Examples of using "Haut" in a sentence and their turkish translations:
Üst kattaydım.
Daha yükseği hedefle.
Oraya bak.
Düşük al, yüksek sat.
Son derece yüksekti.
Üst kata çık.
Zıplayabildiğin kadar yükseğe zıpla.
Yapabildiğin kadar yükseğe sıçra.
Shard of Glass binasının üstündeyiz.
EN BAŞTAN EN DİBE
Top yükseğe fırladı.
- Cesaretli ol!
- Metin ol!
Tom yukarı katta.
Köprü yüksek.
O yüksek sıçrayabilir.
- Bu ağaç uzun.
- Bu ağaç uzundur.
Yeterince yüksek hedeflemiyorsun.
Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü.
- Ona bir sürü ödeme yapılıyor.
- Ona çok ödeme yapılıyor.
O, yukarı gitti.
Benim çalışma odam yukarıda.
Yatak odaları üst kattadır.
Biz hoparlörlü telefonda mıyız?
Ona tepeden bakıyor.
O uzun bina nedir?
O kadar yükseğe atlayabilir misin?
Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
Üst kata çık.
Eller yukarı!
Kanyonun üstüne indik.
güvenliği en üst düzeyde
3 cm boyunda olduğunu!
çok üst düzeyde ve muazzam yapıda
yüksek komuta yeteneğini kanıtladı.
Yangın yüksek binayı tahrip etti.
Onun yüksek bir zeka derecesi var.
O, havuç tepelerini kesti.
Yüksek sesle söyleyebilir miyim?
Gökyüzünde oraya bak!
- Bu çok yüksek mi?
- Bu çok mu yüksek?
Tom'un yüksek yerlerde arkadaşları var.
Kitap orada, yukarıda.
- Tepede durdular.
- Tepenin üstünde durdu.
Üst kattalar.
Top havada yüksek sıçradı.
Yapabildiğin kadar yükseğe zıplamayı dene.
Kedi ağaca tırmandı.
Eller yukarı! Bu bir soygundur.
O, neredeyse altı fit boyundadır.
Tüm iyi şeyler yukarıdan gelir.
Banyo üst katta.
Tom yüksek seviyede bir sanatçı.
Tom çocuklarla üst katta.
Kule on beş metre yüksekliğindedir.
Sınavı çok başarılı bir biçimde geçtim.
Eller yukarı! Beni neden takip ediyorsun?
Ellerini kaldır!
Eğitim düzeyiniz nedir?
Eiffel Kulesi'nin tepesine çıkmak istiyorum.
bazen yukarı ve dışarı bakarız,
Bu yükseklikte, karanlığın içinde resmen kördür.
Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.
yani alçaktan yükseğe doğru giden bir uçak
tabi birde girişinin merdivenin en üst basamağında olması
Benim evim yolun tepesinde.
O, Japonya'daki en yüksek bina.
Yükseğe çıktıkça sıcaklık düşer.
Üst rafa ulaşamıyorum.
Yükseğe tırmandığında hava soğur.
Orada her şey yolunda mı?
Bu iş yüksek derecede yetenek gerektiriyor.
Köprü çok uzun ve çok yüksek.
Bütün bu olay iğrenç kokuyor.
Fiyatlar gittikçe yükseldi.
Tom üst katta idi.
O, New Yorklu becerikli bir avukatla evlendi.
Üst kattaki odayı bir öğrenciye kiraladılar.
Bu, üstten yüklemeli bir çamaşır makinesidir.
Ve baştan başlıyorum: A kızları.
Bir firma, patent duvarını ne kadar yüksek inşa ederse
Yüksek Arktik'teki Svalbard Adaları'nda...
Apollo-11 ise son teknoloji bir bilgisayarla donatıldı
Tom kitabı bir kenara koydu ve yukarı baktı.
Bilgisayarım için yeni hoparlörlere ihtiyacım var.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
General yüksek rütbeli bir subaydır.
Onlar lüks bir restoranda akşam yemeği için dışarı çıktılar.
Üst rafa ulaşamayacak kadar çok kısayım.
- Everest Dağı dünyanın en yüksek zirvesidir.
- Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
Bu şehirde en yüksek yapıdır.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
O, yüksek sesle konuşuyor.
Tom üst rafa yetişmek için çok kısaydı.
Bu ağacın tepesine tırmanabileceğini düşünüyor musun?
ve üstte nispeten suyun sakin olduğu bölge.