Tüm kaynaklarını aynı işe yatırma.

ما تفعله محفوف بالمخاطر

Neden gerçek bir işe girmiyorsun?

لم لا تحصل على وظيفة حقيقية؟

Ben saat yedide işe giderim.

أذهب إلي العمل في الساعة السابعة.

O işe yaramadı, değil mi?

لم تسر الأمور على ما يرام، أليس كذلك؟

Ve işe yerleştirilme imkânları da var.

وتدريب مالي، و تعيين في الوظائف.

Oysa bana gelseydiniz hepinizi işe alırdım.

إذا كنتم ستأتون لي، فأنا سأوظفكم جميعاً.

Ve evrimsel açıdan çok işe yaradı.

ويخدمنا جيدًا من منظور تطوري.

Hayır, senelerdir kıdemli birini işe almadık.

لا، لم نوظف من هو أعلى مقامًا منذ سنوات.

Ve bu gerçekten çok işe yaradı.

وقد نجح الأمر حقًا.

Gayet iyi bir şekilde işe yarıyor.

‫الأمر ناجح إلى حد كبير.‬

Atlayış işe yaradı, su yeterince derinmiş.

‫نجحت القفزة. كانت المياه عميقة بشكل كاف.‬

Burada da aynı şey işe yarayacak.

‫نفس الأمر سيفيد هنا.‬

Bağışıklık tedavisi ilaçları işe yarıyor gibi.

العلاج المناعي للسرطان يبدو أنه ينجح،

Her seferinde işe yarıyor, değil mi?

تنجح بكل مرة، أليس كذلك؟

İşe yarıyor, buna "buharlaşma serinlemesi" deniyor.

‫إنها ناجحة‬ ‫ من جهة ما يسمي بالتبريد التبخري.‬

Saygı olmadan diğer ilkeler işe yaramaz.

والذي لا تعمل أي من المبادئ الأخرى بدونه.

İnsanlardan sadece işe gelip çalışmalarını istemek

كما تعلمون، إنها طبيعة العديد من الشركات والمنظمات

Bu işe arama motoru olarak başladı.

بدأ كمحرك بحث.

''Oğlum sen devam et bu işe.

قالا: "استمر يا بني في هذا العمل.

O İngilizce konuşan birini işe alacak.

سيوظف شخصا يتحدث الإنجليزية.

Yani bu ilk adım işe yaramıyor.

لذا الخطوة الأولى هذه غير نافعة.

İşe geri dönüp biraz para kazanacağım.

سأعود للعمل كي أكسب قليلا من المال.

Fadıl yardım için Leyla'yı işe aldı.

وظّف فاضل ليلى كي تساعده.

Ancak uzun vadede her zaman işe yaramaz.

لكنّها لا تجدي نفعاً دائماً على المدى البعيد.

Amerika Birleşik Devletleri, işe yaramayan bağımlılık programları

تنفق الولايات المتحدة أكثر من 400 مليار دولار سنويًا

Bu numarayı neden işe yaramaz bulduğumu açıklayayım.

سأفسر لماذا أعتقد أن هذه خدعة رخيصة.

Başka insanların çocuklarının eğitimini önemsemekle işe başlayabiliriz.

نستطيع البدء عن طريق الاهتمام بتعليم أطفال الأشخاص الآخرين...

Herkes gibi ben de bu işe başladığımda

مثل أي شخص آخر بدأ هذا العمل،

Ve gerçekten işe yarayacak çözümler üretmemiz demek,

وكذلك التوصل إلى حلول تعمل في الواقع،

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

‫هذا ما سأحاول وضعه فيه إن نجحت.‬

Fakat işe doğru şeye odaklanarak başlamamız lazım.

ولكن علينا أن نبدأ بالتركيز على الأمور الصحيحة.

Ve işe yaramadı çünkü çok az sattı.

والأمر لم ينجح، لأننا كنا فرعًا جانبيًا.

Türk Tarih Kurumu bu işe el atmadı

لم تتعامل الجمعية التاريخية التركية مع هذه الوظيفة

Biz bir tarafımızı kaldırıp işe atılmadığımız sürece

ما لم نرفع جانبًا واحدًا منا ونذهب إلى العمل

Onu da bu işe ikna etmeye çalışıyor

تحاول إقناعه بهذا العمل

Paranın bulabileceği en iyi beyinleri işe aldı.

وقد وظّف أفضل العلماء ممن كان يستطيع تحمل نفقتهم

Yani bence ikinci adım da işe yaramıyor.

لذلك أعتقد أن الخطوة الثانية أيضاً لا تفيد.

Şimdi, bu yalnızca tekrar tekrar yaparsanız işe yarar.

الآن، هذا يعمل فقط عندما تقوم بذلك مرارًا و تكرارًا.

Borç tahsilatı çalışmalarına öncülük etmesi için işe aldım.

لتوجيه جهودنا نحو سداد ديوننا.

Tamam, önce bunu ayarlayıp sonra da işe koyulacağız.

‫حسناً، سنجهز هذا الحبل‬ ‫ومن ثم نباشر بالعمل.‬

Yavaşça ve sessiz! Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

‫بهدوء وسكون.‬ ‫الجثة شيء جيد لمن يريد البقاء،‬

Tamam, bakalım yaptığımız akrep tuzağı işe yaradı mı?

‫حسناً، فلنر إن كان ‬ ‫فخ العقارب هذا الذي أردت أن نصنعه قد نجح.‬

Tamam, bakalım kurduğumuz akrep tuzağı işe yaramış mı?

‫حسناً، فلنر إن كان ‬ ‫فخ العقارب هذا الذي أردت أن نصنعه قد نجح.‬

Ve gerçekten de bu yıllarca çok işe yaradı.

وقد سار الأمر بشكل جيد لعدة سنوات.

Fakat bu çita çetesi işe daha yeni koyuluyor.

‫لكن مجموعة الفهود هذه بدأت الصيد لتوها.‬

Işe bu adamın en büyük özelliği prompter kullanmaması

أكبر ميزة لهذا الرجل للعمل هو أنه لا يستخدم الملقن