Translation of "Personality" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Personality" in a sentence and their turkish translations:

- Tom has a split personality.
- Tom has a dual personality.

Tom bölünmüş bir kişiliğe sahiptir.

Called borderline personality disorder.

bir kişilik bozukluğu tanısı kondu.

I like Tom's personality.

Tom'un kişiliğini seviyorum.

Suspenders make my personality.

Askılar kişiliğimi oluşturur.

I like your personality.

Kişiliğini beğeniyorum.

I love Tom's personality.

Tom'un kişiliğini seviyorum.

Tom's personality has changed.

Tom'un kişiliği değişti.

I appreciate Tom's personality.

Tom'un kişiliğini beğeniyorum.

What's your personality type?

Kişilik tipin nedir?

Layla's personality on the phone totally matched her personality in real life.

Leyla'nın telefondaki kişiliği, gerçek hayattaki kişiliğiyle tamamen eşleşti.

My hard work, my personality,

Sıkı çalışmam, kişiliğim,

Tom has a dynamic personality.

Tom dinamik bir kişiliğe sahiptir.

She has a strong personality.

Onun güçlü bir kişiliği vardır.

He has a nice personality.

O güzel bir kişiliğe sahiptir.

He has a dual personality.

O bir çift kişiliğe sahiptir.

He has a strong personality.

- Onun güçlü bir kişiliği vardır.
- O, güçlü bir kişiliğe sahiptir.

Mary has a strong personality.

Mary güçlü bir kişiliğe sahiptir.

He has an intriguing personality.

Onun ilgi çekici bir kişiliği var.

Tom has a nice personality.

Tom iyi bir kişiliğe sahip.

Tom has a strong personality.

Tom'un güçlü bir kişiliği var.

She has a wonderful personality.

Onun harika bir kişiliği var.

She has a submissive personality.

İtaakatkâr bir kişiliği var.

She has a dominant personality.

Onun baskın bir kişiliği var.

He has an irksome personality.

Onun can sıkıcı bir kişiliği var.

I really like your personality.

Kişiliğini gerçekten seviyorum.

He has a split personality.

O bölünmüş bir kişiliğe sahip.

Tom has a dual personality.

Tom'un çift kişiliği var.

Your name affects your personality.

Adın karakterini etkiliyor.

Tom has a good personality.

- Tom iyi bir kişiliğe sahiptir.
- Tom'un iyi bir kişiliği var.

Tom has an addictive personality.

Tom'un bağımlı bir kişiliği var.

Mary has an addictive personality.

Mary bağımlı bir kişiliğe sahiptir.

He has a wonderful personality.

O, harika bir kişiliğe sahiptir.

Tom has an outgoing personality.

Tom'un sempatik bir kişiliği var.

Tom has a bubbly personality.

Tom'un şen şakrak bir kişiliği var.

Tom has a great personality.

- Tom harika bir kişiliğe sahiptir.
- Tom'un harika bir kişiliği var.

Your face is your personality.

Yüzün senin kişiliğindir.

Layla had a big personality.

Leyla'nın büyük bir kişiliği vardı.

Tom took a personality test.

Tom bir kişilik testi aldı.

Sami had a big personality.

Sami'nin büyük bir kişiliği vardı.

- That woman has a strong personality.
- She's a woman with a strong personality.

O, güçlü kişilikli bir kadın.

My main personality trait is teaching."

benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir.’’ der.

We vary by personality, by culture,

Kişilik, kültür hatta anlık duygu durumuna göre

She has a very strong personality.

Çok güçlü bir kişiliği vardır.

He's a well-known television personality.

O tanınmış bir televizyon karakteridir.

My father has a personality disorder.

Babamın bir kişilik bozukluğu var.

Each cat has its own personality.

Her kedinin kendi kişiliği var.

There is no cure for personality.

Kişiliğin tedavisi yoktur.

Tom's personality is similar to Mary's.

Tom'un kişiliği Mary'ninkine benziyor.

She had an easy-going personality.

Onun uyumlu bir kişiliği vardı.

Personality is what makes individuals unique.

Kişilik bireyleri benzersiz kılan şeydir.

She has a very open personality.

- O çok açık bir kişiliğe sahiptir.
- Onun çok açık bir kişiliği var.

That woman has a strong personality.

- O kadın, güçlü bir kişiliğe sahiptir.
- O kadının güçlü bir kişiliği var.

Fadil's personality seemed to hypnotize Dania.

Fadıl'ın kişiliği Dania'yı hipnotize edecek gibi görünüyordu.

Tom suffers from narcissistic personality disorder.

Tom narsisistik kişilik bozukluğundan muzdarip.

Layla suffered from borderline personality disorder.

Leyla, sınırdaki kişilik bozukluğundan muzdaripti.

Tom has a very bubbly personality.

- Tom'un çok uçarı bir kişiliği var.
- Tom çok uçarı biri.

His main personality trait was teaching, educating.

Onun asıl kişiliği öğretmenlikti, eğitimdi.

Helen is in love with his personality.

Helen onun kişiliğine aşık.

My personality is not at all serious!

Kişiliğim hiç ciddi değil!

- Tom thinks that personality is more important than looks.
- Tom thinks personality is more important than looks.

Tom kişiliğin görünüşlerden daha önemli olduğunu düşünüyor.

They seemed somehow to express his entire personality

Bir şekilde karakterini tam anlamıyla ifade ediyor gibiydiler

Her warm personality adds charm to her beauty.

Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.

The character depends on personality, not on talent.

Karakter yeteneğe değil kişiliğe bağlıdır.

This very interesting test reveals your professional personality.

Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.

Tom doesn't have the personality for that job.

Tom'un o işe uygun bir kişiliği yok.

Recognize and respect the personality of a person.

Bir kişinin karakterini tanı ve saygı duy.

You have an imaginative, artistic and pretty romantic personality.

Sen yaratıcı, sanatsal ve oldukça romantik bir kişiliğe sahipsin.

Mary thinks that looks are more important than personality.

Mary görünüşlerin kişilikten daha önemli olduğunu düşünüyor.

Personality is important, but looks are important as well.

Kişilik önemli ama görünüş de önemlidir.

Tom's personality changes completely when he grabs the mic.

- Mikrofonu eline geçirince Tom'un kişiliği tamamen değişiyor.
- Tom mikrofonu eline alınca kişiliği tamamen değişir.

I get a kick out of her cheerful personality.

Ben onu neşeli kişiliğine bayılıyorum.

“Behçet, that is not it. My most important personality trait,

“Behçet olmamış. Benim en önemli kişiliğim,

Turkish Historical Society has taken on a separate legal personality

Türk Tarih Kurumu ayrı tüzel bir kamu kişiliğe bürünmüştür

Hysterical, personality disorder and a lot more can be exemplified

histerik, kişilik bozukluğu ve daha bir sürü örneklendirilebilir

- She has a cheerful disposition.
- She has a cheerful personality.

O, neşeli bir kişiliğe sahiptir.

Mary looks like her mother, but her personality is different.

Mary annesine benziyor ama onun kişiliği farklı.

Mary resembles her mother in looks, but not in personality.

Mary görünüş olarak annesini benzer, ancak kişilik olarak değil.

What is happening to me? Am I losing my personality?

Neler oluyor bana böyle? Benliğimi mi kaybediyorum?

I like his personality, but I don't find him attractive.

Ben onun kişiliğini seviyorum, ama onu çekici bulmuyorum.

Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.

Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.

Mary looks like her mother, but she has a different personality.

Mary annesine benziyor ama farklı bir kişiliğe sahip.

In both appearance and personality, Tom is exactly like his father.

Hem görünüm hem de kişilik olarak, Tom tam olarak babasına benziyor.

I'd have them fill out a personality assessment like Myers-Briggs

Myers-Briggs gibi bir kişilik değerlendirme testi veya daha önemli olan

There are a lot of things you don't know about my personality.

Kişiliğimle ilgili bilmediğin çok şey var.

A relationship between blood group and personality has not been scientifically proven.

Kan grubu ve kişilik arasında bir ilişki bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

A connection between personality and blood type has not been scientifically proven.

Kişilik ve kan grubu arasında bir bağlantı bilimsel olarak kanıtlanmadı.

I was asked to show the documents that could prove my personality.

Kimliğim soruldu.

When it comes to personality, Tom and Mary are as different as chalk and cheese.

Kişiliğe gelince, Tom ve Mary tebeşir ve peynir kadar farklı.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.

Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

- His sister is a popular TV personality.
- His younger sister is a famous TV star.
- His younger sister is a well-known TV star.

Onun küçük kız kardeşi tanınmış bir televizyon yıldızıdır.

Everyone, as a member of society, has the right to social security and is entitled to realization, through national effort and international co-operation and in accordance with the organization and resources of each State, of the economic, social and cultural rights indispensable for his dignity and the free development of his personality.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

Education shall be directed to the full development of the human personality and to the strengthening of respect for human rights and fundamental freedoms. It shall promote understanding, tolerance and friendship among all nations, racial or religious groups, and shall further the activities of the United Nations for the maintenance of peace.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.