Translation of "Milieu" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Milieu" in a sentence and their turkish translations:

- Celui du milieu est à moi.
- Celle du milieu est la mienne.
- Celle du milieu est mienne.
- Celle du milieu est à moi.
- Celui du milieu est le mien.

Ortadaki benim.

Au beau milieu de l'hiver,

kışın ortasında

Au milieu du 20ème siècle,

20. yüzyılın ortasında ulaşabildi,

Elle vient d'un milieu bourgeois.

O burjuva bir çevreden geliyor.

Nous sommes au milieu d'amis.

Biz arkadaşlar arasındayız.

Je viens d'un milieu modeste.

Mütevazı bir geçmişten geliyorum.

Mes parents viennent d'un milieu pauvre

Ailem, Nijerya’nın güneydoğusundaki

« Itzhak, au milieu de cette partie,

"Itzhak, orta bölümde,

Au milieu, une brosse à dents,

ortaya geldiğinizde diş fırçası kullanmaya başlıyorsunuz,

Nous marchâmes au milieu des arbres.

Biz ağaçların arasında yürüdük.

Pliez la feuille par le milieu.

Kağıdı ortadan katla.

L'Allemagne est au milieu de l'Europe.

Almanya Avrupa'nın ortasındadır.

L'église est au milieu du village.

Kilise köyün ortasındadır.

J'étais au milieu de quelque chose.

Bir şeyin ortasındaydım.

Le Milieu est l'événement-clé d'un récit,

Orta nokta hikâyenin anahtar olayıdır

Et une corde attachée vers le milieu.

sarkaçlı dolap saatine benziyor.

Dans ce cas-ci, c'est au milieu.

bu durumda ortalarda bir yerde.

Il y a un puits au milieu

ortada kuyu var yandan geç

Et en préconisant l'accueil en milieu familial.

ve aile yanı bakımı desteklemek.

Je suis au milieu de quelque chose.

Ben bir şeyin ortasındayım.

Tom est au milieu de quelque chose.

Tom bir şeyin ortasında.

On est au milieu de nulle part.

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

Des abeilles volent au milieu des fleurs.

Arılar çiçeklerin ortasına uçar.

Tom vit au milieu de nulle part.

Tom bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

Elle vit au milieu de nulle part.

O bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

On dansait au milieu de la route.

Yolun ortasında dans ettik.

La vérité est quelque part au milieu.

Gerçek ortada bir yerde.

- Marie a réveillé Tom au milieu de la nuit.
- Marie réveilla Tom au milieu de la nuit.

Mary gece yarısında Tom'u uyandırdı.

Et en étant au milieu, vous êtes blessé.

ebeveynlerin arasında kalarak inciniyor.

Au milieu, un grand groupe de 5 milliards.

Orta kısımda ise 5 milyarlık dev bir grup var

Pour être au plus près d'un tel milieu,

Böyle bir ortama gerçekten yakın olmak istiyorsan

Tom est mal à l'aise au milieu d'étrangers.

Tom yabancılar arasında huzursuz.

Il se réveilla au milieu de la nuit.

Gecenin bir yarısında uyandı.

Je me suis endormi au milieu du cours.

Konferansın ortasında uyuya kaldık.

Le navire a chaviré au milieu de l'océan.

- Gemi okyanusun ortasında devrildi.
- Gemi okyanusun ortasında alabora oldu.

La bibliothèque est au milieu de la ville.

Kütüphane şehrin merkezinde.

Mon ami vit au milieu de nulle part.

Benim arkadaşım kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşıyor.

Il est arrivé au milieu de la fête.

O, partinin ortasında geldi.

Cet endroit est au milieu de nulle part.

- Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer.
- Ücra bir yer orası.
- Issız bir yer orası.

Il s'est évanoui au milieu de son discours.

Konuşmasının ortasında bayıldı.

Elle l'entendit pleurer au milieu de la nuit.

O, gece yarısında onun ağladığını duydu.

C'est une ville au milieu de nulle part.

O kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bir kasaba.

Toutefois, vers 40 ans, au milieu de notre vie,

Ama, 40'lı yaşlarda, neredeyse yolun yarısında,

Ils ont tous été fabriqués au milieu du cosmos

Onlar yıldızların potalarında üretildiler

Tous deux nous n'appartenons pas à ce milieu artificiel.

İkimiz buraya ait değiliz.

Le tigre était allongé au milieu de la cage.

Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.

Il y a un étang au milieu du parc.

Parkın ortasında bir gölet bulunmaktadır.

Nous tombâmes en panne d'essence au milieu du carrefour.

Kavşağın ortasında benzinimiz bitti.

Ils vivent dans cette maison au milieu des arbres.

Onlar ağaçların arasındaki şu evde yaşarlar.

Je suis un peu au milieu de quelque chose.

Ben biraz bir şeyin ortasındayım.

Quel est ce petit monticule au milieu du champ ?

Sahanın ortasındaki o küçük höyük nedir?

Le jardinier planta un rosier au milieu du jardin.

Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.

L'ambulance est tombée en panne au milieu de l'avenue.

Ambulans caddenin ortasında bozuldu.

Tom réveilla Mary en plein milieu de la nuit.

Tom gece yarısı Mary'yi uyandırdı.

C'est une petite ville au milieu de nulle part.

Allah'ın siktir ettiği yerde küçük bir kasaba.

- Il s'est levé et est parti au milieu de la discussion.
- Il se leva et partit au milieu de la discussion.

Tartışmanın ortasında kalktı ve gitti.

Je me retrouve au milieu de géants de la comédie.

komedi askerleriyle dolu bir kuliste buldum.

Comme le montrent ces images, le cœur endeuillé au milieu

Bu resimlerde görünen, ortada yas tutan bir kalp var

En gonflant au milieu, par exemple, et non à l'apex.

üst kısımda değil orta kısımda şişme gözlemleniyor.

Commencent à diminuer en milieu de vie, durant la ménopause,

orta yaşlarda azalmaya başlıyor ve menopoz boyunca azalıyor,

Le bus s'est arrêté subitement au milieu de la rue.

Otobüs caddenin ortasında aniden durdu.

Il s'est frayé un passage au milieu de la foule.

Kalabalığa karışıp gitti.

Les bébés grandissent au milieu du liquide amniotique, dans l'utérus.

Bebekler anne rahminde amniyotik sıvının içinde büyürler.

Il reviendra au Japon au milieu du mois de mai.

Mayıs ayı ortasında Japonya'ya dönecek.

Une actrice s'est évanouie en plein milieu de la pièce.

Bir oyuncu oyunun tam ortasında bayıldı.

Il y a un parc au milieu de la ville.

Şehrin ortasında bir park var.

Ne changez pas de cheval au milieu de la rivière.

Irmaktan geçerken at değiştirilmez.

Une lourde charge fait que la planche s'affaisse au milieu.

Ağır yük, kalasın ortasının bükülmesine neden oluyor.

J'étais un enfant de huit ans au milieu des années 90.

1990'ların ortasında sekiz yaşında bir çocuktum.

Comme s'il y avait un mur au milieu de mon cerveau,

beynimin tam ortasında örülmüş bir duvar var gibiydi.

C'est un petit archipel au milieu de la mer de Béring,

Bu, ABD ve Rusya arasındaki soğuk Bering Denizi derinlerinde

C'est comme lorsque vous vous réveillez au milieu de la nuit

Gece yarısı uyandığınızda

Le désert, c'est un milieu rude. Il y a plein d'obstacles.

Unutmayın, bu çöl zorlu olacak. Birçok zorlukla dolu.

Vous regardez là-bas ces fleurs y poussent en milieu naturel

bir bakıyorsun orada böyle çiçekler var doğal ortamda yetişmiş

De cette façon, dans de nombreux endroits dans le milieu naturel

bu sayede doğal ortamda birçok yerde

En y allant tous les jours, j'ai vraiment compris son milieu.

O ortamı daha iyi tanımak için her gün gitmem gerekti.

On lui a fait la poche au milieu de la foule.

Kalabalıkta cebini soydurdu.

L'islam est parvenu en Chine vers le milieu du septième siècle.

İslam Çin'e ilk olarak 7nci yüzyılın ortalarında ulaştı.

Nous nous sommes retrouvés à cours d'essence au milieu du désert.

Çölün ortasında benzinimiz bitti.

Le danseur au milieu de la pièce est prêt à commencer.

Odanın ortasındaki dansçı başlamak için hazır.

Il y a une ligne blanche au milieu de la route.

Yolun ortasında beyaz bir çizgi var.

Au milieu de la table se tenait un vase de roses.

Masanın ortasında bir gül vazosu bulunuyor.

Dans un milieu hostile comme celui-ci, le terrain peut s'avérer impitoyable.

Burası gibi zorlu ortamlarda arazi çok zalim olabilir.

Imaginez-vous tout seul, au beau milieu d'une paroi de 600 mètres,

610 metre bir yapının en zorlu kısmında tek başınıza olduğunuzu düşünün,

Le système immunitaire crée un milieu rempli de cellules et de protéines

bağışıklık sistemi hücre ve proteinlerden küçük bir çevre oluşturacak

Même si j'ai révisé pour mon premier examen de milieu de semestre --

İlk vizeme çalışsam da

Celles qui vivent en milieu urbain deviennent nocturnes pour éviter les humains.

...şehir bölgelerinde yaşayanlar insanlardan kaçınmak için gececi olur.

Je l'interrompais en milieu de phrase et finissait sa pensée pour elle.

ve cümlesini ben tamamlıyordum.

Tout à coup, vous pouvez vous retrouver au milieu de la classe

bir anda kendinizi dersin ortasında bulabiliyorsunuz

Notre voiture est tombée en panne en plein milieu de la rue.

Arabamız caddenin ortasında bozuldu.

Le milieu de la nuit est déjà le début d'un nouveau jour.

Gecenin bittiği yerde yeni bir gün başlar.

Je mets la gourde au milieu, je serre et j'enterre le tout ici.

Matarayı oradan geçirip sıkacağım ve buraya basitçe gömeceğim.

Quand j'avais besoin de quatre heures de sieste au milieu de la journée,

hem de gün ortasında dört saat boyunca uyumam gerekirken?

Putain, quel est le connard qui ose m’appeler au milieu de la nuit ! ?

Canı cehenneme, hangi gerizekalı gecenin bir yarısı beni arıyor?

Au beau milieu de la nuit, des caméras haute sensibilité révèlent un spectacle inouï.

Gecenin bir yarısı. Düşük ışığa duyarlı kameralar çarpıcı bir görüntü yakalıyor.

Et là, au milieu d'un magnifique repas, il s'est mis à roter ! Quelle horreur !

Ve sonra, harika bir yemeğin ortasında geğirmeye başladı! Nasıl da rahatsız edici!