Translation of "Tolerance" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Tolerance" in a sentence and their turkish translations:

- Peace cannot exist without tolerance.
- Peace can't exist without tolerance.

Barış, tolerans olmadan var olamaz.

Cultural tolerance, cultural safety,

kültürel hoşgörü, kültürel güvenlik,

Don't test my tolerance.

Hoşgörümü test etmeyin.

But wasn't Islam tolerance a religion?

fakat İslamiyet hoşgörü dini değil miydi?

I have no tolerance of cowards.

Korkaklara hiçbir hoşgörüm yok.

Tom has a low frustration tolerance.

Tom'un düşük bir düş kırıklığı toleransı vardır.

We have zero tolerance for bigotry.

Bağnazlık için sıfır toleransımız var.

This school has a zero tolerance policy.

Bu okulun kuralları çok katı.

Tom has a low tolerance for pain.

Tom'un ağrı için düşük toleransı var.

Drugs can cause both dependency and tolerance.

İlaçlar hem bağımlılık hem de hoşgörüye sebep olabilir.

This school has a zero-tolerance policy.

Bu okulun bir sıfır tolerans politikası vardır

Tom's school has a zero-tolerance policy.

Tom'un okulunun sıfır tolerans politikası vardır.

Mountaineering can teach people patience and tolerance.

Dağcılık insana sabır ve hoşgörüyü öğretebilir.

I have a low tolerance for pain.

- Acı için düşük bir toleransım var.
- Ağrı için düşük bir dayanıklılığım var.

Tolerance becomes a crime when applied to evil.

Tolerans kötülüğe uygulandığında bir suç olur.

And they naturally have a high tolerance for rejection.

Doğal olarak da reddetmeye karşı yüksek tolerans sahibidirler.

You disrupt beauty and tolerance. Do not do it!

güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

Unlimited tolerance must lead to the disappearance of tolerance. If we extend unlimited tolerance even to those who are intolerant, if we are not prepared to defend a tolerant society against the onslaught of the intolerant, then the tolerant will be destroyed, and tolerance with them.

Sınırsız hoşgörü hoşgörünün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörüyü uzatırsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı korumaya hazır değilsek, o halde hoş görülü tahrip olacak ve onunla birlikte hoşgörü de.

Sami encouraged tolerance and dialogue between Muslims and non-Muslims.

Sami Müslüman olanlarla olmayanlar arasında diyalog ve hoşgörü olmasından yanaydı.

The football club has a zero tolerance policy on referee abuse.

Futbol kulübünün hakem hatası konusunda sıfır tolerans politikası vardır.

Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity.

Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.

"You don't like alcohol?" "No, I like drinking, I just have terrible tolerance."

"Sen alkolden hoşlanmıyor musun?" "Hayır, içki içmeyi severim. Sadece alkole karşı korkunç bir dayanıklılığım var."

Look, it is not the religion of beauty and tolerance that they have been talking about for years.

onların bize yıllardır bahsettiği güzellik, hoşgörü dini değilmiş bakın Müslümanlık diyorlar

Education shall be directed to the full development of the human personality and to the strengthening of respect for human rights and fundamental freedoms. It shall promote understanding, tolerance and friendship among all nations, racial or religious groups, and shall further the activities of the United Nations for the maintenance of peace.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

- I have come here to seek a new beginning between the United States and Muslims around the world; one based upon mutual interest and mutual respect; and one based upon the truth that America and Islam are not exclusive, and need not be in competition. Instead, they overlap, and share common principles – principles of justice and progress; tolerance and the dignity of all human beings.
- I have come here to seek a new beginning between the United States and Muslims around the world; one based upon mutual interest and mutual respect; and one based upon the truth that the United States and Islam are not exclusive, and need not be in competition. Instead, they overlap, and share common principles – principles of justice and progress; tolerance and the dignity of all human beings.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.