Translation of "Run" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Run" in a sentence and their turkish translations:

- Run!
- Run.

- Kaç!
- Koş!

- Don't run.
- Don't run!

Koşma.

- K.G: Three, run. - Audience: Run.

-K.G: Üç, kaç. -Seyirci: Kaç.

- I run.
- I do run.

- Ben koşuyorum.
- Koşarım.

- I must run.
- I should run.

Kaçmam gerekir.

Three: Run.

Üç: Koş.

Fire! Run!

Yangın! Koşun!

Animals run.

Hayvanlar koşar.

I run.

Koşarım.

Run fast!

Hızlı koş!

You run.

Sen koşarsın.

Horses run.

Atlar koşarlar.

They run.

Onlar koşar.

Run away!

Kaç!

- I'm able to run.
- I can run.

Koşabilirim.

- You shouldn't have run.
- You shouldn't've run.

Koşmamalıydın.

- He does not run.
- He doesn't run.

O çalıştırmaz.

- You could've run.
- You could have run.

Çalışabilirdin.

If you want to run, then run.

Koşmak istiyorsan, öyleyse koş.

- Still waters run deep.
- Silent waters run deep.

Durgun sular derin akar.

- Don't run so fast.
- Don't run so fast!

O kadar hızlı çalışmayın.

- We will run.
- You and I will run.

Sen ve ben koşacağız.

I can run.

Çalıştırabilirim.

Horses run fast.

Atlar hızlı koşar.

Run for it!

Kaçın!

Boys run fast.

Çocuklar hızlı çalışır.

Run and hide.

Koş ve saklan.

Don't run away.

Kaçma.

You better run.

Koşsan iyi olur.

Now run along.

Şimdi lütfen git.

Run for president.

Cumhurbaşkanlığı için aday ol.

Lions run fast.

Aslanlar hızlı koşarlar.

Should we run?

Koşmalı mıyız?

Tom might run.

Tom koşabilir.

Tom should run.

Tom koşmalı.

Tom wouldn't run.

Tom koşmadı.

We must run.

Koşmalıyız.

They didn't run.

- Onlar koşmadılar.
- Kaçmadılar.
- Koşmadılar.

I must run.

Koşmalıyım.

I won't run.

Koşmayacağım.

You could run.

Koşabilirsin.

You must run.

Koşmalısın.

You'd better run.

Koşsan iyi olur.

Run for cover.

Sığınacak yer ara.

Don't run here.

- Burada çalıştırmayın.
- Burada koşmayın.

You do run.

Koşarsın.

Don't run risks.

Risk almayın.

I'd better run.

- Kaçsam iyi olur.
- Koşsam iyi olur.

We've run aground.

Biz karaya oturduk.

We run together.

- Birlikte çalışırız.
- Birlikte koşarız.

Did Tom run?

Tom kaçtı mı?

I didn't run.

Ben kaçmadım.

Did you run?

Kaçtın mı?

I do run.

Koşarım.

Let's run away!

Kaçalım!

- You could've run away.
- You could have run away.

Kaçabilirdin.

- They could've run away.
- They could have run away.

Kaçabilirlerdi.

- Tom could've run away.
- Tom could have run away.

Tom firar edebilirdi.

- I should've run away.
- I should have run away.

Kaçmalıydım.

- She likes to run.
- He likes to run.
- She likes running.
- She loves to run.

O koşmayı sever.

How did they run and run when the virus came

Virüs gelince nasılda koşarak kaçtılar öyle

Go for a run."

Koşuya çık" dedi.

You got Run-DMC

Run-DMC, 80'lerin başlarında

To run countries, companies,

Ülkeleri, şirketleri yönetmediler

So, we're choosing "run"?

Kaçmayı seçiyoruz.

Quick, run after him.

Çabuk, onun peşinden koşun.

Tom can run fast.

Tom hızlı koşabilir.

Tony can run fast.

Tony hızlı koşabilir.

He can run fast.

O hızlı koşabilir.

I'm going to run.

Koşmaya giderim.

He likes to run.

- O koşmayı sever.
- O çalıştırmayı seviyor.

Naoko can run fast.

Naoko hızlı çalışabilir.

Streetcars run on electricity.

Tramvaylar elektrikle çalışırlar.

Run for it, Tom!

Onun için koş, Tom!

I'm able to run.

Koşabilirim.

Don't let him run.

- Onun koşmasına izin verme.
- Onu koşturma.

She loves to run.

O koşmayı sever.

Why did you run?

Niçin koştun?

I want to run.

Ben koşmak istiyorum.

Tom wants to run.

Tom koşmak istiyor.

I've run three miles.

Üç mil koştum.

You can't run, Tom.

Sen koşamazsın, Tom.

Tom likes to run.

Tom koşmayı sever.

Tom loves to run.

Tom çalışmayı seviyor.

Let's run for it.

- Koşarak kaçalım.
- Tabanları yağlayalım.
- Uçarcasına kaçalım.

You can't run away.

Kaçamazsın.

Tom has run away.

Tom kaçtı.

I never run away.

Asla kaçmayacağım.

There's nowhere to run.

Çalışacak hiçbir yer yok.