Translation of "Limited" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Limited" in a sentence and their turkish translations:

Quantities are limited.

Miktarlar sınırlı.

Resources are limited.

Kaynaklar sınırlı.

Tickets are limited.

Biletler sınırlı.

Time is limited.

Zaman sınırlı.

It's very limited.

Çok sınırlıdır.

They had limited opportunities.

Onların kısıtlı olanakları vardı.

We have limited resources.

Sınırlı kaynaklarımız var.

We have limited space.

Sınırlı alanımız var.

My French is limited.

Fransızcam sınırlı.

Your time is limited.

Zamanınız sınırlı.

Her viewpoint is limited.

Onun bakış açısı sınırlıdır.

Limited tickets are available.

Sınırlı biletler mevcuttur.

Tom's options are limited.

Tom'un seçenekleri sınırlıdır.

Our resources are limited.

Bizim kaynaklarımız sınırlı.

Class sizes are limited.

Sınıf mevcutları sınırlıdır.

Bicycle access is limited.

Bisiklet girişi sınırlı.

Our time is limited.

Bizim zamanımız sınırlı.

Tom's resources are limited.

Tom'un kaynakları sınırlıdır.

Tom's choices are limited.

Tom'un seçenekleri sınırlıdır.

My vocabulary is limited.

Benim kelime hazinem sınırlı.

Treatment options are limited.

Tedavi seçenekleri sınırlıdır.

Your options are limited.

Seçenekleriniz sınırlıdır.

Our choices are limited.

Seçeneklerimiz sınırlıdır.

My options are limited.

Benim seçeneklerim sınırlıdır.

My choices are limited.

Benim seçeneklerim sınırlı.

- We have a very limited stock.
- Our inventory is very limited.

Çok sınırlı bir stoğumuz var.

But seeing the limited progress

Kısıtlı süreci görünce

limited to a single dataset --

tek veri seti ile sınırlanmış--

So with limited student interaction,

Bu yüzden niteliksiz öğretmenler,

Our budget is very limited.

Bütçemiz çok sınırlı.

It's a limited-time offer.

- Bu sınırlı bir süre teklifi.
- Bu sınırlı süreli bir teklif.

Tom has limited free time.

Tom'un az boş vakti var.

The world's resources are limited.

Dünya kaynakları sınırlıdır.

My French is very limited.

Fransızcam çok sınırlı.

Our choices are very limited.

Bizim seçeneklerimiz çok sınırlı.

My German is very limited.

Almancam çok sınırlı.

Limited financial aid is available.

Sınırlı mali yardım mevcuttur.

Wheelchair access is very limited.

Tekerlekli sandalye erişimi çok sınırlıdır.

Our freedoms are being limited.

Özgürlüklerimiz sınırlanıyor.

My French vocabulary is limited.

Fransızca kelime bilgim sınırlıdır.

Because of that limited storage capacity,

sınırlı depolama kapasitesi nedeniyle,

With limited opportunity for scientific exploration.

bilimsel kaynakları sınırlı bir lisede okumuştum.

Second, space. Space is limited. Right?

İkincisi, alan. Alan kısıtlı, değil mi?

The number of tickets was limited.

Biletlerin sayısı sınırlıydı.

We're working on a limited budget.

Sınırlı bir bütçe ile çalışıyoruz.

Our company is a limited company.

Şirketimiz bir limited şirkettir.

We have a very limited stock.

Çok sınırlı bir stoğumuz var.

Let's conserve our limited water supply.

Sınırlı su kaynağımızı koruyalım.

Let's conserve our limited water resources.

Sınırlı su kaynaklarımızı koruyalım.

Those children have limited verbal skills.

Şu çocuklar sözlü becerilerini sınırladı.

He had limited skills in politics.

Politikada sınırlı yetenekleri vardı.

This is a limited-time offer.

- Bu teklif kısa bir süre için geçerli.
- Bu kısa süreliğine geçerli bir öneri.

Were limited to indigenous or "primitive" people.

endüjen veya "ilkel" insanlarla kısıtlıydı.

The resources of the earth are limited.

Dünyanın kaynakları sınırlıdır.

Our time here in Boston is limited.

Burada Boston'daki zamanımız sınırlı.

Certainly, my knowledge of French is limited.

Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.

This limited express is bound for Sendai.

Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.

Our company is a limited-liability company.

Şirketimiz limited şirkettir.

Or they're told from a limited vantage point.

anlatılmaz ya da sınırlı ve yanlış bir bakış açısından aktarılır.

That warnings have very limited impact on behavior.

çok makul bir varsayım gibi görünüyor.

By rewarding them with a time-limited monopoly.

keşifte bulunmaya motive etmekti.

I think there might be very limited areas

Bence, daha yavaş teknolojik gelişmeler isteyebileceğin

Just how limited the room for maneuvering is.

manevra boşluğunun ne kadar sınırlı olduğunu unutmak kolaydır.

Adding vital minerals to their limited vegetarian diet.

Kısıtlı vejetaryen diyetlerine hayati mineraller ekliyorlar.

Due to limited visibility navigation may be difficult.

Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

The budget of the film was very limited.

Filmin bütçesi çok sınırlıydı.

Tickets are selling fast and space is limited.

Biletler hızla satılıyor ve yer sınırlı.

I'm not special. I'm just a limited edition.

Özel değilim, sadece sınırlı üretimlerdenim.

Our knowledge on the problem is rather limited.

Sorun üzerindeki bilgimiz oldukça sınırlıdır.

This edition is limited to seven thousand copies.

Bu baskı yedi bin nüsha ile sınırlı.

Of course, this is not limited to these events.

Tabi bu bu olaylarla da sınırlı kalmıyor

In towns, speed is limited to 50 km/h.

- Şehirlerde hız sınırı 50 km / h dir.
- Şehirlerde, hız saatte 50 km ile sınırlıdır.

Imagination is more important than knowledge. Knowledge is limited.

Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Bilgi sınırlıdır.

When your resources are limited, you have to prioritize.

Kaynaklarınız sınırlı olduğunda öncelik sıralaması yapmanız gerekir.

This offer is available for a limited time only.

- Bu teklif sadece sınırlı bir süre için geçerli.
- Bu öneri yalnızca sınırlı bir süre için geçerlidir.
- Bu teklif sadece sınırlı bir süre boyunca geçerlidir.

Sami and Layla's encounters were limited to their workplace.

Sami ve Leyla'nın karşılaşmaları işyerleri ile sınırlıydı.

- The number of students in the class is limited to fifteen.
- The number of students in this class is limited to 15.
- The number of students in this class is limited to fifteen.

Sınıftaki öğrenci sayısı on beşle sınırlı.

- The number of students in this class is limited to 15.
- The number of students in this class is limited to fifteen.

Be sınıftaki öğrenci sayısı on beşle sınırlı.

Unfortunately, the usage of MacBooks is very limited in Turkey.

Ne yazık ki, Türkiye'deki MacBook kullanımı çok sınırlıdır.

The opportunities of man are limited only by his imagination.

İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.

Because you only have limited cognitive bandwidth in any given moment.

çünkü herhangi bir andaki bilişsel bant genişliğinizi sınırlarsınız.

With limited Spanish skills it was very difficult in the beginning.

çok az İspanyolca bilgisiyle başlangıçta çok zor oldu.

His army also has limited supplies and has to keep moving.

Ayrıca ordusunun erzakları kısıtlı ve sürekli hareket halinde olmalı.

The first is that we often have a very limited experience

Birincisi, etnik gruplara ait kişilerle

Which goes to show you how truly limited the volume of literature

Bu da daha az yaygın kültürlerden çevrilen edebiyat hacminin

Innovative producer is how he's never really limited a vocal performance to

bir prodüktör yapan ise, vokal performansı hiçbir zaman

Even though the industry would like you to keep yourselves limited to that.

siz bundan çok daha fazlasısınız.

Never made it across the river. The  Marshal’s role was limited to trying  

asla nehri geçemedi. Mareşal'in rolü,

Bayezid ordered his limited forces in southern Bulgaria to gather and strike north,

Bayezid, Bulgaristan'ın güneyinde sınırlı bir kuvvete kuzeye saldırması emrini verdi,

The nuclear holocaust scenario is just old propaganda. Arsenals are limited and rusty.

Nükleer soykırım senaryosu sadece eski propagandadır. Silah depoları sınırlı ve paslı.

- Freedom of speech was tightly restricted.
- The freedom of expression was strictly limited.

İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

Many software companies offer free versions of their products, albeit with limited functionality.

Birçok yazılım şirketi, işlevselliği sınırlı olsa da, ürünlerinin ücretsiz versiyonlarını sunuyorlar.

I had limited time to write my essay, so I cut corners here and there.

Denememi yazmak için sınırlı zamanım vardı, bu yüzden zaman zaman kestirmeden gittim.

There's a chance we'll capture all three in the limited amount of time that we have.

sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.

For a limited time, you can sign up on your Smart TV using the code EpicHistory to get

Sınırlı bir süre için, yıllık abonelikten% 40 indirim almak için EpicHistory kodunu kullanarak Smart TV'nize kaydolabilirsiniz

He comes from a family of limited means and he used to help his father sell tea in a train

Sınırlı imkanları olan bir aileden geliyor ve çocukken babasına trenlerde

With my limited English proficiency, I'm not able to translate this adequately. So I hope someone will agree to translate this.

Sahip olduğum İngilizce ile, bunu yeterince iyi çeviremem. Bu yüzden başka birinin çevirmeyi kabul etmesini çok isterim.

God is not a limited individual who sits alone up in the clouds on a golden throne. God is pure Consciousness that dwells within everything. Understanding this truth, learn to accept and love everyone equally.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.