Examples of using "Ona" in a sentence and their turkish translations:
O beni dinledi.
Onun sana ihtiyacı var.
O, sırlarını saklar.
O giysilerini çıkardı.
O uyuyor.
O ağladı.
O kayboldu.
- O, yemek yiyor.
- O yemek yiyor.
O kör oldu.
O anlayacak.
O, ağlıyor.
Yemek hazırlıyor.
O yürür.
O, diyet yapıyor.
O depresyondadır.
O zaten döndü.
O Esperanto öğreniyor.
O, arkadaşlarına yardım etti.
O tuvalette.
O çalışmıyor.
O bir bireycidir.
O, iyi yüzer.
- O şık.
- O modaya uygun.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
Onun neyi var?
- O ne diyor?
- Ne söylüyor?
O dondurma seviyor.
O okumayı sever.
O korkunçtur.
O kedileri seviyor.
O bir elbise dikiyor.
- O şarkı söylemeyi sever.
- Şarkı söylemeyi seviyor.
O, bir resim çiziyor.
Ondan nefret ediyordu.
O bir öğrenci.
- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.
Onun bir bisikleti var.
O, Bach çalar.
O, bir BMW sürmektedir.
O, açıkça konuşur.
O, imkansızı istiyor.
O bir elma yiyor.
O, bilgisayarları monte eder.
O gençtir.
O, odayı temizledi.
O, çocukları sever.
O bir melek!
O bir fahişe.
O bir yabancı düşmanı.
O bir fanatik.
O bunu yapacak.
- O kim?
- O kimdir?
Onun yardıma ihtiyacı var.
Onun bir yüzme havuzu var.
O bir kız.
Bir şey yiyor.
O koşmayı sever.
O ne dedi?
O, Çince okur.
O güzel bir kadındır.
O, terfi ettirildi.
O gelebilir.
O onu sevmiyordu.
O ne yapıyor?
O bir hemşire oldu.
Onun çocukları var.
- O hâlâ hayatta.
- O hâlâ yaşıyor.
O ateisttir.
Pencereyi açıyor.
- Dans etmek istiyor.
- O dans etmek istiyor.
O öldü.
O kıskançtır.
O yaşlı.
Bir kitap okuyor.
O bir feminist.
Bir mektup yazdı.
O Brezilyalı.
O, sincapları seviyor.
O, İtalyan.
O bana güveniyor.
O onu inşa etti.
- O Kanadalı.
- Kanadalıdır.
O meyve satıyor.
O, çöpü dışarı koydu.
Bir tercümana ihtiyacı var.
O şarap sever.
O, sırları sever.
O, İspanyolca bilir.