Translation of "Politician" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Politician" in a sentence and their turkish translations:

I'm a politician.

Ben bir politikacıyım.

He's just a politician.

O sadece bir politikacı.

Tom is a politician.

Tom politikacıdır.

I'm not a politician.

Ben bir politikacı değilim.

Never trust a politician.

Bir politikacıya asla güvenme.

Who's your favorite politician?

Gözde politikacın kimdir?

A politician always forgets.

Bir politikacı daima unutur.

- He was not a good politician.
- He wasn't a good politician.

O iyi bir politikacı değildi.

You see, I'm a politician,

Anlarsınız, ben bir siyasetçiyim

The reporter criticized the politician.

Gazeteci politikacıyı eleştirdi.

That politician comes from Arizona.

Şu politikacı Arizonalı.

Brazil lost a major politician.

Brezilya önemli bir siyasetçi yitirdi.

He is an energetic politician.

O enerjik bir politikacı.

He's also just a politician.

O da sadece bir politikacı.

You sound like a politician.

Bir politikacı gibi görünüyorsun.

It's hard being a politician.

Bir politikacı olmak zor.

The politician receives on Wednesdays.

Politikacı çarşamba günleri kabul ediyor.

Tom isn't your average politician.

- Tom ortalama politikacınız değildir.
- Tom sizin sıradan politikacınız değildir.

Tom is a career politician.

Tom bir kariyer politikacı.

Sami was an active politician.

Sami aktif bir politikacıydı.

He was an honest politician.

O dürüst bir politikacıymış.

She was an honest politician.

O dürüst bir politikacıydı.

You were an honest politician.

Sen dürüst bir politikacıydın.

I was an honest politician.

Ben dürüst bir politikacıydım.

You should be a politician.

Sen bir politikacı olmalısın.

The politician announced his resignation.

- Politikacı istifasını ilan etti.
- Siyasetçi istifasını açıkladı.

Mary's girlfriend is a politician.

Mary'nin kız arkadaşı bir siyasetçi.

A politician should serve the people.

Politikalar insanlara hizmet etmelidir.

Mr. White is a liberal politician.

Bay White, liberal bir politikacıdır.

People threw eggs at the politician.

İnsanlar politikacıya yumurta fırlattılar.

That politician is an old fox.

O siyasetçi eski bir tilki.

The politician proposed reforms to Congress.

- Politikacı kongreye değişiklikler yapılmasını önerdi.
- Siyasetçi kongreye reform yapılmasını önerdi.
- Siyasetçi kongreye reformlar önerdi.
- Politikacı kongreye değişiklikler önerdi.

Someone threatened to kill that politician.

Biri o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.

Churchill is a very conservative politician.

Churchill çok tutucu bir politikacı.

The politician was removed from office.

Politikacı görevden alındı.

I'm nothing more than a politician.

Ben bir politikacıdan başka bir şey değilim.

The politician stirred up the workers.

Politikacı işçileri harekete geçirdi.

Angela Merkel is a German politician.

Angela Merkel bir Alman politikacıdır.

That politician is full of ambition.

Bu politikacı hırs dolu.

The great politician passed away in 1963.

Büyük politikacı 1963'te vefat etti.

His days as a politician are numbered.

Onun siyasi yaşamı sona erdi.

He's considered to be a great politician.

O büyük bir siyasetçi olarak kabul edilir.

I can't stand that kind of politician.

Bu tür bir politikacıya katlanamam.

This politician is a typical champagne socialist.

Bu politikacı, tipik bir şampanya sosyalistidir.

The politician did not keep his promise.

Politikacı sözünü tutmadı.

That politician is by no means honest.

O politikacı kesinlikle dürüst değil.

The phrase 'honest politician' is an oxymoron.

"Dürüst politikacı" ifadesi bir çelişkidir.

Why are you cheering for a politician?

Neden bir politikacı için tezahürat yapıyorsun?

- I am not cut out to be a politician.
- I'm not cut out to be a politician.

Benden politikacı olmaz.

His ambition was to be a great politician.

Onun hırsı büyük bir politikacı olmaktır.

Benjamin Franklin was an American politician and inventor.

Benjamin Franklin Amerikalı bir politikacı ve mucit.

Someone made a threat to kill that politician.

Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.

He has the backing of a certain politician.

O belli bir politikacının desteğine sahip.

He is not a politician but a lawyer.

O bir politikacı değil, fakat bir avukat.

I can't quite picture Tom as a politician.

- Tom'u bir siyasetçi olarak kafamda canlandıramıyorum.
- Tom'u bir politikacı olarak hayal edemiyorum.

The politician is as slippery as an eel!

Politikacı bir yılan balığı gibi kaygan!

He offered a big bribe to the politician.

Politikacıya büyük bir rüşvet teklif etti.

He must be a good politician and leader.

İyi bir siyasetçi ve lider olmalı.

He was a very smart lawyer and politician.

O çok akıllı bir avukat ve politikacıdır.

He is a novelist rather than a politician.

O, bir politikacıdan ziyade bir roman yazarıdır.

Is there such thing as an honest politician?

Dürüst bir politikacı diye bir şey var mı?

The politician was not ashamed of having taken bribes.

Politikacı rüşvet almaktan utanmıyordu.

Is there such a thing as an honest politician?

Dürüst politikacı diye bir şey var mı?

He had the ambition to be a great politician.

Onun büyük bir politikacı olma hırsı vardı.

The politician didn't appear in public after the incident.

Politikacı olaydan sonra herkesin önünde görünmedi.

This politician spends most of his time raising funds.

Bu politikacı zamanının çoğunu bağış toplayarak harcıyor.

What that politician said is not at all true.

O politikacının söylediği hiç gerçek değil.

The politician was thought to be telling the truth.

Politikacının doğruyu söylediği düşünüldü.

Lincoln was a good politician and a smart lawyer.

Lincoln iyi bir siyasetçi ve akıllı bir avukattı.

The police found the politician dead in his room.

Polis bir politikacıyı odasında ölü buldu.

How can you know what a politician truly thinks?

Bir politikacının gerçekten ne düşündüğünü nasıl bilebilirsin?

He was a rare example of an honest politician.

O, dürüst bir politikacının nadir bir örneğiydi.

He will never yield to the pressure of a politician.

O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir.

He finally made a name for himself as a politician.

O sonunda bir politikacı olarak kendisi için bir isim yaptı.

My first impression was that he was a tactful politician.

Benim ilk izlenimim onun anlayışlı bir politikacı olduğu yönünde.

He never forgot his ambition to become a leading politician.

O önemli bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.

This politician is suspected of having connections to organized crime.

Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.

This politician proposed a green tax to fight global warming.

Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.

That politician is well versed in internal and external conditions.

O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

That politician won't meet you unless you grease his palm.

Rüşvet vermedikçe, o politikacı seninle görüşmez.

That politician claimed that he only ate local farm products.

Şu politikacı sadece yerel çiftlik ürünleri yediğini iddia etti.

This politician resigned after being linked to a corruption scandal.

Bu siyasetçi bir yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduktan sonra istifa etti.

The politician did not bother to apologize for betraying our trust.

Politikacı güvenimizi kötüye kullandığı için özür dileme zahmetinde bulunmadı.

A lot of people think this politician is an unscrupulous careerist.

Birçok insan bu politikacının vicdansız bir kariyerist olduğunu düşünüyor.

- If as a politician accepting money from a corporation isn't corruption, what else is it?
- Taking money from a corporation as a politician is definitely corruption.

Bir politikacı olarak bir şirketten para almak kesinlikle yolsuzluktur.

Vegetarian, single, and a Yoga enthusiast: Modi escapes the traditional politician profile.

Vejeteryan, bekar ve yoga hayranı. Modi, geleneksel siyasi figüründen ayrılıyor.

A politician must always be able to account for money he receives.

Bir politikacı her zaman aldığı paranın hesabını verebilmeli.

He is a great politician, and, what is more, a good scholar.

O büyük bir siyasetçi ve dahası iyi bir bilgin.

This politician was accused of stealing millions of dollars in public funds.

Bu politikacı kamu fonlarından milyonlarca dolar çalmakla suçlandı.