Translation of "Tüte" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Tüte" in a sentence and their turkish translations:

Welche Tüte ist deine?

Hangi çanta sizinki?

Diese Tüte ist fettig.

Bu çanta yağlı.

Benötigen Sie eine Tüte?

- Bir çantaya ihtiyacın var mı?
- Bir çantaya ihtiyacınız var mı?
- Çanta lazım mı?
- Poşet lazım mı?

In die Tüte damit!

Onu çantaya koy.

Ich habe eine Tüte gekauft.

Ben bir çanta aldım.

Nimm nichts aus der Tüte.

Çantadan hiçbir şey çıkarmayın.

War das alles in derselben Tüte?

Bunların hepsi aynı çantada mıydı?

Emilie hat sich eine Tüte Kartoffelchips gekauft.

Emily bir paket cips satın aldı.

Tom nahm ein Bonbon aus der Tüte.

Tom torbadan bir parça şeker aldı.

Tom holte eine Tüte mit Mäusespeck hervor.

Tom bir çanta hatmi çıkardı.

Ich glaube, ich nehme noch eine Tüte Eis.

Sanırım bir külah daha dondurma yiyeceğim.

Tom kaufte zwei Eintrittskarten und eine Tüte Popcorn.

Tom iki tane bilet ve bir tane patlamış mısır çantası aldı.

Was haben Sie da in Ihre Tüte gesteckt?

Çantana ne koydun?

- Tom legte eine Tüte mit geriebenem Käse in seinen Einkaufswagen.
- Tom legte eine Tüte geriebenen Käses in seinen Einkaufswagen.

Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.

Tom trug eine Tüte mit Lebensmitteln in die Küche.

Tom mutfağa yürüdü, bir yiyecek çantası taşıyordu.

Er verwendete ein großes Stück Papier, um die Tüte herzustellen.

- Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.
- Çanta yapmak için büyük bir parça kâğıt kullandı.

Die Tüte riss, und die Tomaten fielen auf den Boden.

Poşet yırtıldı ve domatesler yere döküldü.

Der Kassierer verpackte die Lebensmittel des Kunden in eine Tüte.

Kasiyer müşterinin erzaklarını torbaya koydu.

- Tom hat nichts in seiner Tasche.
- Tom hat nichts in seiner Tüte.

Tom'un çantasında bir şey yok.

Tom ist mitten in der Nacht aufgestanden und hat eine ganze Tüte Chips verputzt.

Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi.

- Packerlwein ist üblichweise nicht sehr gut.
- Wein aus der Tüte ist gewöhnlich nicht besonders gut.

Kutulanmış şarap genellikle çok iyi değil.

Tom hat sich eine Tüte Äpfel gekauft und an einem Tag ein Drittel davon verspeist.

Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi

Johannes hat fünf Äpfel. Einen gibt er Maria. Wie viele Birnen sind dann noch in der Tüte?

John'un beş elması var. Birini Mary'ye verir. Çantada kaç tane elma kalır?

- Tom nahm einige Sachen aus seiner Tasche.
- Tom nahm einige Sachen aus seiner Tüte.
- Tom nahm einige Sachen aus seinem Sack.

Tom çantasından bazı şeyler çıkardı.

- Das kommt gar nicht in die Tüte, dass ich dich hier mit Tom allein lasse!
- Ich lasse dich auf keinen Fall hier mit Tom allein.
- Es kommt gar nicht in Frage, dass ich dich hier mit Tom allein lasse!

Seni Tom'la burada yalnız bırakmamın imkanı yok.