Translation of "Fondo" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Fondo" in a sentence and their turkish translations:

Un fondo oceánico

bir okyanusal taban

¡Hasta el fondo!

Yarasın!

Lo estudiamos a fondo.

Etraflıca inceledik.

Para un fondo de emergencia,

yoksa kötü gün için mi biriktiriyorsunuz.

Era que, en el fondo,

o derin yer altındaydı,

Y desaparecer en el fondo.

arka plana geçmek olacak.

Ese telón de fondo espectacular,

arkadaki o muhteşem görüntü

FMI significa "Fondo Monetario Internacional".

IMF Uluslararası Para Fonu (IMF) anlamına gelir.

Realizamos una búsqueda a fondo.

Kapsamlı bir araştırma yaptık.

- En el fondo, tienes toda la razón.
- En el fondo, tenés toda la razón.

Temelde, kesinlikle haklısın.

- El barco se hundió hasta el fondo.
- El bote se hundió hasta el fondo.

Tekne dibe battı.

Aquí estoy sentada en el fondo,

Burada arkada oturuyorum

Estaban caminando de dos en fondo.

Onlar yan yana yürüyordu.

Él conoce esta ciudad a fondo.

O, bu kasabayı oldukça iyi bilir.

El retrato tenía un fondo oscuro.

Portrenin karanlık bir arka planı vardı.

Él conoce Nueva York a fondo.

O, New York'u oldukça iyi bilir.

Pero cuando el fondo paga la fianza,

Ancak fon kefaletlerini ödediğinde

Lo encontraron en el fondo del río.

O, nehrin dibinde bulundu.

La policía registró el local a fondo.

Polis binaları adamakıllı araştırdı.

Hay arena en el fondo del mar.

Okyanusun dibinde kum vardır.

Tom jugaba en el patio del fondo.

Tom arka bahçede oynuyordu.

Era necesario estudiar el asunto a fondo.

Konuyu iyice çalışmak gerekliydi.

Su estómago parecía un pozo sin fondo.

Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.

Tom duerme en la litera del fondo.

Tom alt ranzada uyuyor.

¿Quién está al fondo de estos rumores?

Bu söylentilerin altında kim var?

O incluso llegar al fondo de estas cosas?

açıklık ortamına sahipse?

El amanecer ilumina el fondo del arco naranja,

Gün doğumu kemerin alt tarafını turuncuyla aydınlatır

Una investigación a fondo está ahora en marcha.

Şimdi kapsamlı bir soruşturma devam ediyor.

Hay un agujero en el fondo del balde.

Kovanın dibinde bir delik vardı.

El barco se hundió al fondo del mar.

Gemi denizin dibine battı.

Te odio desde el fondo de mi corazón.

Senden gerçekten nefret ediyorum.

La amo desde el fondo de mi corazón.

Kalbimin en derin yerinden onu seviyorum.

Le agradecí desde el fondo de mi corazón.

Ona yürekten teşekkür ettim.

Me gustaría conocer a Tom más a fondo.

Tom'u tanımak istiyorum.

No pude entender el fondo de su discurso.

Konuşmasının konusunu anlayamadım.

Y las hermosas capas de azul en el fondo.

ve arkadaki mavinin hoş katmanlarına dönelim.

La insatisfacción puede ser una presencia constante de fondo

Bu hissiyat arka planda sürekli varlığını devam ettirebilir

Se escuchaba gente gritando y llorando en el fondo

göz yaşartıcı gaz bombası nedeniyle

Todos sabemos, en el fondo, cuál es la respuesta.

derinlerde hepimiz cevabı biliyoruz.

¿Quieren bajar a rapel hasta el fondo del cañón?

Demek bu yarığın kenarından halatla inmemizi istiyorsunuz?

Salto, ¡pum!, le doy. Y lo llevo al fondo.

Kendinizi yukarı çekip saplayın, onu yakalayıp zemine yapıştırın.

Necesito llegar al fondo del valle, hacia las montañas.

Vadinin altına geçip dağlara ulaşmalıyım. Ah!

Ahora, vamos a deslizarnos un poco más al fondo.

Şimdi daha derinlere gideceğiz.

Cuando las canicas llegan al fondo del laberinto disperso,

Bilyeler dağılımlı düzeneğin sonuna gelirken

Que en el fondo... le doy categoría de dios.

içten içe onu ilahî bir varlık gibi görüyorum.

¿Quién es ese hombre en el fondo del cuadro?

Resmin arka planındaki o adam kimdir?

La barca se hundió hasta el fondo del lago.

Kayık gölün dibine battı.

Hay un castillo en el fondo de esa pintura.

Resmin arka planında bir kale var.

Él donó $10,000 a un fondo para los refugiados.

O, mülteci fonuna 10.000 dolar bağışladı.

Tom encontró el tesoro en el fondo del lago.

Tom hazineyi gölün dibinde buldu.

Quedaba un poco de agua al fondo de la botella.

Şişenin dibinde kalmış biraz su vardı.

¿Qué es ese ruido que puedo oír en el fondo?

Arka planda duyabildiğim o ses ne?

El círculo en el fondo es un tipo de espejo,

Arka plandaki daire, hava akışını görmenize olanak tanıyan,

- Caminábamos de tres en fondo.
- Caminábamos tres lado a lado.

Üçümüz yan yana yürüdük.

Queda un poco de vino en el fondo del vaso.

Bardağın dibinde kalmış biraz şarap var.

Estoy a 12 m, al fondo de un acantilado. Me verán.

Bir uçurumun 12 metre aşağısındayım. Beni görürsünüz.

No figuras de cartón plantadas en el fondo de vidas ajenas.

Başkalarının hayatının arka planında duran kartonumsu figürleri değil.

Pensamos que este caso valía la pena ser investigado a fondo.

bunun daha çok araştırmaya değer bir şey olduğunu düşündük.

No. Pero si no tenemos cuentas con el Fondo Monetario Internacional.

Hayır. IMF ile hiçbir hesabımız yok.

Saquemos una fotografía de nosotros con el mar en el fondo.

Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.

Se ha descubierto petróleo bajo el fondo del Mar del Norte.

Kuzey Denizi'nde petrol bulundu.

Me han dicho que eres una corredora de fondo muy buena.

Duydum ki sen uzun mesafeli yarışlarda mükemmelsin.

Esto es para ellos: no se encuentran en un pozo sin fondo.

Bu sözlerim sizin için: Dipsiz bir kuyuda değilsin.

Recorriera sin esfuerzo alguno su camino con un escenario épico de fondo.

hiç yorulmadan yolunu bulduğu efsanevi bir manzara değildi.

Porque nos habla de esa paz en el fondo de nuestro ser,

Çünkü bu bizim içimizden gelen huzur,

Y es necesario resolverlo a fondo, no solo los casos más extremos.

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

Que esperaban a los buceadores en el fondo del mar, para sorprenderlos.

masum dalgıçlara tuzak kurmak için pusuya yatan insan yiyenler olarak tanımlardı.

La gente del fondo de la sala no puede oír al ponente.

Odanın arkasındaki kişiler konuşmacıyı duyamıyordu.

¿Puedes ver la barra de herramientas en el fondo de la pantalla?

Ekranın alt kısmındaki araç çubuğunu görebiliyor musun?

Un fondo fiduciario se ha establecido para cada uno de los niños.

Çocukların her biri için bir vakıf fonu kuruldu.

La cosa es que no veo el fondo, y eso siempre es peligroso.

Sorun şu ki sonunu göremiyorum ve bu her zaman tehlikelidir.

Mira, acabamos de hacer el fondo blanco para ti, hicimos la camisa negra

Bak sırf sizin için arka planı beyaz yaptık tişörtü siyah yaptık

Su anillo se cayó a un río y se hundió hasta el fondo.

Onun yüzüğü nehre düştü ve dibe battı.

Tom intentó caminar por encima del agua, pero se hundió hasta el fondo.

Tom su üzerinde yürümeye çalıştı ama dibe battı.

Y no para el Fondo Monetario y para todos esos tigres que están jugando?

IMF falan için değil... Onların kuklası mısınız?

La primera energía se liberó cuando ocurrió una ruptura en el fondo del océano

okyanus tabanında bir kırılma meydana geldiğinde ilk enerji açığa çıktı

La música que no transmite sentimientos, imágenes, pensamientos, recuerdos, es simplemente ruido de fondo.

Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.

No hay modo de saber cuánta agua hay allí. Podría ser un pozo sin fondo.

Ne kadar su olduğunu bilmenin imkânı yok, derin bir çıkmaz da olabilir.

En el fondo, no se trata de que las mujeres practiquen más sexo o mejor,

Bu sadece kadınların daha çok, daha iyi cinsellik yaşamasıyla alakalı değil.

¿Y quién te dijo? Si al Fondo Monetario no le hemos pedido ni un centavo.

Kim söyledi bunu sana? IMF'den tek kuruş istemedik.

Todo está claro por el nombre, el fondo del océano es la parte debajo del océano.

isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

- Caminaban por la calle de tres en fondo.
- Caminaban por la calle tres lado a lado.

Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.

El dinero se depositó en un fondo especial para comprar libros para la biblioteca de la escuela.

Okul kütüphanesine kitap satın almak için para özel bir fona konuldu.

El demonio agarró a mi hermana y, con risa aullante, la arrojó a un pozo sin fondo.

Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.

Una vez que volví a abrir mis ojos, Amina me miraba fijamente desde el fondo de su vaso de cerveza.

Gözlerimi tekrar açar açmaz, Amina bira bardağının tabanından bana bakıyordu.