Examples of using "Puts" in a sentence and their turkish translations:
Herkes beni küçümsüyor.
O, çocukları yatırır.
O bir kenara biraz benzin koydu.
O her zaman kendini ön planda tutar.
Tom her zaman kendine öncelik tanır.
O, çocukları yatırır.
O, çocukları yatağa koyar.
Bu müzik insanın uykusunu getirir.
Tom kahvesine süt koyar.
O, saçına jöle sürer.
Çocuk yetişkinleri utandırır.
İşçiliğine emek veriyor.
Tom oğlanları yatırır.
Mükemmel işin beni utandırır.
O, çok para biriktirir.
O her hafta bir kenara on dolar koyar.
O, her ay bir kenara biraz para koyar.
Tom kahvesine nadiren şeker koyar.
Tom neredeyse her şeye ketçap koyar.
Tom her hafta kenara biraz para koyar.
O her zaman kolunu boynuma koyar.
O, parasını çantaya koyar.
John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
Tom asla yulaf ezmesine kuru üzüm koymaz.
Tom bazen çayına bal koyar.
O nadiren kahvesine şeker koyar.
Tom sık sık kahvesine tarçın koyar.
Tom çayına çok fazla şeker koyar.
O her ay bir kenara biraz para koyar.
- Tom aldığı şeyleri yerine koymaz hiç.
- Tom'da eşyaları yerine koyma huyu yoktur.
Tom kahvesine bir sürü şeker koyar.
Tom her ay bir kenara birkaç dolar koyar.
Bir ızgara çok ısı yayar.
Yanlış nedenlerden dolayı kendini aşağıladı.
O hava atıyor.
- Çayına çok şeker atıyor.
- Çayına aşırı şeker koyar.
Çocukları yatıran kişi Tom'dur.
Çünkü her şeyden önce bu kadınları kurban ilan etmektir.
Ay'ın en karanlık evresine denk gelir.
O yapması gereken bir şeyi asla ertelemez.
Tom Mary'nin masaya koyduğu her şeyi yer.
Tom çayına şeker yerine bal koyar.
Tom kahvesine şeker yerine şeker otu koyar.
Tom arabasına haftada iki kez yakıt alır.
Tom neredeyse yediği her şeye tuz atar.
Tom Mary'nin önüne koyduğu şeyi yer.
Tom'un ete koyduğu tek baharat biberdir.
işte zevk çalışmada mükemmelliği getirir.
Haftada iki kez arabasına benzin doldurur.
Haber spikeri gıda krizine çok fazla vurgu yapıyor.
Ralph Waldo Emerson'ın onu söylediği gibi, "dil fosil şiiridir".
Tom karısının onun önüne koyduğu her şeyi yer.
Tom genellikle sosisli sandviçlerinin üzerine hardal ve ketçap koyar.
Onu sevmiyorum, çünkü her zaman hava atıyor.
Kocası onun onun önüne koyduğu her şeyi yer.
- Çocukları Tom uyutuyor.
- Çocukları yatıran Tom.
Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.
Tom genellikle Mary'nin onun önüne koyduğu her şeyi yer.
Çocukları yatağa götüren kişi genellikle Tom'dur.
Onu kız arkadaşıyla görmek beni kötü bir ruh haline soktu.
Bu kamyon buzu eritmek için yola tuz koyar.
O makyaj yaparken bir sürü ruj sürer.
Tom kahvesine çok fazla şeker ve krema koyar.
Tom penilerini biriktirir ve onları büyük bir kavanoza koyar.
Kahvesine çok şeker ve krema koyuyor.
üç shot bardağı ve bir şişe çıkardığında
Tom kahvesine şeker koyar fakat benimkini şekersiz tercih ederim.
O durumu bu kadar mantıklı bir biçimde ortaya koyarken benim ne demem gerekiyor?
Bu hayatınızı riske atan hastalık türü değildir.
Karım genellikle çocukları yatağa götüren kişidir.
Tom aklını verirse herhangi bir şey yapabileceğini düşünüyor.
Pat diye karşıma çıkınca utandırıyorsun beni.
Sebzeleri yeme yerine, o, onları bir doğrayıcıya koyar ve onları içer.
Bu onları Kırgızistan ve Özbekistan'ın başkentlerine Pekin'den daha da yaklaştırıyor.
Savaş insanlığa son vermeden önce insanlık savaşa son vermelidir.
İnsanı evrenin merkezine koyan Leonardo'nun yaptığı Vitruvius Adamı Çizimi
Vücudunu kaya gibi görünen tuhaf bir pozisyona sokuyor.
Tom, süpermarketten eve gelir gelmez genellikle eşyaları buzdolabına koyar.
Her neyse, bence bu vaka çok önemli bir soruyu masaya getiriyor: İnsan hakları
Dondurma yemek beni her zaman mutlu bir ruh hali içine koyar.
O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.
Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
Gerçek bir programcı yatmadan önce komodine iki bardak koyar: biri gece boyunca içmek için su dolu ve susamayacağı ihtimaline karşın diğeri boş.
Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur.