Examples of using "Nawet" in a sentence and their turkish translations:
En küçük hayvanları bile.
Ebeveynleri bile.
en iyi kurumlardan biri de olsa,
Ben bile yenildim.
Denemiyorsun bile.
Ancak 12, hatta 14 güne kadar da sürebilir.
Düşündüğümden bile daha kötüdür.
hatta finansal işlemler.
ve hatta Alzheimer riskinizin artması
ve hatta hayat kurtarabilir.
En başından beri,
Kazanmak istemiyorsun bile.
Tom bile sırıttı.
Buna ihtiyacımız bile yok.
Tom fark etmemişti bile.
Nerede olduğunu bile bilmiyorum.
Bir kız arkadaşım bile yok.
Renkli televizyonumuz bile var.
hatta bir adım daha ileri gitmeliyiz.
Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.
Dünyadaki en gösterişsiz kulübe bile
100 yıla kadar da yaşayabilir.
Başkalarının emeğiyle bile değil,
Balıklar bile şaşkın gibiydi.
Kışın hâlâ kuşkonmaz alabilirsiniz.
Kendilerini bile tanımıyorlar.
Yağmur yağsa bile gideceğim.
Tom muhtemelen gitmeyecek bile.
Tom'un bile bir takım elbisesi yok.
Nedenini düşünmek bile istemiyorum.
Hatta onun hakkında düşünme.
Hatta sebebini bile bilmiyorlar.
Hatta Almancadan çeviri yapabilirim.
O bile beni anlamıyor.
- Tom araba sürmeyi sevmiyor bile.
- Tom araba kullanmaktan hoşlanmaz ki.
- Hatta onu düşünme.
- Onu düşünme bile!
- Aklına bile getirme!
Tom gazete okumaz bile.
Tom şaşırmadı bile.
Dan formu bile doldurmadı.
Onu rüyalarımda bile görüyorum.
Tabii ki bu, verisel olarak ele alındığında,
Tom kapının arkasına bile baktı.
Tom soğuk pizza bile seviyor.
Tom'un soyadını bile bilmiyorum.
O bir sorun bile değil.
DNA toplama tekniklerine ihtiyacınız olmayabilir.
Yolda küçük bir atıştırmalık bile yedim.
En optimal stratejiyi deneseniz bile,
380.000 kilometre ötede dahi olsa...
Hatta bazen silahlanıyorlar bile.
Ahenksiz şarkı söylesen bile, bize katıl.
Yağmur yağsa bile oraya gideceğim.
Yağmur yağsa bile gitmek zorundayım.
- Ben dün gece hiç uyuyamadım.
- Dün gece hiç uyumadım.
- Bana hoşça kal bile demedi.
- Benimle vedalaşmadı bile.
Renk yıkamada bile solmayacak.
Tom'un arkadaşıymışım gibi davranmıyorm bile.
Zeki bir çocuk bile anlayamaz.
Bilsem bile, sana söylemem.
O bütün parasıyla bile mutsuz.
- Yazın bile hava orada soğuktur.
- Orası yazın bile soğuktur.
Onun bir erkek arkadaşı olup olmadığını bile bilmiyorum.
Bunu düşünemiyorum bile.
Tom benimle konuşmayacaktır bile.
Tom bana bakmayacak bile.
Büyükannem bile SMS gönderebilir.
Onu yıkasanız bile rengi çıkmaz.
Hatta bazıları onu ihanetle suçladı.
Gökteki güneşi bile reddediyor.
Saldırganların dahi duyguları karışık.
Dikenlerine değmeden dokunsanız bile
ve hatta bir davada siyasi muhaliflerinden birini öldürmekle suçlandı.
Öğrencilere 20 dolar verip şunu söyleyecek kadar ileri gittiler:
çünkü sadece internete bağlanarak
Üçte biri, bir ayını doldurmadan ölecek.
Yalnız bir erkek bile sürünün çağrısını takip eder.
Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.
Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.
Yağmur yağsa bile oyun oynanacak.
Onun ismini bile bilmiyordum.
Tom'un bunu görmesine bile izin vermeyeceğim.
Bunu sana kimin gönderdiğini bile bilmiyorsun.
Tom bile parka gitmek istemedi.
Eskiden Boston'da yaşadığını bilmiyordum bile.
bu sadece onların kendi sağlıkları için değil,
Tüm bunlardan sonra, tanrılar bile zaman zaman hata yapabilirler.
Öyle bir şerefsizin suyunu bile içmem.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Tom muhtemelen bunu bilmiyordu bile.
- Tom'un muhtemelen bundan haberi bile yoktu.
Evi hoşça kal bile demeden terk etti.
Bazen buralarda nisan ayında bile kar yağar.
Sesin titrese bile gerçeği söyle.
Bazı gümrük vergileri yüzde 60'a varıyordu.
Yağmur yağsa bile, bisiklet sürmeye giderim.
Tom artık Mary ile konuşmuyor bile.
En zeki öğrenciler bile aptalca hatalar yapabilir.