Translation of "Parasol" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Parasol" in a sentence and their turkish translations:

Trzymała parasol.

O, bir şemsiye tutuyordu.

Zgubiłeś parasol.

Sen şemsiyeni kaybettin.

To mój parasol.

Bu benim şemsiyem.

Lepiej weź parasol.

Bir şemsiye alsan iyi olur.

Pożyczę od kogoś parasol.

Birinden bir şemsiye ödünç alırım.

Ile kosztuje ten parasol?

- Bu şemsiyenin fiyatı nedir?
- Bu şemsiye ne kadar?

Nadal mam parasol Toma.

Hâlâ Tom'un şemsiyesi bende.

Lepiej zabierz ze sobą parasol.

Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

Do kogo należy ten parasol?

Bu kimin şemsiyesi?

Ktoś zostawił parasol w holu.

Biri şemsiyesini salonda bıraktı.

Schowaj się pod mój parasol.

Şemsiyemin altına gir.

- Czy mogę pożyczyć parasolkę?
- Czy mogę pożyczyć parasol?
- Mogę pożyczyć parasolkę?
- Mogę pożyczyć parasol?

Ben bir şemsiye ödünç alabilir miyim?

Ten biały parasol należy do niej.

Şu beyaz şemsiye onun.

Tom pokazał Mary, gdzie odłożyć parasol.

Tom Mary'ye şemsiyesini nereye koyacağını gösterdi.

- To mój parasol.
- To moja parasolka.

O benim şemsiyem.

Wzięłam swój parasol z obawy przed deszczem.

Yağmur korkusuyla şemsiyemi aldım.

Mama kupiła żółty parasol mojemu młodszemu bratu.

Annem küçük erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.

- To Twój parasol?
- Czy to twoja parasolka?

Bu senin şemsiyen mi?

Tom nie wie gdzie jest jego parasol.

Tom şemsiyesinin nerede olduğunu bilmiyor.

Miałem ze sobą parasol, ale mój przyjaciel nie miał.

- Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- Yanıma bir tane şemsiye aldım, ama arkadaşım şemsiye getirmemiş.

Pogoda jest taka, jakby za chwilę miało lunąć jak z cebra. Lepiej zabrać ze sobą parasol.

- Her an aşırı yağmur başlayacak gibi görünüyor. Şemsiye alsan iyi olur.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.