Translation of "Fish" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Fish" in a sentence and their turkish translations:

- It's a fish.
- This is a fish.
- That is a fish.
- That's a fish.
- It is a fish.

- Bu bir balık.
- O bir balık.
- Bu bir balıktır.

- It's a fish.
- This is a fish.
- That is a fish.
- That's a fish.

Bir balık var.

- I like fish.
- I love fish.

- Ben balık severim.
- Balık severim.

- It's not a fish.
- It isn't a fish.
- That is not a fish.
- This is not a fish.
- This is not fish.
- This isn't a fish.

- Bir balık değil.
- Bu bir balık değil.

Fish, please.

Balık, lütfen.

Fish again?

Yine mi balık?

- I am frying fish.
- I'm frying fish.

Balık kızartıyorum.

- Sharks eat fish.
- Sharks feed on fish.

Köpek balıkları balık yer.

- I am grilling fish.
- I'm grilling fish.

Balık ızgara yapıyorum.

- This fish smells bad.
- This fish stinks.

Bu balık kötü kokuyor.

- It's a fish.
- It is a fish.

- Bu bir balık.
- O bir balık.

- That is a fish.
- That's a fish.

O bir balık.

- It's not a fish.
- It isn't a fish.
- That is not a fish.
- This is not a fish.
- This isn't a fish.

Bu bir balık değil.

- A lot of fish perished.
- Many fish died.
- A lot of fish died.

- Birçok balık öldü.
- Bir sürü balık öldü.

- It's not a fish.
- It isn't a fish.
- This is not a fish.

Bir balık değil.

I believe this fish is a freshwater fish.

Bu balığın bir tatlısu balığı olduğuna inanıyorum.

- It's not a fish.
- It isn't a fish.

- Bir balık değil.
- O, balık değil.

They sell live fish at the fish store.

Balık dükkanında canlı balık satıyorlar.

- The big fish eats the small one.
- The big fish eats the little fish.

Büyük balık, küçük balığı yer.

Microbes, plankton, fish.

Mikroplar, planktonlar ve balıklar.

And fish tracks...

Ya balık izlerinin?

Meat or fish?

- Et veya balık?
- Et mi yoksa balık mı?

Fish gotta swim.

Balık yüzmeden olmaz.

Many fish died.

- Birçok balık öldü.
- Bir sürü balık öldü.

I like fish.

Ben balık severim.

Do fish sleep?

Balıklar uyur mu?

This fish stinks.

- Bu balık kötü kokuyor.
- Bu balık iğrenç kokuyor.

I need fish.

- Bana balık gerek.
- Balığa ihtiyacım var.

They can fish.

Onlar balık tutabilirler.

Some fish fly.

Bazı balıklar uçarlar.

Fish is expensive.

Balık pahalıdır.

Tom likes fish.

Tom balıkları sever.

I'll eat fish.

Balık yiyeceğim.

Dolphins aren't fish.

Yunuslar balık değildir.

I love fish.

Ben balık severim.

Sharks eat fish.

Köpekbalıkları balık yer.

These aren't fish.

Bunlar balık değil.

Seals eat fish.

Foklar balık yer.

I hate fish.

Balıktan nefret ediyorum.

Do you fish?

Balık tutar mısın?

They eat fish.

Onlar balık yiyorlar.

They ate fish.

- Onlar balık yediler.
- Balık yediler.

Is that fish?

O balık mı?

There's a fish.

Bir balık var.

I don't like grilled fish, let alone raw fish.

Çiğ balık şöyle dursun,ızgara balıktan hoşlanmam.

- Do you like fish?
- Do you like eating fish?

Balık sever misiniz?

- I'd like some fish.
- I would like some fish.

Biraz balık istiyorum.

- Fish live in the water.
- Fish live in water.

Balıklar suda yaşar.

- It isn't a fish.
- That is not a fish.

O bir balık değil.

- This fish is not edible.
- This fish isn't edible.

Bu balık yenilebilir değil.

- That fish is not edible.
- That fish isn't edible.

Bu balık yenilebilir durumda değil.

- He scaled a fish.
- She scaled a fish.
- She removed the scales from the fish.

Balıktan pulları temizledi.

- This fish is not fit to eat.
- This fish is not edible.
- This fish isn't edible.
- This fish isn't fit to eat.

Bu balık yemek için uygun değildir.

- Is the fish still alive?
- Is this fish still alive?

Balık hâlâ canlı mı?

Markku – who likes to fish – caught a large fish today.

Balık avlamayı seven Markku bugün büyük bir balık yakaladı.

Fish for the survivor,

Hayatta kalmak isteyen kişinin

Like this lantern fish.

tıpkı bu fener balığı gibi.

A fish can swim.

Bir balık yüzebilir.

We eat fish raw.

Balığı çiğ yeriz.

Today's special is fish.

- Bugünün yemeği balıktır.
- Bugünün spesiyali balıktır.

You sell us fish.

Sen bize balık sat.

I caught two fish.

İki balık yakaladım.

I ate fish yesterday.

Dün balık yedim.

I'm sick of fish.

Balıktan bıktım.

I didn't order fish.

Balık sipariş etmedim.

Fish don't like sunlight.

Balıklar günışığını sevmez.

The fish fought hard.

Balık çok mücadele etti.

I'd like some fish.

Biraz balık istiyorum.

Tom loves to fish.

Tom balık tutmayı sever.

Marie fed the fish.

Marie balığı besledi.

The fish smells bad.

Balık kötü kokuyor.

I'm allergic to fish.

Benim balığa alerjim var.

Tom caught a fish.

- Tom, bir balık tuttu.
- Tom bir balık yakaladı.

She scaled a fish.

O bir balık tarttı.

Please scale the fish.

Lütfen balığı tart.

This fish is delicious.

Bu balık lezzetli.

Do you eat fish?

Balık yer misin?

Today's dinner is fish.

Bugün'kü akşam yemeği balık.

Fish is cheap today.

Balık bugün ucuz.

I'd like a fish.

- Ben bir balık isterim.
- Bir balık istiyorum.

Tom keeps tropical fish.

Tom tropikal balık tutar.

Don't you like fish?

Balık sevmez misin?

They fed the fish.

Balığı yemlediler.

I like fish sticks.

Balık kroketlerini seviyorum.

Can we fish there?

Orada balık avlayabilir miyiz?