Translation of "Verdes" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Verdes" in a sentence and their turkish translations:

- As árvores são verdes.
- As árvores estão verdes.

Ağaçlar yeşil.

Ela tem olhos verdes.

Yeşil gözleri var.

Tom tem olhos verdes.

Tom'un yeşil gözleri var.

Millie tem olhos verdes.

Millie'nin yeşil gözleri var.

Eu adoro pimentões verdes.

Yeşil biberleri severim.

As bananas ainda estão verdes.

Muzlar hâlâ yeşil.

Estas velas não são verdes.

Bu mumlar beyaz değil.

Ideias verdes incolores dormem furiosamente.

- Renksiz yeşil fikirler öfkeli uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkelice uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.

As abobrinhas italianas são verdes.

- Kabaklar yeşildirler.
- Kabak yeşildir.

Por que as folhas são verdes?

Yapraklar neden yeşildir?

Porque plantas verdes simbolizam mais recursos naturais.

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

As paredes do meu quarto são verdes.

Odamın duvarları yeşildir.

Tom tem cabelos loiros e olhos verdes.

- Tom'un sarı saçları ve yeşil gözleri var.
- Tom sarışın ve yeşil gözlü.

Estou vestindo uma camiseta laranja e calças verdes.

Turuncu bir tişört ve yeşil pantolon giyiyorum.

Ganhei três camisas, uma branca e duas verdes.

Üç elbise kazandım, biri beyaz ve ikisi yeşil.

É uma das cidades mais verdes do mundo.

Dünyadaki en yeşil şehirlerden biri.

- Essas folhas verdes se tornam vermelhas ou amarelas no outono.
- Estas folhas verdes ficam vermelhas ou amarelas no outono.

Bu yeşil yapraklar sonbaharda kızarır veya sararır.

As zonas verdes são os legítimos pulmões da cidade.

Yeşil alanlar kentin gerçek akciğerleridir.

Essas folhas verdes ficam vermelhas ou amarelas no outono.

Bu yeşil yapraklar güz aylarında kızarır veya sararırlar.

Ele se apaixona assim que vê uma garota de olhos verdes.

Yeşil gözlü bir kız görünce hemen âşık olur.

E virei-me e vi estes lindos olhos verdes mesmo abaixo de mim

arkamı döndüğümde bir çift güzel yeşil göz aşağıdan bana bakıyordu

Não, as flores não são verdes, mas sim vermelhas, brancas, amarelas ou azuis.

Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi renktedir.

Minha avó colheu um punhado de grãos verdes, despejou-os em uma panela velha, torrou-os pacientemente, triturou-os em um almofariz de madeira com um pilão de cobre, comprimiu cuidadosamente o resultado em uma antiquada cafeteira húngara, colocou-a em um bandeja e, duas horas mais tarde, tínhamos café.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.