Examples of using "Intense" in a sentence and their turkish translations:
Sen yoğunsun.
...yoğun bir rekabet var.
Tom yoğundur.
Çok yoğunsun.
Isı yoğun.
O yoğun bir kadın.
O oldukça yoğundu.
Tom gerçekten yoğun.
Soğuk şiddetli.
O gerçekten şiddetliydi.
Yoğun bir muhalefet vardı.
Bu gerçekten yoğundu.
Gerçekten yoğuntu.
Oldukça ciddiydi.
O çok yoğundu.
Tom'un yoğun olduğunu düşünüyorum.
Ağır kokudan mı?
Ağrı çok yoğundu.
Rekabet yoğun olacak.
Tom çok yoğun bir kişi.
Tom'un Mary için yoğun duyguları vardı.
Kafamın içinde yoğun bir ağrı vardı.
Terapiye yoğun bir erişimleri var,
O makam için rekabet çok yoğun.
Süper iletken mıknatıslar, yoğun manyetik alanlar üretebilir.
Bu kadar şiddetli ağrıyı nasıl görmezden gelebilirim?
Aylardan temmuzdu. Isı yoğundu.
Sami ve Leyla'nın yoğun bir ilişkisi vardı.
ve bazen o kadar yoğun ve ezici olur ki
Isı o kadar yoğundu ki bayıldım.
Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur.
Bu şiddetli ısı sizi rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
Fadıl ve Leyla'nın çok yoğun bir ilişkisi vardı.
Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
1990'ların başında, ayaklanma daha yoğun oldu.
Yoğun ısı nedeniyle açık havada oynayamadık.
Ağrı öylesine şiddetliydi ki uyuyamadım.
Gerçekten etkileyici, fütüristik bir fikir olduğunu sanmıştım
insanın aşka olan ihtiyacı daha da artıyor bence.
Birkaç yıl önce, yoğun bir yerde çalışıyordum.
Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
Yangın o kadar yoğundu ki itfaiyeciler eve giremedi.
Tom üç yıllık yoğun çalışmanın ardından oldukça akıcı Fransızcaya ulaştı.
Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.
Lezzetli yiyecek yemek, hayatın en yoğun ve dokunaklı zevklerinden biridir.