Translation of "Fasste" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Fasste" in a sentence and their turkish translations:

Tom fasste Maria beim Schopfe.

Tom, Mary'yi saçından tuttu.

Tom fasste in seine Manteltasche.

Tom paltosunun cebine uzandı.

Tom fasste mich am Arm.

Tom beni kolumdan yakaladı.

Ich fasste den Hund am Halsband.

Köpeği tasmasından yakaladım.

Tom fasste Maria auf die Schulter.

Tom, Mary'nin omzuna dokundu.

Er fasste ihre Worte als Kompliment auf.

Sözlerini dalkavukluk olarak algıladı.

Er fasste es als unausgesprochenen Tadel auf.

Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.

Der Junge fasste die Katze beim Schwanz.

Oğlan kediyi kuyruğundan yakaladı.

Ich fasste seine Bemerkung als Drohung auf.

Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladım.

Er fasste den Entschluss, seinen Plan geheim zu halten.

Planını gizli tutmaya karar verdi.

- Die Polizei fing den Dieb.
- Die Polizei fasste den Dieb.

Polis hırsızı yakaladı.

Der Juwelier fasste eine große Perle in die Brosche ein.

Kuyumcu broşa büyük bir inci monte etti.

Tom beugte sich nieder und fasste sich an die Zehen.

Tom eğildi ve ayak parmaklarına dokundu.

Er fasste den Vorsatz, jeden Tag in sein Tagebuch zu schreiben.

O her gün günlüğünü yazmaya karar verdi.

Die Polizei fasste den Selbstmordattentäter, bevor er seine Bombe zünden konnte.

Polis, intihar bombacısını bombasını patlatmadan önce yakaladı.

Tom fasste in seine Tasche, doch seine Autoschlüssel waren nicht da.

Tom cebine uzandı ama arabasının anahtarları orada değildi.

Sie fasste ihn bei der Hand und zog ihn aufs Boot.

Onu elinden yakaladı ve onu tekneye çekti.

Tom fasste endlich den Mut, seiner Freundin einen Antrag zu machen.

Tom sonunda sevgilisine evlilik teklif etme cesaretini buldu.

Sie fasste sich endlich ein Herz und bat ihn um mehr Geld.

Ondan biraz daha para istemek için sonunda cesaretini topladı.

- Er fasste ihr auf die Schulter.
- Er berührte sie an der Schulter.

Ona omuzundan dokundu.

Ich fasste meine kleine Schwester an der Hand, und wir liefen beide los.

Küçük kız kardeşimin elini yakaladım ve ardından ikimiz koşmaya başladık.

Als er im Auto auf dem Heimweg war, fasste er Pläne für den nächsten Tag.

Arabada eve giderken ertesi gün için planlar yapıyordu.

Im Alter von 55 Jahren fasste Tom plötzlich den Entschluss, dass er Künstler werden wollte.

55 yaşında, Tom aniden bir sanatçı olmak istediğine karar verdi.

Tom fasste den Entschluss, auf Maria zuzugehen und ihr die Frage zu stellen, die ihm auf der Seele brannte.

Tom öne geçmeye ve Mary'ye sormak istediği soruyu sormaya karar verdi.