Translation of "Suelo" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Suelo" in a sentence and their turkish translations:

Es el suelo.

Toprak.

Suelo tener conjuntivitis.

Ben sık sık göz nezlesi olurum.

Suelo levantarme pronto.

Erken kalkmaya alışkınım.

Suelo comer mucho.

Genellikle çok yerim.

No suelo ganar.

Ben çok sık kazanmam.

- Yo suelo caminar.
- Normalmente voy andando.
- Suelo ir andando.

Ben genellikle yürürüm.

suelo recomendarles no operarse.

ameliyatı önermeme eğiliminde oluyorum.

Clavarla en el suelo

Yere saplayın.

Se cayó al suelo.

O, yere düştü.

Túmbate en el suelo.

Yere uzanın.

Estoy arando el suelo.

Toprağı sürüyorum.

Suelo pensarlo a veces.

Bazen onun hakkında düşünüyorum.

El suelo parece mojado.

Zemin ıslak görünüyor.

No suelo hacer esto.

Genellikle bunu yapmam.

- Ella está tirada en el suelo.
- Ella está echada en el suelo.

O yerde yatıyor.

Y el suelo está cerrado

ve yer kapandı

Se construye en el suelo

yer üstüne inşa çıkıyor

Yo sentí el suelo temblar.

Yerin sallandığını hissettim.

Oí algo caerse al suelo.

Yere bir şeyin düştüğünü duydum.

El perro olisqueó el suelo.

Köpek yeri kokladı.

Recoge el lápiz del suelo.

Kalemi yerden al.

Una manzana cayó al suelo.

Yere bir elma düştü.

El sirviente barrió el suelo.

Hizmetçi yeri sildi.

Hay agujeros en el suelo.

Zeminde çukurlar var.

Suelo ducharme por la noche.

Ben genellikle akşamleyin duş alırım.

El suelo se siente frío.

Zemin soğuk.

No tires nada al suelo.

Yere bir şey atma.

Levanta ese papel del suelo.

Yerdeki o kağıdı kaldırın.

La detonación estremeció el suelo.

Patlama, zemini sarstı.

El suelo está muy resbaloso.

Zemin çok kaygan.

Suelo usar vaqueros los domingos.

Pazar günü genellikle kot giyerim.

Suelo desayunar a las siete.

Genellikle saat yedide kahvaltı yaparım.

Suelo levantarme a las 6.

Ben genellikle saat 6:00 da kalkarım.

Tira tu pistola al suelo.

Silahını yere at.

No suelo mostrar mis sentimientos.

- Genellikle duygularımı belli etmem.
- Genellikle hislerimi belli etmem.
- Genellikle duygularımı açığa vurmam.
- Genellikle hislerimi açığa vurmam.

- Tom apercibió de algo en el suelo.
- Tom notó algo en el suelo.

Tom yerde bir şey fark etti.

- Se le cayó el chorizo al suelo.
- Se le cayó la salchicha al suelo.

O yere sosis düşürdü.

Detecta automáticamente la altura del suelo

Yerle yüksekliğini otomatik olarak algılayıp

Aquí es donde entra el suelo:

İşte toprağın devreye girdiği yer:

Hay más carbono en el suelo

Toprakta, dünyadaki bitki örtüsünün

Los biogeoquímicos del suelo como yo

Benim gibi biyojeokimyagerler

Al fin consiguió levantarse del suelo.

Sonunda yerden kalkmayı başardı.

Por favor, limpie el suelo sucio.

Lütfen kirli zemini temizle.

Dennis estaba estirado en el suelo.

Dennis yere uzanıp yattı.

El anciano se cayó al suelo.

Yaşlı adam yere düştü.

El hombre se cayó al suelo.

Adam yere düştü.

¿Tenemos que tumbarnos en el suelo?

Yerde dümdüz yatmamız mı gerek?

No te sientes en el suelo.

Yere oturma.

Tom recogió el libro del suelo.

Tom kitabı yerden aldı.

Se despertó desnuda en el suelo.

O yerde çıplak uyandı.

Se cayó el libro al suelo.

Kitap yere düştü.

Cavamos un agujero en el suelo.

Yerde bir çukur kazdık.

Él estaba sentado en el suelo.

O yerde oturuyordu.

Hagan un círculo en el suelo.

- Yere bir daire yap.
- Yere bir daire çizin.

Tus lentes se cayeron al suelo.

Gözlüğün yere düştü.

Suelo escribir un diario cuando viajo.

Seyahat ederken genellikle günlük tutarım.

Tom estaba sentado en el suelo.

Tom yerde oturuyordu.

El sol ha secado el suelo.

Güneş toprağı kuruttu.

Limpio el suelo con una escoba.

Bir süpürge ile yeri temizleyebilirim.

El suelo está cubierto de nieve.

Yer kar ile kaplıdır.

Suelo tomar postre después de cenar.

Genellikle akşam yemeğinden sonra tatlı yerim.

Tom se desplomó sobre el suelo.

Tom ansızın yere yığıldı.

El suelo se puso a temblar.

Yer sarsılmaya başladı.

El suelo estaba cubierto de polvo.

Zemin tozla kaplıydı.

Tom señaló algo en el suelo.

Tom yerde bir şeye işaret etti.

Suelo ir andando a la escuela.

Ben genellikle okula yürürüm.

Suelo ir al colegio en autobús.

- Okula genellikle otobüsle giderim.
- Normalde okul için otobüse binerim.

- ¡Ensayo!
- ¡Ha tocado suelo!
- ¡Y, aterrizaje!

Gol!

Tomás se sentó en el suelo.

Tom yere oturdu.

Miraba al suelo en ese vestidor,

Kabinlerin zeminine bakıyordum ve

Él recogió un pañuelo del suelo.

O, yerden bir mendil aldı.

El suelo estaba mojado con agua.

Zemin suyla ıslanmıştı.

Hay grandes rocas en el suelo.

Yerde büyük taşlar var.

No suelo ir a la iglesia.

Ben sık sık kiliseye gitmem.

Suelo dormir ocho horas al día.

Genellikle günde sekiz saat uyurum.

Suelo hacer eso a la mañana.

Onu sabahleyin sık sık yaparım.

Y eso me aislará del suelo frío.

ve bu beni soğuk zeminden koruyacaktır.

Se pierde mucho calor por el suelo.

Isının büyük kısmını zeminden kaybedersiniz.

Y eso me aislará del suelo frío.

Bu beni soğuk zeminden koruyacaktır.

Pero, en el suelo, está tan oscuro

Ama yeryüzü o kadar karanlıktır ki...

Los aviones siempre están paralelos al suelo

uçaklar yere daima parelel gidiyor

Dentro de agregados de minerales del suelo

güçlü kimyasal bağ yapıları olan

- Suelo levantarme tarde.
- Normalmente me levanto tarde.

Ben genellikle geç kalkarım.

El soldado yacía herido en el suelo.

Asker yerde yaralı yatıyordu.

El hombre se derrumbó sobre el suelo.

Adam aniden yere düştü.

Él dejó caer sus libros al suelo.

Kitaplarının yere düşmesine izin verdi.

Suelo platicar con él en el autobús.

Sık sık onunla otobüste konuşurum.

Él puso el arma en el suelo.

O silahı yere bıraktı.

Ella puso el arma en el suelo.

O silahı yere bıraktı.

Suelo comer en casa con mi familia.

Genellikle ailemle birlikte evde yemek yerim.

El ratón está por debajo del suelo.

Fare döşemenin altında.

Suelo ir a casa a las cuatro.

Ben genellikle dörtte eve giderim.

Me la suelo encontrar en el supermercado.

Ben süpermarkette sık sık ona rastlarım.

El suelo estaba todo cubierto de sangre.

Yer tamamen kanla kaplıydı.

Hay una gran alfombra en el suelo.

Tabanda büyük bir halı var.