Translation of "Politiker" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Politiker" in a sentence and their turkish translations:

Tom ist Politiker.

Tom politikacıdır.

Politiker, die Religion benutzen

dini kullanan siyasetçiler

Dieser Politiker verdient Respekt.

Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

Ich bin kein Politiker.

Politikacı değilim değilim.

Politiker sein ist schwer.

Bir politikacı olmak zor.

Was machen die Politiker?

Politikacılar ne yapar?

- Der Politiker ist glatt wie ein Aal.
- Der Politiker ist aalglatt.

Politikacı bir yılan balığı gibi kaygan!

Politiker leugnen es umso heftiger,

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

Sehen Sie, ich bin Politiker

Anlarsınız, ben bir siyasetçiyim

Also seid ihr Politiker, richtig?

Yani siz siyasetçisiniz, değil mi?

Er ist bloß ein Politiker.

O sadece bir politikacı.

Politiker sollten ihre Versprechen einhalten.

Politikacılar sözlerini tutmalı.

Der Politiker kommt aus Arizona.

Şu politikacı Arizonalı.

Er war kein guter Politiker.

O iyi bir politikacı değildi.

Dieser Politiker ist keineswegs ehrlich.

O politikacı kesinlikle dürüst değil.

Politiker sind gut darin, Geld aufzutreiben.

Politikacılar para toplamada iyidir.

Der Reporter übte Kritik am Politiker.

Gazeteci politikacıyı eleştirdi.

Herr White ist ein liberaler Politiker.

Bay White, liberal bir politikacıdır.

Seine Tage als Politiker sind gezählt.

Bir siyasetçi olarak onun günleri sayılı.

Er ist kein Politiker, sondern Anwalt.

O bir politikacı değil, fakat bir avukat.

Der Politiker wurde seines Amtes enthoben.

Politikacı görevden alındı.

Der Politiker wiegelte die Arbeiter auf.

Politikacı işçileri harekete geçirdi.

Der Politiker hielt sein Versprechen nicht.

Politikacı sözünü tutmadı.

Dieser Politiker ist ein alter Fuchs.

O siyasetçi eski bir tilki.

Politiker sagen nicht immer die Wahrheit.

Politikacılar her zaman doğruyu söylemez.

- Ich bin Politiker.
- Ich bin Politikerin.

Ben bir politikacıyım.

Der Politiker gab seinen Rücktritt bekannt.

- Politikacı istifasını ilan etti.
- Siyasetçi istifasını açıkladı.

Sogar die meisten Klimaforscher und grünen Politiker

Çoğu iklim bilimci veya çevreci siyasetçi bile dünyanın her yerine

Er hat Rückendeckung durch einen gewissen Politiker.

O belli bir politikacının desteğine sahip.

Der Politiker schlug dem Kongress Reformen vor.

- Politikacı kongreye değişiklikler yapılmasını önerdi.
- Siyasetçi kongreye reform yapılmasını önerdi.
- Siyasetçi kongreye reformlar önerdi.
- Politikacı kongreye değişiklikler önerdi.

Ich schäme mich für die japanischen Politiker.

Japon siyasetçilerden utanıyorum.

Zur gleichen Zeit mit der Macht einiger Politiker

aynı zamanda bazı siyasilerin gücünü kullanarak

Benjamin Franklin war ein amerikanischer Politiker und Erfinder.

Benjamin Franklin Amerikalı bir politikacı ve mucit.

Sie haben sich an ihre örtlichen Politiker gewandt.

Yerel politikacılarıyla temas ettiler.

Wir neigen dazu, Politiker mit Heuchelei zu assoziieren.

Biz politikacıları ikiyüzlülük ile ilişkilendirmek eğilimindeyiz.

Er hat dem Politiker ein hohes Schmiergeld angeboten.

Politikacıya büyük bir rüşvet teklif etti.

- Meinst du nicht auch, dass unsere Politiker zu alt sind?
- Finden Sie nicht, dass unsere Politiker alle zu alt sind?

- Sence tüm politikacılarımız çok yaşlı değil mi?
- Tüm politikacılarımızın çok yaşlı olduğunu düşünmüyor musun?

Offensichtlich nichts für unsere Politiker und unsere Gesellschaft bedeuten?

o okul sistemi içinde gerçekleri öğrenmenin ne anlamı var ki?

Er hatte den Ehrgeiz, ein großer Politiker zu sein.

Onun hırsı büyük bir politikacı olmaktır.

Es gibt viele Politiker, die ihre Versprechen nicht halten.

Sözlerini tutmayan birçok politikacı var.

Dieser Politiker ist ein würdiger Vertreter der Toskana-Fraktion.

Bu politikacı, tipik bir şampanya sosyalistidir.

Viele Menschen meinen, dieser Politiker sei ein skrupelloser Karrierist.

Birçok insan bu politikacının vicdansız bir kariyerist olduğunu düşünüyor.

Der Ausdruck 'ehrlicher Politiker' ist ein Widerspruch in sich.

"Dürüst politikacı" ifadesi bir çelişkidir.

Lincoln war ein guter Politiker und ein gewandter Rechtsanwalt.

Lincoln iyi bir siyasetçi ve akıllı bir avukattı.

- Haben Sie den Eindruck, dass alle unsere Politiker zu alt sind?
- Hast du den Eindruck, dass alle unsere Politiker zu alt sind?

Bizim politikacılarımızın hepsinin çok yaşlı oldukları izlenimine katılıyor musun?

Der Politiker schämte sich nicht dafür, Bestechungsgelder angenommen zu haben.

Politikacı rüşvet almaktan utanmıyordu.

Mein erster Eindruck war, dass er ein diplomatischer Politiker ist.

Benim ilk izlenimim onun anlayışlı bir politikacı olduğu yönünde.

Dieser Politiker hat eine Umweltsteuer zur Bekämpfung der Erderwärmung vorgeschlagen.

Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.

Meinst du nicht auch, dass unsere Politiker zu alt sind?

Ayrıca politikacıların çok yaşlı olduğunu düşünmüyor musunuz?

Vom Politiker nahm man an, dass er die Wahrheit sagte.

Politikacının doğruyu söylediği düşünüldü.

Ich glaube, dass ich einer der ehrlichsten Politiker Frankreichs bin.

Fransa'daki en dürüst politikacılardan biri olduğuma inanıyorum.

Wenn du das glaubst, was Politiker sagen, bist du wirklich selbst schuld.

Eğer politikacıların söylediğine inanırsan, bu gerçekten senin kendi hatan.

Ein Politiker soll stets Rechenschaft über das Geld ablegen können, das er erhält.

Bir politikacı her zaman aldığı paranın hesabını verebilmeli.

Der Politiker drängte auf eine Reform, indem er die Bestechlichkeit der Regierungsverantwortlichen anprangerte.

Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

Politiker weichen der Wahrheit oft aus und geben keine direkten Antworten auf Fragen.

Politikacılar genellikle sorulara net yanıt vermeyip gerçeklerin etrafında dolanır.

Dieser Politiker wird sich nicht mit dir treffen, wenn du ihn nicht schmierst.

Rüşvet vermedikçe, o politikacı seninle görüşmez.

Der Politiker machte sich nicht die Mühe, sich dafür zu entschuldigen, unser Vertrauen missbraucht zu haben.

Politikacı güvenimizi kötüye kullandığı için özür dileme zahmetinde bulunmadı.

Als der Politiker starb, hoffte jeder, dass sein Sohn in die Fußstapfen seines Vaters treten würde.

Politikacı öldüğünde, herkes oğulun babasının izinden gideceğini umuyordu.

- Benjamin Franklin war ein amerikanischer Staatsmann und Erfinder.
- Benjamin Franklin war ein bedeutender amerikanischer Politiker und Erfinder.

Benjamin Franklin, Amerikalı bir devlet adamı ve mucitti.

Der kanadische Premierminister Justin Trudeau wurde von der deutschen Zeitung „Die Welt“ zum „feschesten Politiker der Welt“ gekürt.

Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu " yaşayan en seksi politikacı" olarak nitelendirdi.

- Dieser Politiker steht im Verdacht, Verbindungen zum organisierten Verbrechen zu haben.
- Diese Politikerin steht im Verdacht, Verbindungen zum organisierten Verbrechen zu haben.

Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.

- Dieser Politiker trat zurück, nachdem er mit einer Korruptionsaffäre in Verbindung gebracht worden war.
- Diese Politikerin trat zurück, nachdem sie mit einer Korruptionsaffäre in Verbindung gebracht worden war.

Bu siyasetçi bir yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduktan sonra istifa etti.