Examples of using "Unfair" in a sentence and their turkish translations:
Hayat adil değil.
O adil değil.
Çok adil değil.
Sen haksızsın.
O çok haksızdı.
Çok haksızdı.
Bu adil değil.
Bu son derece haksızlık.
Bu tamamen adil değil.
Tom adil değildi.
O adil değil mi?
Bu taraflı görünüyor.
Bu gerçekten haksız.
Tom haksız.
Haksızlık ediyorsunuz.
Haksız oluyoruz.
Onlar haksızdı.
O haksızdı.
- Çok adil değil.
- Çok haksızca.
O bütünüyle adil değil.
Bu haksız rekabet.
Bu esasen haksız.
Haksızdım.
Tom haksız değildi.
Bu biraz adil değil.
Bu bir haksız öneri.
Haksızlık olurdu.
Bu çok adil değil.
Çok adaletsiz davranıyorsun.
Tom asla haksız değildi.
Tom çok adaletsiz.
Birçok haksız şeyler oldu.
Hayat adil değil.
Yaşam çok adaletsizdir.
Sanırım bu adil değil.
Bu aslında adil değil.
Hayat bazen adil değildir.
Bu gerçekten adil değildi.
- Bu fena halde adil değil.
- Bu hiç de adil değil.
O gerçekten adil değildi.
O sadece adil değildi.
Hayat çok haksız görünüyor.
Tom'un eleştirisi haksız.
- Bu hiç de adil değil.
- Bu açıkça adil değil.
Senin eleştirin adil değil.
O biraz haksız.
O çok adaletsizdi.
Bu son derece haksız.
Bunun adil olmadığını düşünüyoruz.
O ne kadar haksız.
Tom çok adil değildi.
Tom onun adil olmadığını düşündü.
Sanırım Tom adil değil.
Tom bunun adil olmadığını söyledi.
Tom muhtemelen adil olmayacak.
Tom'un haksız olduğunu biliyorum.
Hayat bazen o kadar haksızdır ki.
Çok haksız davranıyorsun, Tom.
Bu çok haksız bir değerlendirme.
Tom çok haksız davranıyor.
O biraz adil değil gibi görünüyor.
- Senin eleştirin çok insafsız.
- Senin tenkidin çok haksız.
O bana adil değil gibi görünüyor.
Sanırım o haksızdı.
Tom'a karşı adil değildim.
Bana karşı çok insafsız davranıyorsun.
Bire karşı üç her koşulda haksızdır.
Tom adil davranmıyor, değil mi?
Tom'un haksız olduğunu mu düşünüyorsun?
Tom adil değil.
- Antlaşmanın adaletsiz olduğunu söyledi.
- Anlaşmanın adil olmadığını söyledi.
Tom'a haksızlık etmiyorum.
Gerçekten bunun haksız olduğunu hissediyorum.
Çok insafsız davranıyorsun, değil mi?
- Hayat adil değil.
- Hayat adaletli değil.
Öyle haksız bir öneriyi reddetmeliydin.
bazen hayat açıkça adaletsiz olabilir.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
Haksız avantaj, Bill'in zayıflığındandır.
Bazı test soruları koruma görevlileri için adil değil.
Öğrenciler haksız sınavı protesto ettiler.
Gerçekten Tom'un haksız olduğunu mu düşündün?
Tom haksız davrandığını biliyordu.
Bu sana adil görünmüyor, değil mi?
Tom Mary'nin muhtemelen adil olmadığını söyledi.
ve bunun sonucunun adaletsiz hissettirmesi olasıdır.
Böyle haksız bir öneriyi reddetmen gerekirdi.
Bunun çok haksız bir tartışma olduğunu düşünüyorum.
Siz insanlar her zaman benim için çok adil değilsiniz.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
Tom adil davranmıyor.
Yeni şirket kuralı daha yaşlı işçiler için adil değildi.
Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.