Translation of "„kleiner" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "„kleiner" in a sentence and their turkish translations:

Armer kleiner Junge!

Zavallı küçük çocuk!

- Ich bin kleiner als du.
- Ich bin kleiner als ihr.
- Ich bin kleiner als Sie.

Senden daha kısayım.

- Es ist ein kleiner Hund.
- Das ist ein kleiner Hund.

Bu küçük bir köpek.

- Sie ist kleiner als Tokyo.
- Es ist kleiner als Tokio.

Tokyo'dan daha küçük.

Schau, ein kleiner Skorpion.

Bakın, küçük bir akrep.

Dieses Buch ist kleiner.

Bu kitap daha küçüktür.

Je kleiner, desto besser.

Ne kadar az olursa, o kadar iyi olur.

Ein kleiner Stein als Sinker.

Ağırlık için de taş kullanacağım.

Ein kleiner Teil des Bauchschatzes

Karun hazinesinin küçük bir kısmı

Sie ist kleiner als ich.

O benden daha küçük.

Mein kleiner Bruder ist zwölf.

Benim küçük erkek kardeşim on iki yaşında.

Japan ist kleiner als Kanada.

Japonya Kanada'dan daha küçüktür.

Mein kleiner Bruder sieht fern.

Küçük erkek kardeşim TV izler.

Australien ist kleiner als Südamerika.

Avustralya Güney Amerika'dan daha küçüktür.

Thomas ist kleiner als ich.

Thomas benden küçük.

Ich bin kleiner als du.

- Ben senden daha kısayım.
- Senden daha kısayım.

- Verkleinere es.
- Mach es kleiner.

Onu daha küçük yap.

Ken ist kleiner als Tom.

Ken, Tom'dan daha küçüktür.

Sie sind kleiner als Tom.

Tom'dan daha gençler.

Er ist kleiner als ich.

O benden daha kısa.

Es ist kleiner als Tokio.

Tokyo'dan daha küçük.

Mein kleiner Zeh tut weh.

Küçük ayak parmağım ağrıyor.

Tom ist mein kleiner Bruder.

Tom, benim küçük erkek kardeşim.

Tom ist kleiner als ich.

Tom benden daha kısadır.

Markus ist kleiner als Mario.

Markus, Mario'dan daha kısadır.

Er ist ein kleiner Mann.

O ufak bir adam.

Dies ist kleiner als jenes.

Bu ondan daha küçüktür.

Bongos sind kleiner als Congas.

Bongolar, congalardan daha küçüktür.

Er ist kleiner als Tom.

O, Tom'dan daha kısadır.

Tom ist kleiner als Maria.

- Tom, Mary'den daha kısadır.
- Tom Mary'den daha kısa boylu.

Hier ist ein kleiner Schlammteich.

Burası küçük bir çamur göleti.

Tom ist ein kleiner Junge.

Tom küçük bir çocuk.

- Tom ist sehr viel kleiner als Maria.
- Tom ist viel kleiner als Maria.

Tom, Mary'den çok daha kısa.

Schau, ein perfekter, natürlicher kleiner Raum.

Evet, bakın. Mükemmel ve küçük bir oyuk.

Haben Sie das eine Nummer kleiner?

Daha küçük bir boyutu olan var mı?

Meine Schwester ist kleiner als du.

Benim kız kardeşim senden daha kısadır.

Tom ist ein verzogener kleiner Bengel.

Tom şımarık küçük bir çocuk.

Tom ist schon ein kleiner Feigling.

Tom birazcık korkak.

Er ist kleiner als sein Bruder.

O, erkek kardeşinden daha kısadır.

Er ist kleiner als sein Vater.

O, babasından daha kısa.

Mein kleiner Sohn kann Auto fahren.

Küçük oğlum araba sürebiliyor.

Tom ist kleiner als sein Bruder.

Tom erkek kardeşinden daha kısa boylu.

Tom ist 8 cm kleiner als Maria.

Tom Mary'den üç inç daha kısadır.

Es war kleiner als ich dachte.

Düşündüğümden daha küçüktü.

Meine Füße sind kleiner als deine.

Ayaklarım seninkilerden daha küçük.

Dieses Buch ist kleiner als jenes.

Bu kitap ondan daha küçük.

Der Fluss ist voller kleiner Fische.

Bu nehir küçük balık doludur.

Du bist nicht kleiner als ich.

Sen benden daha kısa değilsin.

London ist, verglichen mit Tokyo, kleiner.

Londra, Tokyo'ya kıyasla daha küçüktür.

Hast du eins, welches kleiner ist?

Biraz daha küçük olanı var mı?

Tom ist noch ein kleiner Junge.

Tom hâlâ sadece bir çocuk.

„Pfirsichbäumchen“ bedeutet im Deutschen „kleiner Pfirsichbaum“.

"Pfirsichbäumchen" Almancada "küçük şeftali ağacı" demektir.

Der Adler ist kein kleiner Vogel.

Kartal küçük bir kuş değildir.

Das ist nur ein kleiner Rückschlag.

Bu sadece küçük bir aksilik.

Tom ist viel kleiner als Maria.

Tom Mary'den çok daha kısa.

Sein kleiner Körper erzeugt fast keine Wärme.

Küçük bedeni neredeyse hiç ısı üretmiyor.

Kleiner als die Wölfe im Binnenland Alaskas...

Alaska'nın iç kesimlerindeki kurtlardan küçük.

Wir bauten 10 davon. Ein kleiner Schwarm.

Bunlardan 10 adet ürettik. Küçük bir ordu denilebilir.

Vor meinem Haus ist ein kleiner Garten.

- Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- Evimin önünde küçük bir bahçe var.

Ich wünschte, Tom wäre mein kleiner Bruder.

Keşke Tom benim küçük erkek kardeşim olsa.

Tom ist jetzt ein glücklicher kleiner Junge.

Tom şimdi mutlu küçük bir çocuk.

In jedem Mann lebt ein kleiner Junge.

Her insanın içinde küçük bir çocuk yaşar.

Mein Bruder ist ein verzogener kleiner Fratz.

Benim erkek kardeşim şımarık bir velet.

Mein kleiner Bruder geht in die Grundschule.

Benim küçük erkek kardeşim ilkokula gidiyor.

Ein Ångström ist kleiner als ein Nanometer.

Bir angstrom, nanometreden daha küçüktür.

Tom war damals noch ein kleiner Junge.

Tom o zaman sadece küçük bir çocuktu.

Sein kleiner Bruder ist ein berühmter Fußballspieler.

Onun küçük erkek kardeşi ünlü bir futbol oyuncusu.

Dort ist ein kleiner Teich im Garten.

Bahçede küçük bir havuz var.

In unserem Garten ist ein kleiner Teich.

Bahçemizde küçük bir gölet var.

Mein kleiner Bruder rannte splitternackt durchs Wohnzimmer.

Küçük erkek kardeşim anadan doğma vaziyette oturma odasına koştu.

Tom ist nicht viel kleiner als Maria.

Tom, Mary'den çok daha kısa boylu değildir.

Ihr kleiner Bruder ist ein berühmter Fußballspieler.

- Küçük kardeşi ünlü bir futbolcu.
- Küçük erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur.

- Es war kleiner, als ich es mir vorgestellt hatte.
- Er war kleiner, als ich ihn mir vorgestellt hatte.
- Sie war kleiner, als ich sie mir vorgestellt hatte.

Hayal ettiğimden daha küçüktü.

Ein kleiner Skorpion. Okay, bereiten wir das vor.

Küçük bir akrep. Tamam, bunu hazırlayalım.

Es war nur noch ein kleiner Junge übrig

geriye ise sadece bir tane küçük bir erkek çocuk kalmıştı

Was für ein kleiner Fernseher! Funktioniert der wirklich?

Ne küçük bir televizyon seti! Gerçekten işe yarıyor mu?

Die Bevölkerung dieser Stadt wird jedes Jahr kleiner.

Bu şehrin nüfusu her yıl azalıyor.

Tom ist ein paar Zentimeter kleiner als Maria.

Tom Mary'den birkaç inç daha kısa.

Die Erde ist ein kleiner, aber schöner Planet.

Dünya küçük ama güzel bir gezegendir.

Das ist nur ein kleiner Teil des Problems.

Bu problemin sadece küçük bir parçası.

Ein kleiner Funke entzündet oft eine große Flamme.

Küçük bir kıvılcım sık sık büyük bir alevi ateşler.