Translation of "Muslime" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Muslime" in a sentence and their turkish translations:

Osmanen sind auch Muslime

Osmanlılar da müslüman

- Sami und Leila sind Muslime.
- Sami und Leila sind beide Muslime.

Sami de Leyla da Müslüman.

Nicht alle Muslime sind Araber.

Bütün Müslümanlar Arap değildir.

Aber die Seldschuken waren auch Muslime

Fakat Selçuklular da müslümandı

Muslime vergraben ihre Toten in Gräbern.

Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.

- Etwa sieben Prozent der Bevölkerung Guyanas sind Muslime.
- Etwa 7 % der Bevölkerung Guyanas sind Muslime.

Guyana nüfusunun yaklaşık yüzde yedisi Müslümandır.

Der Koran ist das heilige Buch der Muslime.

Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'dir.

Hat Kreuzfahrer nicht nur gegen Muslime und Juden angegriffen

haçlı orduları sadece Müslümanlara ve Yahudilere saldırmadı

Die ersten Muslime Trinidads und Tobagos kamen aus Afrika.

Trinidad ve Tobago'nun ilk Müslümanları Afrika'dan gelmişti.

Wenn Amerika Muslime als Terroristen kennt, sind wir der Schuldige!

eğer ki Amerika da Müslümanları terörist olarak tanıyorsa bunların suçlusu da biziz!

Wir alle wissen sowieso, wie man Muslime in der Welt betrachtet

zaten dünyada Müslümanlara nasıl bir gözle bakıldığını hepimiz biliyoruz

Somit machte er die Muslime auf die Fürsorge für die Waisen aufmerksam.

Böylece Müslümanların dikkatini yetimlerin bakım ve koruması üzerine çekti.

Wieder ist es etwas, das nicht viel anders als türkische Muslime verwendet wird.

Yine Türk müslümanları dışında çok kullanılmayan birşeydir

Ist es korrekt zu sagen, dass der Koran die Bibel der Muslime sei?

Müslümanların kutsal kitabı Kur'an'ın dedikleri doğru mu?

Juden, Christen und Muslime sind sich einig, dass Jerusalem eine heilige Stadt ist.

Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar Kudüs'ün kutsal bir şehir olduğu konusunda hemfikir.

Was ist die Kaaba für Muslime, Hagia Sophia für Christen kann fast gesagt werden

Müslümanlar için Kabe ne ise, Hristiyanlar için de Ayasofya o denebilir neredeyse

Die Schiiten stellen nicht nur eine Bedrohung für die anderen Muslime und für Israel dar, sondern sie sind eine Bedrohung für die gesamte Welt.

- Şiiler sadece diğer Müslümanlara ve İsrail'e karşı değil, bütün dünyaya karşı bir tehdittir.
- Şiiler yalnızca diğer Müslümanlara ve İsrail'e karşı değil, bütün dünyaya karşı bir tehdittir.

- Laut einer landesweiten Umfrage in den USA ist es ein geläufiger Glaube, dass Moslems mit Terrorismus verbunden sind.
- Laut einer landesweiten Umfrage ist es in den USA ein geläufiger Glaube, Muslime hätten etwas mit Terrorismus zu tun.

ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.