Translation of "Teilen" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Teilen" in a sentence and their turkish translations:

Danke fürs Teilen!

- Paylaşımınız için teşekkür ederim.
- Paylaşımın için teşekkürler.
- Paylaştığın için sağ ol.
- Paylaşım için teşekkürler.

Wir werden teilen.

Paylaşacağız.

Teilen ist wichtig.

Paylaşım önemli.

Tom wird teilen.

Tom paylaşacak.

Wir teilen einen Traum.

Bir rüyayı paylaşıyoruz.

Teilen wir uns auf!

Ayrılalım.

Teilen wir das Geld!

Parayı paylaşalım.

Ich will nicht teilen.

Paylaşmak istemiyorum.

Wir teilen uns die Hausarbeit.

Ev işlerini paylaşıyoruz.

Wir teilen uns die Rechnung.

Biz faturayı paylaşıyoruz.

Teilen wir uns die Rechnung.

- Hesabı paylaşalım.
- Hesabı kırışalım.

Teilen macht den Menschen glücklich.

Paylaşmak mutlu eder insanı.

Wir würden Bett und Heim teilen,

Aynı yatağı ve evi paylaşacaktık,

Und Menschen teilen Jagdgebiete mit Raubkatzen.

Avlanma sahalarını büyük kedilerle paylaşıyorlar.

Aber auch er will nicht teilen.

Yine de paylaşmaya pek gönlü yok.

Wir klicken einfach und teilen es.

Klikleyip paylaşırız.

Teilen wir uns in Gruppen auf!

Ekiplere ayrılalım.

Ich will das mit dir teilen.

Bunu seninle paylaşmak istiyorum.

Man muss Kinder das Teilen lehren.

Çocuklara paylaşmak öğretilmeli.

Ich kann es mit niemandem teilen.

Bunu hiç kimseyle paylaşamam.

Diese Theorie besteht aus drei Teilen.

Bu teori üç kısımdan oluşur.

Sollen wir uns meinen Nachtisch teilen?

Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?

- Reis wird in vielen Teilen der Welt angebaut.
- In vielen Teilen der Welt wird Reis angebaut.

Pirinç dünyanın çeşitli yerlerinde yetiştirilir.

Ich wollte so viel mit dir teilen

sizlere paylaşmak istedim o kadar

Obwohl wir es in zwei Arten teilen

biz tür olarak ikiye ayırsak da

Aber es könnte ein solches Teilen geben

ama böyle bir paylaşım olabilirmiş

Freunde teilen die Gebühr mit dem Anwalt

Avukat ile ücreti paylaşıyorlarmış arkadaşlar

Warum teilen wir uns nicht ein Zimmer?

Neden bir odayı paylaşmıyoruz?

Ich möchte mit dir mein Geheimnis teilen.

Sırrımı seninle paylaşmak isterim.

Er und ich teilen uns ein Zimmer.

O ve ben bir odayı paylaşıyoruz.

Es ist wichtig, seinen Schmerz zu teilen.

Acını paylaşman önemlidir.

Ich will meine Gedanken mit dir teilen.

Düşüncelerimi seninle paylaşmak istiyorum.

Mama, Tom will nicht mit mir teilen!

Anne, Tom benimle paylaşmayacak!

Bitte teilen Sie mir das Prüfungsergebnis mit.

Bana sınav sonucu hakkında bildirin.

Immer mehr Ehepaare teilen sich die Hausarbeit.

Gittikçe artan sayıda evli çift ev işlerini paylaşıyor.

Ich kann meinen Kummer mit niemandem teilen.

Üzüntümü kimseyle paylaşamıyorum.

Du musst mit deinem Bruder teilen, Maria!

Erkek kardeşinle paylaşmalısın, Mary.

Teilen wir das Geld unter uns auf!

Bu parayı seninle benim aramda bölüşelim.

Menschen leben in allen Teilen der Erde.

İnsanoğlu dünyanın her yerinde yaşıyor.

Tom und ich teilen uns ein Zimmer.

Tom ve ben bir odayı paylaşıyoruz.

Ich weiß, dass die Menschen eher Informationen teilen,

Bilgili çalışanlar tarafından saygıyla karşılandıkları takdirde

Von außen und von oben her teilen wollen,

Bizi dışarıdan ve yukarıdan bölmek

Englisch wird in vielen Teilen der Welt gesprochen.

İngilizce dünyanın birçok yerinde konuşulur.

Eine Trilogie besteht für gewöhnlich aus drei Teilen.

Bir trilojinin genellikle üç bölümü vardır.

Es stört mich nicht, meinen Tisch zu teilen.

Masamı paylaşmaktan rahatsız olmam.

Es ist nicht leicht, seine Geheimnisse zu teilen.

Sırlarını paylaşmak kolay değil.

Ich muss mir ein Büro mit Tom teilen.

Bir ofisi Tom'la paylaşmalıyım.

Warum sollte ich den Schatz mit dir teilen?

Hazineyi neden seninle paylaşmalıyım.

Wir teilen die Gewinne unter uns allen auf.

Kârı hepimiz arasında paylaştıracağız.

Teilen Sie ihnen mit, was wirklich vorgefallen ist.

Onlara gerçekten ne olduğunu söyle.

Er musste sein Zimmer mit seinem Bruder teilen.

Odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda kaldı.

Er musste sein Zimmer mit seiner Schwester teilen.

Odasını kız kardeşi ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı.

Sie musste ihr Zimmer mit ihrem Bruder teilen.

O, odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.

Die schwitzigen Hände und das Gefühl einer Panikattacke teilen.

terleyen avuçları, o artan panik hissini iletemem.

Diese Tunnel erstrecken sich kilometerlang, teilen und krümmen sich.

Bu tüneller kilometrelerce uzunlukta, bir sürü kıvrımı var.

Bitte teilen Sie uns Ihre Meinung im Kommentarbereich mit

lütfen sizde düşüncelerinizi yorumlar kısmında belirtin

Kann auch etwas auf dem Lehrerbildschirm mit Schülern teilen

aynı zamanda öğretmen ekranındaki bir şeyi öğrencilerle paylaşabiliyor

Was jetzt passiert ist, hast du Angst zu teilen

ne oldu da şimdi paylaşmaktan korkar hale geldiniz

Wir kaufen viele Produkte aus vielen Teilen der Welt.

Biz bir çok ürünü dünyanın bir çok yerinden alıyoruz

Tom muss sich ein Zimmer mit seinem Bruder teilen.

Tom bir odayı erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda.

Die Bank hat Filialen in allen Teilen des Landes.

Bankanın ülkenin her yerinde şubeleri var.

Er musste sich das Hotelzimmer mit einem Fremden teilen.

Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.

Er verdankt seinen Erfolg zu großen Teilen seiner Frau.

Başarısının çoğunu karısına borçludur.

In anderen Teilen der Stadt gingen die Kämpfe weiter.

Kentin diğer alanlarda savaş devam etti.

Obwohl sie Zwillinge sind, teilen sie nicht viele Interessen.

Onlar, ikiz olmalarına rağmen, çok sayıda ortak ilgileri yok.

Meine Brüder und ich teilen uns alle einen Raum.

Erkek kardeşlerim ve ben hepimiz bir odayı paylaşıyoruz.

Das Ergebnis teilen wir dir in einer Woche mit.

Bir hafta içinde seni sonuçtan haberdar edeceğiz.

Man muss sein Glück teilen, um es zu multiplizieren.

Mutluluğumuzu kat kat çoğaltabilmemiz için, onu paylaşmamız lazım.

- Musstet ihr euch ein Schlafzimmer mit euren Brüdern oder Schwestern teilen?
- Mussten Sie sich ein Schlafzimmer mit Ihren Brüdern oder Schwestern teilen?
- Musstest du dir ein Schlafzimmer mit deinen Brüdern oder Schwestern teilen?

Erkek ya da kız kardeşlerinle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldın mı?

Lassen Sie uns nun die Grundschale in zwei Teile teilen

şimdi yer kabuğunu ikiye ayıralım

Das Eigentum wurde zu gleichen Teilen unter den Erben aufgeteilt.

Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.

Trang fragte, ob sie das Bett mit mir teilen könnte.

Trang onun yatağımı paylaşıp paylaşamayacağını sordu.

Manche sagen, dass wir unseren Planeten bereits mit Alien-Intelligenzen teilen.

Kimilerine göre gezegenimizi dünya dışı zekâyla paylaşıyoruz bile.

Wenn Sie teilen möchten, geben Sie dies bitte im Kommentarbereich an

paylaşmak isterseniz lütfen yorumlar kısmında belirtin

Der Unterricht besteht aus zwei Teilen, einem theoretischen und einem praktischen.

Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

Es macht mir nichts aus, mit ihm das Zimmer zu teilen.

Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.

- Lasst uns die Kosten gemeinsam tragen!
- Teilen wir die Kosten auf!

- Harcamaları paylaşalım.
- Masrafları paylaşalım.

Der Preis wurde zu gleichen Teilen unter den zehn Verbandsmitgliedern aufgeteilt.

Ödül on tane sendika üyesi arasında eşit olarak bölündü.

Wir haben das Geld zu gleichen Teilen unter uns dreien aufgeteilt.

Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık.

Die alten Ägypter glaubten, die menschliche Seele bestehe aus fünf Teilen.

Eski Mısırlılar insan ruhunun beş bölümden oluştuğuna inanıyordu.

Teilen Sie es uns mit, wenn Sie nicht pünktlich kommen können.

Buraya zamanında gelemezseniz bize bildirin.

- Teil bitte die Karten aus.
- Teilen Sie bitte die Karten aus.

Lütfen kartları dağıt.

Wer auch immer anrufen mag, teilen Sie es mir unverzüglich mit!

Arayan kimse, beni hemen bilgilendirsin!

Bitte teilen Sie uns Ihre Meinung zu diesem Thema im Kommentarbereich mit.

sizde bu konu hakkındaki düşüncelerinizi lütfen yorumlar kısmında belirtin

- Dieser Roman besteht aus drei Kapiteln.
- Dieser Roman besteht aus drei Teilen.

Bu romanda üç bölüm vardır.

Es macht mir nichts aus, mir ein Zimmer mit ihr zu teilen.

Onunla bir oda paylaşmaktan rahatsızlık duymam.

Und das ist ein gesunder Egoismus, den alle Lebewesen in der Natur teilen.

Bu, doğanın tüm canlıları donattığı sağlıklı bir bencillik.

Die einzige Möglichkeit auf der Erde, Glück zu vervielfachen, ist, es zu teilen.

Dünya üzerinde mutluluğu çoğaltmanın tek yolu onu bölmektir.

- Teilt das Geld unter euch auf!
- Teilen Sie das Geld unter sich auf!

Parayı aranızda paylaşın.

Das Tote Meer lebt: es zieht Reisende aus allen Teilen der Welt an.

- Ölü Deniz yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.
- Lut Gölü yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.

Um Freude in ihrer Gesamtheit zu erfahren, muss man sie mit jemandem teilen.

Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.

Die Rüstung der Kriegerin schien ihren Körper zu großen Teilen ungeschützt zu lassen.

Kadın savaşçının zırhı vücudunun birçok kısmını korumasız bırakmış gibi görünüyordu.

„Warum sollte ich den Schatz mit dir teilen?“ – „Ich dachte, wir hätten eine Vereinbarung.“

"Hazineyi neden seninle paylaşmalıyım?" "Bir anlaşmamız olduğunu düşünmüştüm."