Translation of "Wooden" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Wooden" in a sentence and their turkish translations:

Most matryoshkas are wooden.

Çoğu Matruşka tahtadan yapılmıştır.

Wooden chairs are expensive.

Ahşap sandalyeler pahalıdır.

This table is wooden.

Bu masa ahşap.

We had wooden boats.

Ahşap teknelerimiz vardı.

The bench is wooden.

Bank ahşaptır.

We're building wooden houses.

Ahşap bir ev inşa ediyoruz.

Wooden houses catch fire easily.

Ahşap evler kolayca tutuşurlar.

I have a wooden table.

Ahşap bir masam var.

I have a wooden comb.

Benim bir tahta tarağım var.

Wooden houses easily catch fire.

Ahşap evler kolayca yanar.

A wooden chair is expensive.

Ahşap sandalye pahalıdır.

Tom kicked the wooden box.

Tom ahşap kutuyu tekmeledi.

This is a wooden table.

Bu ahşap bir masadır.

Wooden buildings catch fire easily.

Ahşap inşaatlar kolayca alev alabilir.

The wooden chair is expensive.

Tahta sandalye pahalıdır.

This is a wooden comb.

Bu tahta bir tarak.

With small wooden compartments in it

ve içinde de ahşap bölmeler var,

He carved me a wooden doll.

Bana tahtadan bir oyuncak bebek oydu.

I will construct a wooden building.

Ahşap bir bina inşa edeceğiz.

He inherited an old wooden chest.

O eski bir ahşap sandığı miras olarak aldı.

All of the toys are wooden.

- Oyuncakların hepsi tahtadan yapılmış.
- Bütün oyuncaklar tahtadan.

The children played with wooden blocks.

Çocuklar ahşap bloklarla oynadılar.

Both wooden pieces are different shapes.

Her iki ahşap parçalar farklı şekillerde.

Tom is playing with wooden blocks.

Tom ahşap bloklarla oynuyor.

The garden has a wooden fence.

Bahçenin ahşap bir çiti var.

How much is that wooden chair?

Bu ahşap sandalye ne kadar?

The Greeks built a wooden horse.

Yunanlar tahtadan bir at inşa etti.

The hermit lived in a wooden hut.

Keşiş ahşap bir kulübede yaşıyordu.

I'd rather live in a wooden house.

Ahşap bir evde yaşamayı tercih ederim.

I'd like to buy a wooden spoon.

Ben bir tahta kaşık almak istiyorum.

We sell metal, paper, and wooden plates.

Metal, kağıt ve tahta tabaklar satarız.

The earliest golf balls were, likely, wooden,

İlk golf topları büyük olasılıkla ahşaptı.

The child was playing with wooden blocks.

Çocuk ahşap bloklarla oynuyordu.

How much does a wooden chair cost?

Ahşap sandalye ne kadar?

Tom is playing with his wooden toys.

Tom ahşap oyuncaklarla oynuyor.

The Greeks built a giant wooden horse.

Yunanlılar dev ahşap bir at inşa ettiler.

A simple wooden cross marks Tom's grave.

Basit ahşap haç Tom'un mezarını işaret ediyor.

My wooden bed is actually quite heavy.

Benim ahşap yatağım aslında oldukça ağır.

A wooden building can easily catch fire.

Ahşap bir bina kolayca yanabilir.

I want to build a wooden hut.

Ahşap bir kulübe inşa etmek istiyorum.

Sami beat Layla with a wooden bat.

Sami tahta bir sopa ile Leyla'yı dövdü.

He makes a wooden piece of furniture.

Ahşap bir mobilya parçası yapıyor.

While the Howards, they have this wooden drawer

Howard ailesinde ise ahşap çekmece

The garden was surrounded by a wooden fence.

Bahçe ahşap bir çitle çevriliydi.

I want a jump rope with wooden handles.

Ahşap saplı bir atlama ipi istiyorum.

Atuqtuaq put the blubber into the wooden box.

Atuqtuaq balina yağını tahta kutuya koydu.

Many of the traditional wooden houses are ablaze.

Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde.

The old man named the wooden doll Pinocchio.

Yaşlı adam ahşap bebeğe Pinokyo adını verdi.

This wooden piece of furniture is too bulky.

Bu ahşap mobilya parçası fazla iridir.

Tom tied his horse to the wooden post.

Tom atını tahtaya bağladı.

Sami carved a symbol into Layla's wooden cabinet.

Sami, Leyla'nın ahşap dolabına bir sembol kazıdı.

- A wooden-legged, glass-eyed mother is coming.
- A mother with a wooden leg and glass eye is coming.

Tahta bacaklı ve cam gözlü bir anne geliyor.

Traditional Japanese houses are held together with wooden joints.

Geleneksel Japon evleri ahşap eklemeler ile birbirine tutturulur.

I thought of making myself a beautiful wooden marionette.

Kendime güzel bir ahşap kukla yapmayı düşündüm.

A wooden bed is better than a golden coffin.

- Ahşap bir yatak altın tabuttan daha iyidir.
- Yaşayan bir köpek ölü bir aslandan daha iyidir.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş.

A cheap wooden box was set on a chair.

Ucuz ahşap kutu sandalyenin üstüne konuldu.

The new telescope was shipped in a huge wooden box.

Yeni teleskop büyük bir ahşap kutu içinde gönderildi.

The Horyuji is the oldest wooden building in the world.

Horyuji dünyanın en eski ahşap binasıdır.

My uncle has a glass eye and a wooden leg.

Amcamın cam gözü ve tahta bacağı vardır.

Please use this wooden box in place of a chair.

Bir sandalye yerine lütfen bu ahşap kutuyu kullan.

I have a wooden comb that I bought in Brazil.

Brezilya'dan aldığım tahta bir tarağım var.

There were a few large old wooden houses in the town.

Kentte birkaç büyük ahşap eski ev vardı.

I have a pretty wooden box to keep my jewelry in.

Takılarımı koymak için güzel bir ahşap kutum var.

I want to buy a wooden table. Where can I get it?

Ahşap masa almak istiyorum.Nereden alabilirim?

We had this little wooden bungalow, literally below the high-water mark.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

They walked with him to an old wooden building near the farmhouse.

Onlar onunla çiftliğin yakınındaki eski bir ahşap binaya yürüdüler.

The people of the village built a wooden bridge across the river.

Köy halkı, nehir üzerinde ahşap bir köprü yaptılar.

The Netherlands is famous for its windmills, tulips, wooden clogs and canals.

Hollanda, yel değirmenleri, laleler, ahşap takunya ve kanallar ile ünlüdür.

Are you prepared to switch from a wooden floor to ceramic tiles?

Ahşap bir zeminden seramik karoya geçmeye hazır mısın?

Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.

Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.

Wooden spoons start to mildew if they're left in the sink too long.

Tahta kaşıklar çok uzun süre lavaboda bırakılırsa küflenmeye başlar.

A farm cat slept on the wooden fence in the rare October sunlight.

Nadir ekim güneşi ışığında ahşap çitte bir çiftlik kedisi yatıyordu.

Then a wooden bridge was constructed over the Khumbu Icefall made form the trees.

Sonra, Khumbu Buz Çağlayanı'nın üzerine ahşap bir köprü inşa edildi.

A bento is a small meal made of boiled rice and seaweed, that is sold in cheap wooden boxes.

Bir bento haşlanmış pirinç ve deniz yosunundan yapılan küçük bir yemektir, bu ucuz ahşap kutularda satılmaktadır.

For example, if you want to buy a wooden table fifteen years ago, you would have to write to Google;

Mesela örneğin bundan on beş yıl önce ahşap bir masa almak istiyorsunuz Google'a yazmanız gereken şey şu olurdu ;

There he fell asleep, and while he slept, his wooden feet began to burn. Slowly, very slowly, they blackened and turned to ashes.

Orada uykuya daldı ve o uyurken, onun tahta ayakları yanmaya başladı. Yavaş yavaş, çok yavaş, onlar karardı ve küle döndü.

- A house built of wood is more easily burnt than a house of stone.
- A wooden house burns more easily than a stone house.
- Houses built with wood burn more easily than houses built out of stone.

Ahşaptan yapılan evler taştan yapılanlara göre daha çabuk yanar.

My grandmother pulled out a handful of green beans, poured them into an ancient pan, toasted them patiently, ground them in a wooden hand mill with a copper handle, carefully squeezed the result into an old-fashioned Hungarian espresso maker, put it on a tray, and two hours later, it was coffee.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.