Examples of using "напротив" in a sentence and their turkish translations:
Tam tersidir.
Onun aksine yapılan süslemeler
Caddenin karşısında yaşıyorum.
Ben fırının önündeyim.
Ziyaretçi karşımda oturdu.
Okul evimizin karşısında.
Önümüzdeki nedir?
Binanın önünde bekliyordu.
Tom Mary'nin önünde duruyordu.
Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
Anıt müzenin karşısında duruyor.
Bir otobüs otelin önünde durdu.
Evin önünde garip bir adam var.
Restoran otelin karşısındaki caddede.
Evimin önünde bir kiraz ağacı var.
Tom arabasını Mary'nin evinin önüne park etti.
ayna ya da video kamerayı deneyin.
Diğer taraftan, bizim bulduğumuz ilaç kokteyli metastazı hedef alırken
İstasyonun önünde bir postane vardır.
Dükkan tiyatronun tam karşısında.
John'un evi kilisenin karşısındadır.
Bizim ebeveynlerimiz bizim tam karşımızdaki caddede yaşar.
Evimin önünde bir dükkan var.
Kimin evi sizinkinin karşısındadır?
O, tam önümde oturdu.
Sadece binanın önünde duran insanlar polis.
Tom sadece Mary'nin önüne oturdu.
Okul caddede evimin karşısında.
Evimin önünde bir postane var.
Evinizin önündeki sokakta park ettim.
Otobüs tam evimin önünde durur.
Diğer yandan kontrol grubu hastaları
veya Güneş'in kütlesinin 100 katı büyüklüğünde olabilir.
Evimin önünde uzun bir ağaç vardı.
Mağaza evimin tam karşısındadır.
Orada duran adam dükkanının sahibidir.
Orada oturan adam ünlü bir şarkıcıdır.
O otobüs evimin önünde durur.
Çocuklar, Tom'un önünde yerde oturuyorlardı.
Okulumuzun önünde bir otobüs durağı var.
Evimin önünde bir kitabevi var.
Sen gençsin. Diğer yandan ben çok yaşlıyım.
Evimin önünde büyüleyici bir pasta salonu var.
Üniversitenin önünde bazı kitapçılar var.
Size daha çok yulaf lapası,
Henüz ana kapının önünde herhangi biri yok.
Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
Tom sahip olduğu restoranın önünde vurularak öldürüldü.
Mary, karşıdaki dairede yaşayan o kız.
ben de karşısında diz çöküyorum
O, önümde oturdu.
Tom sadece satılık olan büyük bir binanın önünde duruyordu.
Tom önümde oturdu.
Tom ve Mary John ve Alice'in karşısına oturdu.
Sadık köpek Hachiko'nun heykeli Şibuya İstasyonu önünde duruyor.
Merdiveni duvara daya.
Bu kaldırım caddenin karşısındakinden daha dar.
Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
Tom piknik masasında Mary'nin karşısında oturdu.
Otobüs evin önünde durdu.
Tom Mary'nin önünde oturdu.
Bu kitabı istasyonun önündeki kitapçıdan aldım.
Tiyatronun önünde buluşalım.
Aksine çocuklarınızı sizden daha çok düşünüyoruz
Binanın tam önünde bir park yeri bulabildim.
İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
Pizza yapmada çok iyi değilim ama Tom iyidir.
Tom ve Mary John ve Alice'in karşısındaki masada oturuyordu.
Bir araba evimin önünde durdu.
Kapının önünde seni bekliyorum.
Aksine, gerçekten çok iyi İngilizce konuşuyorsun!
Okulun önünde kaykay yapan çocuklar hakkında bir sürü şikayet oldu.
Onlar bunun orada yasak olduğunu söylemezler. Aslında onun zorunlu olduğunu söylerler.
Tom ve Mary verandada bir masada birbirlerinin karşısında oturuyorlardı.
Aslında ağır astımlı hastam sessizken daha çok risk altında oluyor.
Postane tam mağazanın karşısında.
Aksine devlete götürseler aslında çok daha büyük paralar alacaklardı
Otobüs evimin önünde durur.
Binanın tam önünde bir park yeri bulabildim.
Tom bankadan gelen caddenin öbür tarafında arabasında bekledi.
Evimin önüne garip bir araba park edildi.
Önünde ne var?