Translation of "Propri" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Propri" in a sentence and their turkish translations:

Si impara dai propri errori.

Biri, birinin hatalarından öğrenir.

Bisogna salvaguardare i propri cari.

Sevdiklerine dikkat etmelisin.

Ognuno fa i propri interessi.

Herkes kendi çıkarlarını yapar.

Bisogna imparare dai propri errori.

Kendi hatalarından öğrenmelisin.

- Quel negozio ha dovuto ridurre i propri prezzi.
- Quel negozio dovette ridurre i propri prezzi.

O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.

Poche persone ammetteranno i propri errori.

Çok az sayıda insan hatalarını kabul eder.

Ogni epoca ha i propri miti.

Her çağın kendi efsaneleri vardır.

Tom crea i suoi propri vestiti.

Tom kendi giysilerini yapar.

Non c'erano problemi veri e propri.

Gerçek sorunlar yoktu.

I genitori amano i propri figli.

Ebeveynler çocuklarını severler.

- È importante ricordare chi sono i propri amici.
- È importante ricordarsi chi sono i propri amici.

Arkadaşlarının kim olduğunu hatırlamak önemlidir.

E dopo, crescendo, hanno creato prodotti propri.

ve kendi içeriklerini yaparak büyüdüler.

Tramanderà i propri geni alla generazione futura.

Genlerini bir sonraki nesle aktardı.

The Orangutan Project combatte insieme ai propri partner

Orangutan Projesi, ortaklarıyla birlikte orangutanların tükenmesini

Possono creare fiducia e fedeltà nei propri utenti.

kullanıcılarında güven ve bağlılık tesis edebileceğini fark etmeli.

Si dovrebbero fare i propri compiti da soli.

Biri en ödevini kendi başına yapmalı.

Che utilizza la plastica solidale direttamente nei propri prodotti.

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

Si dovrebbe dare il buon esempio ai propri figli.

- Çocuklarına iyi bir örnek vermelisin.
- Çocuklarınıza iyi bir örnek vermelisiniz.

Tom non poté nascondere i propri sentimenti a Mary.

Tom hislerini Mary'den saklayamadı.

Alcuni dottori dicono qualcosa per far piacere ai propri pazienti.

Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

Un bravo maestro deve essere paziente con i propri allievi.

İyi bir öğretmen, öğrencileri için sabırlı olmalı.

Tom e Mary vivono al di sopra dei propri mezzi.

Tom ve Mary gelirlerinin üstünde yaşıyor.

La nostra azienda si impegna a migliorare i propri prodotti.

Şirketimiz ürünlerini geliştirmek için çaba göstermektedir.

Le imprese devono pagare un giusto salario ai propri dipendenti.

İşletmelerin çalışanlarına adil bir ücret ödemeleri gerekir.

Tom incolpa spesso gli altri per i suoi propri fallimenti.

Tom kendi hataları için genellikle başkalarını suçlar.

Per vedere quanto lascerete che il governo faccia i propri comodi

hükûmetlerin diğer insanların da haklarını ellerinden almada

Si tratta di definire il piacere e l'appagamento nei propri termini.

Kendi ifadelerinizle haz ve tatmini tanımlamakla ilgili.

Anche agli alberi serve aiuto per spargere lontano i propri semi.

Ağaçların bile tohumlarını uzağa saçmak için yardıma ihtiyacı var.

Attraverso l'ingegneria genetica, il granturco può produrre i propri stessi pesticidi.

Genetik mühendisliği sayesinde, mısır kendi böcek ilaçlarını üretir.

L'istruzione implica una salute migliore per le donne e i propri figli,

Eğitim kadınlar ve çocukları için daha sağlıklı bir hayat,

Mostrare i propri veri sentimenti non è considerato una virtù in Giappone.

Gerçek duygularını göstermek Japonya'da bir erdem olarak düşünülmemektedir.

Mi ha raccontato l'incidente come se l'avesse visto con i propri occhi.

O, kazayı bana kendi gözleriyle görmüş gibi anlattı.

La gente sembra sempre che voglia discutere dei propri problemi con me.

İnsanlar her zaman sorunlarını benimle tartışmak istiyor gibi görünüyor.

Dal momento che non avevano figli propri, hanno deciso di adottare una bambina.

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler.

Errare è umano. Incolpare qualcun altro per i propri errori è ancora più umano.

Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.

In questo modo, gli studenti dell'Università hanno l'opportunità di espandere i propri orizzonti culturali.

Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.

Guardare le foto dei propri amici su Facebook è solo una perdita di tempo.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

- Gli adolescenti si scontrano spesso coi propri genitori.
- Gli adolescenti litigano spesso coi loro genitori.

Ergenler genellikle ebeveynleriyle tartışır.

Ho fatto pressione a Keiko affinché la smettesse di usare le persone per i propri scopi.

Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

Ogni individuo ha diritto di fondare dei sindacati e di aderirvi per la difesa dei propri interessi.

Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.

- Bisognerebbe obbedire ai propri genitori.
- Dovresti obbedire ai tuoi genitori.
- Dovreste obbedire ai vostri genitori.
- Dovrebbe obbedire ai suoi genitori.

Ebeveynlerine itaat etmelisin.