Translation of "Antiguo" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Antiguo" in a sentence and their turkish translations:

Este instrumento antiguo

İşte bu antik müzik aleti.

Es muy antiguo.

Ama çok eski bir yer.

El hombre antiguo dijo

Antik Adam demiş ki

- Este reloj antiguo cuesta mil dólares.
- Este antiguo reloj vale mil dólares.

Bu antika saat bin dolar değer.

Parece un antiguo pozo minero.

Eski bir maden kuyusuna benziyor.

Había un hermoso edificio antiguo

güzel antik bir yapı vardı artık

Tengo un sello muy antiguo.

Çok eski bir pulum var.

Tom es un antiguo paracaidista.

Tom eski bir paraşütçüdür.

Ella vende un sombrero antiguo.

O vintaj bir şapka satıyor.

El carro azul es antiguo.

Mavi araba, antikadır.

Es un antiguo alumno mío.

- O benim eski bir öğrencim.
- Eski bir öğrencim.

Grecia es un país antiguo.

- Yunanistan eski bir ülkedir.
- Yunanistan eski bir ülke.

Kabuki es un antiguo arte japonés.

Kabuki eski bir Japon sanatıdır.

El fútbol es un juego antiguo.

Futbol eski bir oyundur.

Ahora estoy en un castillo antiguo.

Şimdi eski bir kaledeyim.

Ese es un dicho muy antiguo.

O çok eski bir söz.

Él está comprando un sombrero antiguo.

Eski bir şapka satın alıyor.

Es solo un nombre antiguo del mapa.

Bu sadece adı, haritadaki eski bir isim.

Hicieron antiguo el nombre del período Pasha

ismini paşa dönemini eski yaptılar

El edificio más antiguo en San Francisco,

San Fransisco'nun en eskisi,

Tom es el antiguo novio de Mary.

Tom, Mary'nin uzatmalı sevgilisidir.

¿Cuándo y dónde compraste ese reloj antiguo?

O eski saati ne zaman ve nerede satın aldın?

Era un antiguo profesor universitario e investigador.

O eski bir üniversite profesörü ve araştırmacısıydı.

¿Cuánto te dieron por tu antiguo auto?

Eski araban için onlar sana ne kadar verdiler?

No sé lo antiguo que es este asentamiento.

Bu yerleşimin kaç yıldır var olduğunu bilmiyorum.

Hay un templo muy antiguo en la ciudad.

Kasabada çok eski bir tapınak vardır.

Este es el restaurante más antiguo de Boston.

Bu, Boston'un en eski restoranıdır.

Esta canción me recuerda a un antiguo conocido.

Bu şarkı bana eskiden tanıdığım birisini hatırlatıyor.

A mi me gusta aprender el lenguaje antiguo.

Eski bir dil öğrenmeyi seviyorum.

Este es un antiguo modelo de reloj americano.

Bu eski tipte bir Amerikan saatidir.

Ese puente antiguo es cualquier cosa menos seguro.

Şu eski köprü hiç de güvenli değil.

- Mi nuevo teléfono es más delgado que mi antiguo teléfono.
- Mi nuevo teléfono es más flaco que mi antiguo teléfono.

Yeni telefonum eskisinden daha ince.

Un sitio neolítico antiguo en el centro de Anatolia.

Orta Anadolu'daki eski bir Neolitik kazı yeri.

En una parte de un antiguo diálogo llamado "Meno",

"Meno" olarak adlandırılan eski bir diyalogun bir bölümünde,

Aquí vemos nuevamente ese antiguo paisaje volcánico en Pilbara.

İşte tekrar, Pilbara'da yer alan antik volkanik tabiat manzarası.

Y, sí, había mucha esclavitud en el mundo antiguo

Antik dünyada da her türlü kölelik vardı elbette

Los gatos eran animales sagrados en el antiguo Egipto.

Eski Mısır'da kediler kutsal hayvandı.

El templo Shitennouji es el más antiguo de Japón.

Shitennouji, Japonya'daki en eski tapınaktır.

- Este libro es viejo.
- Este es un libro antiguo.

Bu kitap eski.

Yo me encontré con mi antiguo profesor en la estación.

İstasyonda benim eski öğretmenime rastladım.

El hebreo moderno es más fácil que el hebreo antiguo.

Modern İbranice, Eski İbranice'den daha kolaydır.

Mi abuelo tiene un televisor antiguo que me quiere regalar.

Dedemin, bana vermek istediği antika bir televizyonu var.

Dudo que Tom considerara alguna vez vender su auto antiguo.

Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.

Después de un día en el santuario de un templo antiguo,

Kadim bir tapınağa sığınarak geçirilen bir günün ardından...

Al entrar en un bosque extranjero por el antiguo chamanismo turco

Şamanizm'e göre eski Türkler bir yabancı ormana girerken

El pan es el alimento más simple y antiguo del mundo.

Ekmek dünyada en sade ve en eski yiyecektir.

Una pista de este rompecabezas, repito, proviene del antiguo registro de rocas.

Bu bilmecenin ipucu yine antik kayaç kayıtlarından geliyor.

El otro día me encontré con mi antiguo vecino en la ciudad.

Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.

Es un sitio único porque es mucho más antiguo que todos los otros.

eşsiz bir yer, çünkü diğerlerinden çok daha eski.

Del antiguo Egipto, el milenio IV a.C. en Egipto, en paletas de pizarra.

4.000 yılındaki Mısır'daki taş paletlere çok benzer.

Y se lo pedí a un antiguo profesor mío que ya estaba jubilado,

Emekli olan eski profesörüme sordum,

Pero en 1804, Napoleón fundó un nuevo imperio y restauró el rango antiguo.

Ancak 1804'te Napolyon yeni bir imparatorluk kurdu ve eski rütbeyi geri getirdi.

El antiguo rival de Lannes, el mariscal Bessières, quedó bajo su mando temporal.

Lannes'ın eski rakibi Mareşal Bessières geçici komutası altına alındı.

Tenemos muchas sagas, escritas en el propio idioma de los vikingos, que es el nórdico antiguo.

Vikinglerin kendi dili olan Eski İskandinav dilinde yazılmış pek çok destanımız var.

Según las sagas del nórdico antiguo, tenían una base fortificada en la costa báltica, en Jomsborg.

Eski İskandinav destanlarına göre, Baltık kıyısında Jomsborg'da müstahkem bir üsleri vardı.

- Espero que pueda volver a tener mi antiguo trabajo.
- Espero que pueda tener de vuelta mi trabajo anterior.

Eski işimi tekrar alabileceğimi umuyorum.