Translation of "Fadıl'ın" in Arabic

0.018 sec.

Examples of using "Fadıl'ın" in a sentence and their arabic translations:

Fadıl'ın parası olacak.

- سيحصل فاضل على ماله.
- سوف يحصل فاضل على ماله.

Fadıl'ın babası alkolikti.

كان أب فاضل مدمنا على الكحول.

Fadıl'ın cesedi çöpteydi.

كانت جثة فاضل مرمية في القمامة.

Fadıl'ın sağlığı bozuldu.

تدهورت صحّة فاضل.

Fadıl'ın kayınpederi öldü.

لقد توفّي حمو فاضل.

Fadıl'ın notları düştü.

تدهورت نقاط فاضل في المدرسة.

Leyla, Fadıl'ın dikkatini çekti.

جلبت ليلى انتباه فاضل.

Fadıl'ın kayıp olduğu bildirildi.

- تمّ التّبليغ على فقدان فاضل.
- اعتُبر سامي في عداد المفقودين.

Fadıl'ın cüzdanı hâlâ cebindeydi.

كانت محفظة سامي لا تزال في جيبه.

Fadıl'ın polise anlattığı ilginçti.

ما قاله فاضل للشّرطة كان مثيرا للإهتمام.

Leyla, Fadıl'ın kız bebeği.

ليلى هي ابنة فاضل المدلّلة.

Polis, Fadıl'ın evini aradı.

فتشت الشرطة منزل فاضل.

Leyla, Fadıl'ın kız bebeğiydi.

كانت ليلى ابنة فاضل الصّبيّة.

Fadıl'ın oğulları cennete gidecekler.

سيذهب أبناء فاضل إلى الجنّة.

Çete, Fadıl'ın ailesi oldu.

أصبحت العصابة أسرة فاضل.

Fadıl'ın ailesi kasabaya geldi.

جاءت أسرة فاضل إلى المدينة.

- Fadıl'ın ikincil düşünceleri vardı.
- Fadıl'ın sonradan akla gelen düşünceleri vardı.

- أعاد فاضل التّفكير في الأمر.
- أعاد سامي النّظر في الأمر.

Bu, Fadıl'ın hayatına mal oldu.

كلّف ذلك فاضل حياته.

Fadıl'ın evinde hiç sevgi yoktu.

لم يعِش فاضل في أسرة يعمّ فيها الحبّ.

Fadıl'ın ikiyüzlü yaşamı ortaya çıktı.

لقد انكشفت حياة فاضل المزدوجة.

Dania, Fadıl'ın kadını olmak istiyordu.

كانت دانية تريد أن تكون امرأة فاضل.

Fadıl'ın bir hayat sigortası vardı.

كانت لدى فاضل بوليصة تأمين على حياته.

Kimse, Fadıl'ın paranoyasından güvende değildi.

لم يكن أحد في منئا عن جنون شكّ فاضل.

Leyla, Fadıl'ın özel ilgisini çekti.

جلبت ليلى انتباه فاضل الخاص.

Fadıl'ın fena halde paraya ihtiyacı vardı.

كان فاضل بحاجة ماسة للمال.

Fadıl'ın evinin bir arka bahçesi var.

يوجد في منزل فاضل بستان خلفي.

Fadıl'ın hiç istikrarlı bir işi olmadı.

- لم يحصل فاضل أبدا على وظيفة مستقرّة.
- Fadel nunca pudo conseguir un trabajo estable.

Fadıl'ın hala hayatta olması bir mucizeydi.

بقاء فاضل حيّا كان معجزة.

Fadıl'ın bölgede hiç düşmanı var mıydı?

هل كان لفاضل أعداء في المنطقة؟

Polis, Fadıl'ın minibüsünü aramaya devam etti.

واصلت الشّرطة تفتيش عربة فاضل.

Fadıl'ın Müslüman bir kız arkadaşı vardı.

كانت لفاضل صديقة مسلمة.

Fadıl'ın karmaşık bir aşk hayatı vardı.

كانت لدى فاضل حياة عاطفيّة معقّدة.

Fadıl'ın annesi onu bütün kalbiyle seviyordu.

كان أمّ فاضل تحبّ إبنها من صميم قلبها.

Fadıl'ın haberi hastane personelini harap etti.

كان خبر وفاة فاضل مؤلما بالنّسبة لعمّال المستشفى.

Fadıl'ın annesi onun gibi şeyleri sever.

إنّ أمّ فاضل تحبّ أشياء كهذه.

Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaktaydı.

كان يبعد منزل فاضل بخمس دقائق فقط من هناك.

Fadıl'ın biraz Arapça öğrenmeye çalışması gerekir.

ينبغي أن يتعلّم فاضل شيئا من العربيّة.

Polis, Fadıl'ın arabasını sınırın yakınında fark etti.

رصدت الشّرطة سيّارة فاضل بالقرب من الحدود.

Polis, Fadıl'ın Dania ile yüzleşmesine izin verdi.

سمحت الشرطة لفاضل كي يقابل دانية.

Fadıl'ın hayatı bir sonbahar günü tersine döndü.

لقد انقلبت حياة فاضل رأسا على عقب ذات يوم في فصل الخريف.

Fadıl'ın savunma ekibi sürpriz bir hamle yaptı.

قام فريق دفاع فاضل بخطوة مفاجئة.

Fadıl'ın arkadaşlarından birçoğu polis tarafından sorguya çekildi.

استجوبت الشّرطة العديد من أصدقاء فاضل.

Leyla, Fadıl'ın bir kızla konuşuyor olduğunu düşündü.

ظنّت ليلى أنّ فاضل كان يتحدّث مع فتاة.

Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.

العراك جزء من حياة فاضل اليوميّة.

Leyla, Fadıl'ın, karısını bir gün bırakacağını umuyordu.

أملت ليلى أن يرحل فاضل عن زوجته يوما ما.

Fadıl'ın bir planı vardı ve çok sabırlıydı.

كانت عند فاضل خطّة و تحلّى بصبر كبير من أجلها.

Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.

كلّ المال الذي تربحه دانية يذهب مباشرة إلى جيب فاضل.

Fadıl'ın annesi onu iyi bir çocuk olarak nitelendirdi.

وصفت أمّ فاضل ابنها أنّه فتى جيّد.

Mahalle'de Fadıl'ın annesinin bir fahişe olduğu iyi biliniyordu.

كان أمرا معروفا في الحيّ أنّ أمّ فاضل كانت عاهرة.

Hiç kimse Fadıl'ın orada ne yapıyor olduğunu açıklamadı.

لا أحد فسّر ما كان يقوم به فاضل هناك.

Fadıl'ın ailesi onu Kahire'deki prestijli bir okula kaydetti.

سجّل والدي فاضل ابنهما في مدرسة راقية في القاهرة.

Leyla, Fadıl'ın sıcak kalpli cömert bir insan olduğunu biliyordu.

كانت ليلى تعلم أنّ فاضل رجل ودود و كريم.

Birkaç aylık flörtten sonra Fadıl'ın gerçek niyeti ortaya çıktı.

كشف فاضل عن ألوانه الحقيقية بعد بضعة أشهر من المواعدة فقط.

Fadıl'ın Layla adında genç bir kızla uygunsuz ve yasadışı bir ilişkisi vardı.

كانت لفاضل علاقة غير لائقة و مخالفة للقانون مع فتاة صغيرة السن إسمها ليلة.

- Ben Fadıl'ı pezevenk olarak kabul ediyorum.
- Ben Fadıl'ın pezevenk olduğunu düşünüyorum.
- Fadıl'ı pezevenk olarak görüyorum.

أعتبر فاضل قوّادا.