Examples of using "Heidän" in a sentence and their turkish translations:
parasıyla.
Onların politikasını destekliyor musun?
Neden onlarla birlikteydin?
Onlar sıfırdan başlamak zorunda kaldı.
Aralarında bir uyum hüküm sürdü.
Bu onların işi.
Bu onların evidir.
getirdiklerini gördük...
ödemelerini beklememek.
Onlar hipotermi nedeniyle tedavi edildiler.
- Ben onların acılarını hissediyorum.
- Onların acısını hissediyorum.
Onları öpüşürken gördüm.
Ben onların bahçesini sularım.
- Onlar ölmek zorunda.
- Ölmeliler.
Onlara başlamalarını söyle.
Onların evi çok moderndir.
O gece onlarla birlikte miydin?
O akşam onlarla birlikte miydin?
Beden dilleri şöyle diyor:
Onların ana dili Fransızca.
O, onların davetini reddetti.
- Onların babası bir taksi şoförüdür.
- Babaları taksici.
Onlara nerede saldırdın.
Yüzlerini yıkamalılar.
Onlara dikkatli olmalarını söyle.
Bu onların yeri.
Beni onlara götür.
Onlarla olmak istiyorum.
Düğünleri yarın olacak.
O onların planı üzerinde düşündü.
- Onlar okula gitmeliler.
- Okula gitmek zorundalar.
Onlarla uzlaşmaya çalıştık.
Onlarla kal, Tom.
Onların isimleri listeden silindi.
Giderlerini kısmak zorunda kalacaklar.
Onların yapmak zorunda olduğu tek şey durmaktı.
Onların kültür değerleri, otorite konumundaki kişilere itaat etmektir.
Onların yiyeceği son kez muhteşemdi.
Arjantin'den Rocha'ya birilerini
-Ama onların kurallarına uyuyorsunuz. -Hayır.
...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.
Onlarla sorunu tartışalım.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar.
Onların mutluluğunu kıskanmıştı.
Onların işi çiçek yetişirmektir.
Onların işi giysileri ütülemek.
Onların malları en yüksek kalitedir.
Onların evleri denize yakın durumdadır.
Tom onların tek çocuğu.
Ben onların entegre devrelerini programlamıyorum.
Yoğun kar onların kalkışını erteletti.
Sel toplulukları için bir krize neden oldu.
Onların arkadaşlığı çabucak aşka dönüştü.
Onların bunu yapmasına izin verme.
- Beni unutmalarına izin verme.
- Beni unutmalarına izin vermeyin.
Onların öğretmen olduğunu sanmıyorum.
Onların hepsiyle konuşmak istiyorum.
Onların onu görmesini istemiyorum.
Onların gerçek niyetleri nedir?
O bavul onlarınki değil.
Onlar gelecekle yüzleşmek zorunda kaldılar.
Savaş onlar için kötü gidiyordu.
Mary onların büyük bir hayranıdır.
Kur'an Müslümanların içki içmesine izin vermez. Onların doğal içgüdüleri ahlaki olmalarına izin vermez.
Onların planları hakkında bir şey bildiğini inkar etti.
Onların zamanının çoğu kısmi zamanlı işlerde harcanır.
Onların hepsi stratejilerinin bir parçası.
Onlarla geri dönemem.
Onların evinin ne kadar büyük olduğunu gördün mü?
Onların arkadaşlığı yavaş yavaş aşka dönüştü.
O onların sorunu, bizim değil.
Tom evlilik yıldönümü için Mary'ye bir elmas bilezik verdi.
Onlar için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
Biz iyi işleri için onları tebrik etmek istiyoruz.
Onların şirketi kırk yeni iş oluşturdu.
Şirketleri krizi atlattı.
Onların yaşadığı şehrin büyük bir İspanyolca konuşan topluluğu var.
Bu onların ki.
Onların bayrağı mavi ve altındır.
- Onların fikirleri bizim için tamamen yabancı görünüyor.
- Onların düşünceleri bize tamamen yabancı görünüyor.
Meksika yasalarına uymak için söz vermek zorunda kaldılar.
Malzemelerini New York'ta almak zorunda kaldılar.
Onların planı hakkında bir şey bilmediğini inkar etti.
Onlar yedide burada buluşacaklardı.
Bu bizim arabamız değildir, onlarındır.
çoğu insan genellikle benim istediğim kartı seçiyor
Kadınlara tecrübelerini sorabilirlerdi.
ancak orduları büyük kayıplara uğradı.
O, emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını yolculara gösterdi.
Onların işleri fareler ve sıçanları yok etmektir.
Tom onların kirli işini yapmak istemedi.
Bu düğün günlerinde mutlu bir çiftin resmi.
Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.
Onlarla ortak bir şeyim yoktu.
Ürünlerinin kalitesi yıllar geçtikçe kötüleşti.
Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
O, kız arkadaşını hamile bıraktı ve onlar evlenmek zorundaydı.
IMF falan için değil... Onların kuklası mısınız?