Translation of "Ken" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Ken" in a sentence and their turkish translations:

- Ken caught Tom.
- Ken got Tom.

Ken Tom'u yakaladı.

- Its name is Ken.
- His name is Ken.

Onun adı Ken.

- Ken lighted the candles.
- Ken lit the candles.

Ken mumları yaktı.

- I trust Ken.
- I have confidence in Ken.

Ken'e güvenim var.

I trust Ken.

- Ken'e güveniyorum.
- Ken' e güveniyorum.

Let's go, Ken.

Gidelim, Ken.

Ken is happy.

Ken mutlu.

What's Ken doing?

Ken ne yapıyor?

Ken looks happy.

Ken mutlu görünüyor.

Ken found Tom.

Ken, Tom'u buldu.

Ken ignored Tom.

Ken Tom'u görmezden geldi.

Ken detests Tom.

Ken Tom'dan nefret ediyor.

Ken did that.

Onu Ken yaptı.

Ken believed Tom.

Ken Tom'a inandı.

Ken believes Tom.

Ken Tom'a inanıyor.

Ken despises Tom.

Ken, Tom'u küçümsüyor.

Ken helped Tom.

Ken Tom'a yardım etti.

Ken shot Tom.

Ken Tom'a ateş etti.

Ken knows Tom.

Ken Tom'u tanıyor.

Ken heard Tom.

Ken Tom'u duydu.

Ken missed Tom.

Ken Tom'u özledi.

Come on, Ken.

Gidelim Ken.

Ken wasn't running.

Ken koşmuyodu.

Ken likes camping.

Ken kamp yapmayı sever.

Ken gave up.

Ken vazgeçti.

Tom addressed Ken.

Tom, Ken'e hitap etti.

- Ken is a good swimmer.
- Ken can swim well.

- Ken iyi yüzebilir.
- Ken iyi bir yüzücüdür.

- What's Ken doing now?
- What is Ken doing now?

Ken şimdi ne yapıyor?

- Ken jumped over the wall.
- Ken leaped over the wall.
- Ken leapt over the wall.

Ken duvarın üzerinden atladı.

- The dog's name is Ken.
- The dog is called Ken.

Köpeğin adı Ken.

- Shall I call Ken back?
- Should I call Ken back?

Ken'i tekrar aramalı mıyım?

- Ken decided on going abroad.
- Ken decided to go abroad.

- Ken yurtdışına gitmeye karar verdi.
- Ken yurt dışına gitmeye karar verdi.

- Ken couldn't recall his name.
- Ken couldn't remember his name.

- Ken onun ismini hatırlayamadı.
- Ken adını hatırlayamadı.

- Ken leaped over the wall.
- Ken leapt over the wall.

Ken duvarın üzerinden atladı.

Ken has a guitar.

Ken'in bir gitarı var.

Meg sometimes annoys Ken.

- Meg bazen Ken'i sıkıyor.
- Meg bazen Ken'in canını sıkar.

Ken always plays soccer.

Ken her zaman futbol oynar.

Just call me Ken.

Bana sadece Ken de.

Tom is mocking Ken.

Tom Ken ile alay ediyor.

Ken keeps two cats.

Ken iki kedi besler.

Ken wants a bicycle.

Ken, bir bisiklet istiyor.

I believe in Ken.

Ben Ken'e inanıyorum.

I voted for Ken.

Ken için oy kullandım.

Ken has two cats.

Ken'in iki kedisi var.

I met Ken yesterday.

- Dün Ken'le karşılaştım.
- Dün Ken ile buluştum.

Ken lit the candles.

Ken mumları yaktı.

Ken, I love you.

Ken, seni seviyorum.

Ken will notify Tom.

Ken Tom'a bildirecek.

Ken will follow Tom.

Ken, Tom'u takip edecek.

Ken has located Tom.

Ken Tom'un yerini belirledi.

That name is Ken.

Onun adı Ken.

My name is Ken.

Benim adım Ken.

Ken dreamed of Tom.

Ken, Tom'u hayal etti.

Ken will bring Tom.

Ken Tom'u getirecek.

Ken just saw Tom.

Ken az önce Tom'u gördü.

Ken did warn Tom.

Ken Tom'u uyardı.

Ken cried for help.

Ken yardım için bağırdı.

Ken must run fast.

Ken hızlı koşmalıdır.

Ken walked on crutches.

Ken koltuk değnekleriyle yürüdü.

Ken collects old coins.

Ken eski paralar toplar.

Ken has made it.

Onu Ken yaptı.

What is Ken eating?

Ken ne yiyor?

Does Ken play tennis?

- Ken tenis oynuyor mu?
- Ken tenis oynar mı?

Ken kissed Tom's girlfriend.

Ken Tom'un kız arkadaşını öptü.

I rely on Ken.

- Ben Ken'e güveniyorum.
- Ken'e güveniyorum.

Ken hugged Tom’s fiancée.

Ken Tom'un kız arkadaşını öptü.

- Ken has been looking for you.
- Ken was looking for you.

Ken seni arıyordu.

- Ken appears a friendly person.
- Ken appears to be a friendly person.

Ken dost canlısı bir kişi olarak görünüyor.

Mike and Ken are friends.

- Mike ve Ken arkadaştırlar.
- Mike ve Ken arkadaşlar.

Ken can swim, can't he?

Ken yüzebilir, değil mi?

Ken sat next to me.

Ken yanıma oturdu.

Ken has to run fast.

Ken hızlı koşmak zorundadır.

Ken needs to run fast.

Ken hızlı koşmak zorunda.

Ken visited his teacher yesterday.

Ken dün öğretmenini ziyaret etti.

Ken ran up the hill.

Ken tepeye kadar koştu.

Ken ran up the slope.

Ken tepeye kadar koştu.

Nice to meet you, Ken.

- Sizinle tanışmak hoştu, Ken.
- Tanıştığımıza memnun oldum, Ken.

Ken laid down his arms.

Ken kollarını indirdi.

Tom is swearing at Ken.

Tom Ken'e küfrediyor.

Tom is winking at Ken.

Tom Ken'e göz kırpıyor.

I have to dismiss Ken.

Ken'i kovmak zorundayım.

Ken inquired about his father.

Ken, babası hakkında soruşturma yaptı.