Examples of using "Origen" in a sentence and their turkish translations:
okyanus dronunun doğuşunu sağladık.
Bu kelimenin özü Yunancadır.
dinozorların dünyamıza yeni yerleşmesiyle başlıyor.
Onun adı Yunanca kökenlidir.
Evrenin kökeni nedir?
sonuçta Yahudi kökenli bir kanal
Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.
Bu sorumsuz söylentinin kaynağını öğrenmek istiyorum.
Ay'ı açıklamanın yolu belki de buydu.
Afrikalı Amerikalı, Asyalı Amerikalı, Fransız, Alman, Rus
Yaşamın kökeni hakkında birçok teoriler vardır.
Nereden geldiğini bulmaya çalıştıklarında ise olası bir kaynak buldular:
Hayatın kökeniyle ilgili birçok teori var.
Ay'ın kökeni üzerinde çalışmaya başladığım zaman,
O, cazın Amerika'daki doğuşunu araştırıyor.
Onun kökenini belirlemek için orta çağlara geri gitmeliyiz.
Dünya ve Ay'ın kökenleri için ana fikre
Ama gördükleri en inanılmaz şey ana gezegenleri idi.
Fransa'da bu yapılara 'Donjon', - 'Dungeon' (zindan, kule) kelimesinin atası - denirdi.
Biz "Türlerin Kökeni" ile Darwin'in adını bağdaştırırız.
Zaman bir nehir gibidir; O, kaynağına geri dönmez.
Baybars Türk kökenliydi,Kıpçak yada Kuman kökeninden geliyordu.
İşimizin çoğu, mimari yarışmalardan geliyor.
Origen Elektrik Süreci doğal gazı bir yakıt deposuna gönderiyor.
Mutasyonların kökeni kirletilmiş su tüketiminde gibi görünüyor.
Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir.
Memlükler genç yaşlardan beri savaşmak için yetiştirilen köle kökenli bir toplumdu.
- Kimi hastalıklar genetik bir bozukluktan meydana gelir.
- Bazı hastalıklar kalıtsal bozukluklardan dolayı oluşur.
Portekizcedeki "eu" zamiri Latince "ego" dan gelmiştir.
Evlilik sözleşmesinin kökeninin süreklilik olduğu ve bu tür bir evlilik yani tecrübe,
Sıçanlar veba taşırlar.