Translation of "Präsident" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Präsident" in a sentence and their turkish translations:

- Präsident Jefferson war wütend.
- Präsident Jefferson war verärgert.

Başkan Jefferson kızmıştı.

Kandidiere als Präsident.

Cumhurbaşkanlığı için aday ol.

Der Präsident lachte unwillkürlich.

Başkan kendine rağmen güldü.

Wo ist der Präsident?

Başkan nerede?

Ich mag Präsident Obama.

Başkan Obama'yı severim.

Präsident Wilson war schockiert.

Başkan Wilson şok oldu.

Herr Bush ist Präsident.

Bay Bush başkandır.

Wird der Präsident zurücktreten?

Başkan istifa edecek mi?

- Präsident Lincoln nahm die Einladung an.
- Präsident Lincoln hat die Einladung angenommen.

Başkan Lincoln daveti kabul etti.

Der Präsident ordnete Schweigen an.

Başkan sessizliği emretti.

Der Präsident kündigt Reformen an.

- Cumhurbaşkanı reformları duyurdu.
- Cumhurbaşkanı reformları ilan etti.

Der Präsident gewährte eine Generalamnestie.

Başkan genel af ilan etti.

Der Präsident blieb im Bett.

Başkan yatakta kaldı.

Franklin Roosevelt wurde 1933 Präsident.

- Franklin Roosevelt 1933'te başkan oldu.
- Franklin Roosevelt 1933'te devlet başkanı oldu.

Er ist ein machtloser Präsident.

O güçsüz bir başkandır.

- Der Präsident und seine Entourage erlitten Verletzungen.
- Der Präsident und seine Begleitung wurden verwundet.

Cumhurbaşkanı ve maiyeti yaralandı.

Dieser Präsident hat seine Memoiren geschrieben.

Bu devlet başkanı anılarını yazdı.

Er ist der Präsident in spe.

O gelecekteki başkandır.

Er ist der Präsident der Bank.

O, bankanın genel müdürüdür.

Der Präsident hat die Sklaverei abgeschafft.

Devlet başkanı köleliği kaldırdı.

Der Präsident ist zurzeit in Miami.

Başkan şu an Miami'de.

Viele Menschen prangerten Präsident Wilson an.

Birçok kişi Başkan Wilson'u kınadı.

Präsident Grant hat nichts Illegales getan.

Başkan Grant yasa dışı bir şey yapmamıştı.

Präsident Arthur wollte die Zollgebühren senken.

Başkan Arthur gümrük vergilerini düşürmek istedi.

Erdoğan ist der Präsident der Türkei.

Erdoğan, Türkiye'nin başkanıdır.

- Die meisten Amerikaner stimmten mit Präsident Wilson überein.
- Die meisten Amerikaner stimmten Präsident Wilson zu.

Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı.

Wann immer ich mich als euer Präsident

kendimi yalnız hissettiğimde bana yoldaşlık ettiğin için

Dieser künstlich intelligente Präsident Trump könnte dann --

o zaman bu yapay zekâlı Trump,

Das war Pepes letzter Tag als Präsident,

Bu, Pepe'nin başkanlığının son günüydü

-Alles ist ganz anders. -Guten Morgen, Präsident.

-Çok değişmiş. -Merhaba başkanım.

Die Straße ist nach Präsident Madison benannt.

Sokak, Başkan Madison olarak adlandırılır.

Der Präsident wird morgen eine Erklärung abgeben.

Başkan yarın bir açıklama yapacak.

Herr Schmidt ist nun Präsident dieser Firma.

Bay Smith şimdi bu şirketin başkanı.

Der Präsident sagte: "Das ist mir scheißegal."

Başkan "bu umurumda değil" dedi.

Der Präsident wurde auf vier Jahre gewählt.

- Başkan dört yıllığına seçildi.
- Cumhurbaşkanı dört yıllığına seçildi.

Er besuchte Japan, als er Präsident war.

Başkan olduğu zaman Japonya'yı ziyaret etti.

Der Präsident muss die Rede auswendig lernen.

Başkanın yürekten konuşmayı öğrenmesi lazım.

Reagan wurde 1981 Präsident der Vereinigten Staaten.

Reagan 1981 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin başkanı oldu.

Er sagte, er wolle nicht Präsident werden.

Başkan olmak istemediğini söyledi.

Präsident Jefferson befahl ein Handelsverbot mit Europa.

Başkan Jefferson Avrupa ile ticaret yasağını emretti.

Präsident Roosevelt erklärte sich bereit, zu helfen.

Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.

Der Präsident war gezwungen, nach Washington zurückzukehren.

Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.

Als Präsident des Ministerrates, effektiv als französischer Premierminister.

Fransa'nın başbakanı olan Bakanlar Kurulu Başkanı olarak görev yaptı.

Aber Präsident Kennedy hat diese Erfolge nicht erlebt.

Ancak Başkan Kennedy bu başarıları görecek kadar yaşamadı.

Der Präsident war in seinen jungen Jahren Bauer.

Başkan gençken bir çiftçiydi.

Der Präsident der Universität tritt sehr wahrscheinlich zurück.

Üniversite başkanının istifa etmesi olasıdır.

Der Präsident der Republik wird vom Volk gewählt.

Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir.

Barack Obama ist der Präsident der Vereinigten Staaten.

Barack Obama ABD'nin başkanı.

Mit Verlaub, Herr Präsident, Sie sind ein Arschloch!

Bütün saygımla, Sayın Başkan, sen bir götsün!

Der erste schwarze Präsident Amerikas war Barack Obama.

Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk siyahi başkanı Barack Obama'ydı.

Der Präsident übergab die Rede an den Berichterstatter.

Başkan, muhabire demeç verdi.

Wird Tom der nächste Präsident der Vereinigten Staaten?

Tom Amerika Birleşik Devletleri'nin bir sonraki başkanı olacak mı?

Der Präsident äußerte seinen Standpunkt bezüglich dieser Angelegenheit.

Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

Präsident Johnson wurde beschuldigt, zu milde zu sein.

Onlar başkan Johnson'u çok yumuşak olmakla suçladı.

Die Führer der republikanischen Partei kritisierten Präsident Hayes.

- Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

Präsident Jackson berief ein Treffen seines Kabinetts ein.

Başkan Jackson kabineyi toplantıya çağırdı.

Herr Präsident, was Sie jetzt tun, ist Landesverrat!

Bay Başkan yaptığın şey vatan hainliğidir!

Der Präsident wird sich heute Abend im Fernsehen äußern.

Başkan bu akşam televizyonda konuşacak.

Der Präsident reiste nach Amerika ab an diesem Morgen.

Başkan bu sabah Amerika'ya hareket etti.

Der Präsident war so freundlich, meinen Brief zu beantworten.

Başkan benim mektubuma cevap vermek için yeterince kibardı.

Barack Obama ist der vierundvierzigste Präsident der Vereinigten Staaten.

Barack Obama Amerika Birleşik Devletleri'nin 44. başkanıdır.

Die Wählerschaft wird entscheiden, wer der nächste Präsident wird.

Seçmenler bir sonraki başkanın kim olacağına karar verecek.

Der Präsident war sicher, dass es Krieg geben würde.

Başkan savaş olacağından emindi.

Präsident Taft schrieb einen herzlichen Abschiedsbrief an seinen Freund.

Başkan Taft arkadaşına sıcak bir veda mektubu yazdı.

Präsident Hayes legte sein Veto gegen das Gesetz ein.

Başkan Hayes yasa tasarısını veto etti.

Mit Präsident Madisons Unterschrift trat das Gesetz in Kraft.

Başkan Madison kanun taslağını imzaladı.

Was wusste der Präsident, und wann hat er’s erfahren?

Başkan ne biliyordu ve onu ne zaman öğrendi?

- Der Präsident sagte, er sei bereit, für sein Land zu sterben.
- Der Präsident sagte, er sei für sein Land zu sterben bereit.

Başkan onun ülkesi için öleceğini söyledi.

So hat sich der Präsident der Türkischen Historischen Gesellschaft geändert

o yüzden, Türk Tarih Kurumunun başkanı değişmiş

Ob Donald Trump der kommende Präsident der Vereinigten Staaten wird?

Donald Trump ABD'nin bir sonraki başkanı olacak mı?

Wer wird deiner Meinung nach der nächste Präsident der USA?

- Amerika Birleşik Devlet'lerinin bir sonraki başkanının kim olacağını düşünüyorsun?
- Sence kim Amerika Birleşik Devlet'lerinin bir sonraki başkanı olacak.

George W. Bush war der schlechteste Präsident der amerikanischen Geschichte.

George W. Bush, Amerikan tarihindeki en kötü başkandı.

Es sah so aus, als könnte niemand Präsident Reagan aufhalten.

Hiç kimse Başkan Reagan'ı durdurabilecek gibi görünmüyordu.

Einige denken, der Präsident verbringt zu viel Zeit mit Reisen.

Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Barack Obama war der erste afroamerikanische Präsident der Vereinigten Staaten.

Barack Obama, Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk Afro-Amerikan başkanıydı.

Der Präsident saß auf dem Stuhl, mit dem Rücken zum Fenster.

Başkan penceresine sırtını dönerek sandalyede oturuyordu.

Der Präsident und seine Sekretärin unterhielten sich bei einer Tasse Kaffee.

Başkan ve sekreter bir fincan kahve içerken sohbet ettiler.

George Bush ist der einundvierzigste Präsident der Vereinigten Staaten von Amerika.

George Bush, Amerika Birleşik Devletlerinin kırk birinci başkanıdır.

George Washington war der erste Präsident der Vereinigten Staaten von Amerika.

Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk Cumhurbaşkanı George Washington idi.

Der Präsident sagte, er wolle nicht für eine zweite Amtszeit antreten.

Başkan ikinci yarıda koşmayacağını söyledi.

Donald Trump wird der nächste Präsident der Vereinigten Staaten von Amerika.

Donald Trump Amerika Birleşik Devletlerinin bir sonraki başkanı olacak.

Ein Präsident der Republik muss sich mit Wichtigerem befassen als so was.

Cumhurbaşkanı önemli şeyler yapmalı, bununla uğraşmamalı.

- Der Präsident ernannte einen neuen Manager.
- Der Vorsitzende ernannte einen neuen Geschäftsführer.

Başkan yeni bir yönetici adadı.

Zum ersten Mal schien es möglich, dass sie Präsident Kennedys Ziel erreichen und

İlk defa, Başkan Kennedy'nin hedefine ulaşmaları

Der Präsident der Vereinigten Staaten stachelt zu Gewalt gegen die freie Presse auf.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı özgür basına karşı şiddeti teşvik ediyor.

Nicht immer haben wir recht gehabt. Wir hätten nie gedacht, dass Pepe Präsident wird.

Çünkü haklı olmadığımız da oldu. Pepe'nin başkan olabileceğini hiç düşünmemiştik.

Das dritte Mal in der Geschichte, dass ein US Präsident im Amt verklagt wird.

Amerika tarihinde üçüncü kez bir Başkan mahkemeye verildi.

Abraham Lincoln, der 16. Präsident der Vereinigten Staaten, wurde in einem Blockhaus in Kentucky geboren.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı Abraham Lincoln, Kentucky'de bir kulübede doğdu.

Der Präsident legte ein Veto gegen das Gesetz ein, nachdem der Kongress es verabschiedet hatte.

Kongreden geçtikten sonra, Cumhurbaşkanı kanunu veto etti.

Präsident Lincoln wurde mit einer Kugel in den Kopf, genau neben dem linken Ohr, ermordet.

Başkan Lincoln kulağının tam sol arkasından kafasına sıkılan bir kurşunla bir suikast sonucu öldürüldü.

Sie sind fast im Begriff zu zerstören. Der chinesische Präsident wanderte durch die Straßen von Wuhan.

Neredeyse yok etmek üzereler. Çin devlet başkanı ise Wuhan sokaklarında dolaştı.

Es heißt zwar, in Amerika könne jeder Präsident werden, aber so ganz stimmt das wohl nicht.

Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.

Präsident, guten Morgen. Wie fühlen Sie sich in Ihren letzten Amtsminuten? So wie an jedem anderen Tag auch.

Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.

Präsident Obama wird sich erst dann zufriedengeben, wenn jeder Amerikaner, der eine Arbeit will, auch eine bekommen kann.

Başkan Obama çalışmak isteyen her Amerikalı bir iş bulabilinceye kadar tatmin olmayacaktır.