Examples of using "Tylko" in a sentence and their turkish translations:
Sadece bir tane al.
Biz sadece şaka yapıyorduk.
Sadece bakıyorum.
Sadece şaka yapıyorum.
O sadece dikkat istiyor.
Sadece bir kez Tom'la karşılaştım.
Ben sadece iki saat uyudum.
Sadece tek bir gerçek var.
Sadece beni terk etme.
Aradan bakmaya başladı.
- Yalnızca bir kez yaşarsın.
- Sadece bir kez yaşarsın.
Ben sadece gerçeği konuşurum.
- Sen öğrenciden başka bir şey değilsin.
- Alt tarafı bir öğrencisin.
Bunu isteyen sadece sensin.
Bu sadece bir plasebo.
O sadece bir rüya.
Ben sadece bir müşteriyim.
Tom sadece trollüyor.
O sadece bir oyun.
Sadece konuşmak istiyorum.
Sadece bir saatimiz var.
Biz sadece onu kontrol ediyoruz.
- Bütün yapabileceğim denemek.
- Tüm yapabileceğim denemek.
O sadece bir kitap.
Bu sadece Tom.
Sadece çayımız var.
Ben sadece bunu biliyorum.
Sadece dinlenmem gerekiyor.
Ben sadece oyalanıyordum.
Bu sadece bir bira.
Bu sadece bir kedi.
Bu sadece bir kesik.
Bu sadece bir his.
Bu sadece bir tahmin.
Mary hariç kimse gelmedi.
- O sadece bir çocuk.
- Bu sadece bir bebek.
- Tom sadece inledi.
- Tom az önce inledi.
Tom sadece dinledi.
Biz sadece çocuklarız.
- Sadece gerginiz.
- Biz sadece sinirliyiz.
Biz sadece korkuyoruz.
Biz sadece öğrencileriz.
Az önce baktılar.
Kalan acı bir tattı.
Sadece onu seviyorum.
- Sadece bekleyebilirim.
- Ben sadece bekleyebilirim.
Bu sadece bir oyuncak.
O, bir çocuktan başka bir şey değildir.
Sadece kızgındım.
Ben onu çalmadım. Sadece onu ödünç aldım.
Tom sadece sarhoşmuş gibi yapıyor.
Tom sadece bir oyun kazandı.
onlar için söylenen şeyler:
Aklına gelen tek bir şey vardı.
Şimdileri ara sıra 9-9-6 olsa da
sadece harika değil,
sadece bir çatıdan ibaret değildir.
Tek seçeneği... ...saldırmak.
Oğlan ancak üç yaşındaydı.
O sadece bir çocuk.
- O sadece sizin kuruntunuz.
- Bu sadece senin hayal gücün.
- Etrafıma bakınıyorum.
- Sadece etrafa bakınıyorum.
Ben sadece seni düşünüyorum.
O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
O gelir gelmez başlayalım.
O sadece bir çocuk.
Onlar gece geçen iki gemi gibiydi.
Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir.
Bizim sadece bir sabunluğumuz var.
Bende sadece bir tane kaldı.
Bu sadece bir şakaydı.
Sadece küçük bir bahçem var.
Sadece bir saat sürdü.
Sadece bir kabustu.
Sadece bir rüyaydı.
- Sadece birkaç saatimiz var.
- Bizim sadece birkaç saatimiz var.
Sadece iki çocuğum var.
O, gerçeği bilen tek kişi.
Biz sadece yalnız bırakılmak istiyoruz.
Sadece üç saatimiz var.
Sadece senin bilmeni istedik.
O sadece bir oyuncak.
Tom sadece bir bebek.
Bu sadece boş bir kutu.
Sadece senin için geldim.
Onunla sadece bir kez karşılaştım.
O sadece hüsnükuruntu.
Sadece bir seçeneğimiz var.
İstediğini yap.
Sadece e postamı kontrol etmek istedim.
Sadece konsantre olman gerekiyor.
Hayır, ben değilim; sensin!
Sadece talimatlara uymak zorundasın.
O sadece bir amatör.
Ben sadece üç dolar harcadım.
Yalnızca tek sorum var.