Translation of "Ribbon" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Ribbon" in a sentence and their turkish translations:

Tom untied the ribbon.

Tom kurdeleyı çözdü.

I untied the ribbon.

Kurdeleyi çözdüm.

The ribbon doesn't match the dress.

Kurdele elbise ile uyuşmuyor.

Take the ribbon from my hair.

Saçımdan kurdeleyi çıkarın.

Did you win a ribbon, too?

Sen de kurdele kazandın mı?

Could you tie it with a ribbon?

Onu bir kurdele ile bağlar mısın?

My sister bought me a red ribbon.

Kız kardeşim bana kırmızı bir kurdele satın aldı.

The cat had a ribbon around its neck.

Kedinin boynunun etrafında kurdele vardı.

Jane had a yellow ribbon in her hair.

Jane'in saçında sarı bir kurdela vardı.

Mary has a red ribbon in her hair.

Mary'nin saçında kırmızı bir kurdelesi var.

Tom was invited to the ribbon-cutting ceremony.

Tom kurdele kesme törenine davet edildi.

Mary wore a red ribbon in her hair.

Mary saçlarına kırmızı bir şerit takıyordu.

Jane wore the same ribbon as her mother did.

Jane annesinin taktığı gibi aynı kurdeleyi taktı.

The girl wore a yellow ribbon in her hair.

Kız saçına sarı bir kurdele takıyordu.

The mother tied a ribbon in her daughter's hair.

Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

She combed her hair and bound it with a ribbon.

Saçını taradı ve bir kurdele ile bağladı.

And then millennials -- you know, the everybody-gets-a-ribbon generation --

Ve de Y jenerasyonu -- ''herkes bir kurdele alır'' jenerasyonu --

She put a red ribbon on her umbrella as a mark.

O, şemsiyesine bir işareti olarak kırmızı bir kurdele koydu.

I used a ribbon to tie my hair into a ponytail.

- Saçlarımı at kuyruğu yapmak için bir kurdele kullandım.
- Saçımı bir atkuyruğu bağlamak için bir kurdele kullandım.

The mayor cut the ribbon with a pair of giant scissors.

Belediye başkanı dev bir makasla kurdeleyi kesti.

I put a piece of paper around the box and tied it up with a ribbon.

Ben kutunun etrafına bir parça kağıt koydum ve bir kurdele ile bağladım.