Translation of "Tat" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Tat" in a sentence and their turkish translations:

Tat dies

şunu da yapmıştı

- Ich tat nichts Ungewöhnliches.
- Ich tat nichts Außergewöhnliches.

Sıra dışı bir şey yapmadım.

Alles, was ich tat, tat ich für Tom.

Yaptığım her şeyi Tom için yaptım.

Wer tat das?

Bunu kim yaptı?

- Ich tat es wegen dir.
- Ich tat es deinetwegen.

Bunu senin yüzünden yaptım.

Und das tat ich.

Ben de öğrettim.

Ihr tat alles weh.

Onun her tarafı ağrıyordu.

Er tat sein Bestes.

O elinden geleni yaptı.

Ich tat etwas Ähnliches.

Ben benzer bir şey yaptım.

Tom tat seine Pflicht.

Tom görevini yaptı.

Tom tat mir leid.

Tom için üzüldüm.

Ich tat alles automatisch.

Ben her şeyi otomatik olarak yaptım.

Er tat mir leid.

Onun için üzgün hissettim.

Sie tat mir leid.

Kendimi onun için üzgün hissettim.

Er tat schreckliche Dinge.

O berbat şeyler yaptı.

Tom tat sich schwer.

Tom mücadele etti.

Tom tat allen leid.

Herkes Tom'a üzüldü.

Sie tat ihr Bestes.

O yapabileceğinin en iyisini yaptı.

Tom tat sein Bestes.

Tom elinden geleni yaptı.

Mir tat alles weh.

Her yerim ağrıyordu.

Es tat mir leid.

Üzgündüm.

Warum tat niemand etwas?

Neden kimse bir şey yapmadı?

Tom tat das schnell.

Tom bunu çabucak yapar.

- Es war falsch, was ich tat.
- Was ich tat, war falsch.

Yaptığım yanlıştı.

- Tom tat, was ihm gesagt wurde.
- Tom tat, wie ihm geheißen war.

Tom kendine söyleneni yaptı.

- Er tat so, als schliefe er.
- Er tat so, als schlafe er.

O uyuyormuş gibi davrandı.

- Der arme Hund tat mir leid.
- Mir tat der bedauernswerte Hund leid.

Ben zavallı bir köpek için üzgün hissettim.

Sind in der Tat Stromatolithen.

aslında stratomalitlerdi.

Aber er tat es nicht.

Ama yapmadı.

Aber das tat ich nicht.

Ama yapmadım.

Er tat es aus Freundlichkeit.

O onu nezaketsiz olarak yaptı.

Sie tat dies in Trunkenheit.

O sarhoşken onu yaptı.

Ich tat es für ihn.

Onu onun için yaptım.

Er tat es aus Neugier.

O onu meraktan yaptı.

Sie tat es aus Neugier.

O onu meraktan yaptı.

Er tat mir fast leid.

Neredeyse kendimi onun için kötü hissettim.

Lesen ist eine gute Tat.

Okumak iyi bir faaliyettir.

Das tat gar nicht weh.

Bu hiç incitmedi.

Es tat nicht wirklich weh.

Gerçekten acımadı.

Ich tat, was Tom wollte.

Tom'un yapmamı istediğini yaptım.

Sie tat alles für sie.

Her şeyi onun için yaptı.

Ich tat alles für sie.

Onlar için her şeyi yaptım.

Er tat alles für sie.

O, onun için her şeyi yaptı.

Das war eine mutige Tat.

Bu bir cesaret eylemiydi.

Tom tat alles für sie.

Tom onlar için her şeyi yaptı.

Tom tat uns allen leid.

Hepimiz Tom için üzüldük.

Er hat die Tat gestanden.

O, gerçeği itiraf etti.

Der andere Gast tat dies.

Bunu diğer konuk yaptı.

Tom tat mir fast leid.

Neredeyse Tom için üzülüyordum.

Tom tat immer das Richtige.

Tom her zaman doğru şeyi yaptı.

Tom tat nur seine Pflicht.

Tom yalnızca yapmak zorunda olduğu şeyi yaptı.

Ich tat das für uns.

Onu bizim için yaptım.

Tom tat es aus Neugier.

- Tom bunu meraktan yaptı.
- Tom meraktan yapmış bunu.

- Alles was Tom tat, machte Maria wütend.
- Alles was Tom tat, verärgerte Maria.

Tom'un yaptığı her şey Mary'yi kızdırdı.

Tom wusste, dass es falsch war, was er tat, aber er tat es trotzdem.

Tom yaptığının yanlış olduğunu biliyordu ama yine de onu yaptı.

- Er vollbringt einmal am Tag eine gute Tat.
- Er verrichtet täglich eine gute Tat.

Günde bir kez nazik bir harekette bulunur.

Schließlich gestand der Mann die Tat.

Adam sonunda yaptıklarını itiraf etti.

Und das tat der Junge auch.

Ve çocuk yaptı.

Sie tat es gegen ihren Willen.

O, onu iradesine karşı yaptı.

Er tat es für seine Schwester.

- O, onu kız kardeşi için yaptı.
- Onu kız kardeşi için yaptı.

Tom ist ein Mann der Tat.

Tom bir eylem adamı.

Er ist ein Mann der Tat.

O bir eylem adamı.

Er tat so, als schlafe er.

O, uyuyor gibi yapıyordu.

In der Tat, du hattest Recht.

- Aslında haklıydın.
- Bir bakıma, sen haklıydın.
- Bir şekilde, sen haklıydın.

Ihr tat der ganze Körper weh.

Onun bütün vücudu ağrıyor.

Sie wurden auf frischer Tat gefasst.

- Suçüstü yakalandılar.
- Onlar suçüstünde yakalandılar.

Er wurde auf frischer Tat ertappt.

Suçüstü yakalandı.

Er tat recht daran zu schweigen.

O sessiz kalmakta haklıydı.

Tom tat wirklich, was er sagte.

Tom aslında yapacağını söylediği şeyi yaptı.

Sie tat so, als schlafe sie.

Uyukluyormuş numarası yaptı.

Tat ich etwas, das dich beleidigte?

Seni incitecek bir şey mi yaptım?

Er tat die Arbeit wider Willen.

- İşi rızası olmadan yaptı.
- İşi zorlamayla yaptı.

Er tat es nur mir zuliebe.

O onu sadece hatırım için yaptı.

Er tat dies aus bloßer Neugier.

Onu sadece meraktan yaptı.

Ich tat es vor drei Jahren.

Bunu üç yıl önce yaptım.

Ich tat, was getan werden musste.

Yapılması gerekeni yaptım.

Ich wusste nicht, was ich tat.

Ne yaptığımı bilmiyordum.

Mir ist in der Tat kalt.

Kesinlikle üşüyorum.

Tom wusste genau, was er tat.

Tom ne yaptığını tam olarak biliyordu.

Tom begriff, was Maria gerade tat.

Tom Mary'nin ne yaptığını fark etti.

Tom tat das Geschirr ins Abwaschwasser.

Tom bulaşıkları bulaşık suyuna koydu.

Tom wurde auf frischer Tat ertappt.

Tom suçüstü yakalandı.

Sprechen wir zunächst über Toms Tat!

- Önce, Tom'un yaptığı şey hakkında konuşalım.
- İlk önce, Tom'un ne yaptıklarından bahsedelim.

Was Tom tat, war nicht illegal.

Tom'un yaptığı yasa dışı değildi.

Tom tat so, als schliefe er.

- Tom uyuyormuş gibi yaptı.
- Tom uyuyor taklidi yaptı.

Thomas ist ein Mann der Tat.

Thomas bir eylem adamıdır.

Tom tat das Gleiche wie Maria.

Tom, Mary'yle aynı şeyi yaptı.

Ein guter Soldat erwägt seine Tat.

İyi bir asker eylemlerini göz önünde bulundurur.

Tom tat, worum Maria ihn bat.

Tom Mary'nin yapmasını istediği şeyi yaptı.

Tom tat Zucker in seinen Kaffee.

Tom kahvesine şeker koydu.

Dieser arme Hund tat mir leid.

Bu zavallı köpek için üzüldüm.

Niemand tat etwas anderes als tanzen.

Hiç kimse dans etmekten başka bir şey yapmadı.

Er tat, was ich ihm auftrug.

- Ona yapmasını söylediğim şeyi yaptı.
- O, ona yapmasını söylediğim şeyi yaptı.

Tom tat, was ich ihm auftrug.

Tom ona yapmasını söylediğim şeyi yaptı.