Translation of "Elder" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Elder" in a sentence and their turkish translations:

- I am your elder sister.
- I'm your elder sister.

Ben senin öz ablanım.

She adores her elder brother.

O, ağabeyine hayrandır.

Laurie is your elder sister.

Laurie senin ablan.

The elder passed away recently.

Yaşlı adam geçenlerde vefat etti.

She is my elder sister.

O benim ablamdır.

That elder died of hunger.

O yaşlı açlıktan öldü.

Today is my elder sister's birthday.

Bugün ablamın doğum günü.

My elder brother doesn't do sports.

Abim spor yapmaz.

My elder daughter is Magdalena Zarębówna.

En büyük kızım Magdalena Zarębówna'dır.

My elder son is Lech Zaręba.

En büyük oğlum Lech Zaręba'dır.

His elder son is studying at college.

Onun büyük oğlu üniversitede okuyor.

- I am your older sister.
- I'm your older sister.
- I am your elder sister.
- I'm your elder sister.

Ben senin ablanım.

The elder Homo sapiens hobbles towards the fire.

Yaşlı insan, ateşe doğru çömelir.

He is less clever than his elder brother.

O,ağabeyinden daha az akıllıdır.

But my elder sister can swim perfectly well.

Ama ablam gayet iyi yüzebilir.

The company is managed by my elder brother.

Şirket benim ağabeyim tarafından yönetiliyor.

My elder daughter Magdalena is like an angel.

Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir.

My elder brother finished his homework very quickly.

Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.

My elder brother is an authority on philosophy.

Ağabeyim felsefesi üzerine bir otoritedir.

My elder brother is really tall, about 1.8m.

Ağabeyim gerçekten uzun boylu, yaklaşık 1.80m.

My elder sister is afraid of all doctors.

Ablam tüm doktorlardan korkuyor.

She was not less beautiful than her elder sister.

O, ablasından daha az güzel değildi.

My elder sister is good at playing the guitar.

Ablam iyi gitar çalar.

I have one elder brother and a younger sister.

Bir ağabeyim ve bir küçük kız kardeşim var.

- Then the younger brother set off, and the elder remained behind.
- Then the younger brother set off, the elder remaining behind.

Sonra küçük kardeş yola çıktı, ve büyük geride kaldı.

- Her elder daughter is married.
- Her older daughter is married.

Onun büyük kızı evlidir.

- He has three elder sisters.
- He has three older sisters.

Onun üç ablası var.

The elder sons are now quite independent of their father.

Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.

- Tom is my older brother.
- Tom is my elder brother.

- Tom, benim ağabeyim.
- Tom benim ağabeyim.
- Tom abim.

My elder brother got a position in a big business.

Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

Don't hesitate to speak just because I am your elder.

- Yaşça senden büyük olduğum için konuşmaktan çekinme.
- Yaşım büyüm olduğu için konuşmaktan çekinme.

Then the younger sister set off, and the elder remained behind.

Sonra küçük kardeş yola çıktı, ve büyük geride kaldı.

Then the younger sibling set off, and the elder remained behind.

Sonra küçük kardeş yola çıktı, ve büyük geride kaldı.

I think that my younger brother is stronger than my elder brother.

Küçük erkek kardeşimin ağabeyimden daha güçlü olduğunu düşünüyorum.

- How old is your elder son?
- How old is your oldest son?

Büyük oğlun kaç yaşında?

Our great-great-grandmother died the day after my elder sister was born.

- Büyükbüyükbüyükannemiz ablam doğduktan sonraki gün ölmüş.
- Büyükannemin büyükannesi ablamın doğumundan bir gün sonra vefat etmiş.

- She is my elder sister.
- She's my older sister.
- She is my older sister.

O, benim ablam.

John's mother looks so young that she is often mistaken for his elder sister.

John'un annesi o kadar genç görünüyor ki o sık sık onun ablası ile karıştırılıyor.

- The company is managed by my elder brother.
- The company is managed by my older brother.

Şirket ağabeyim tarafından yönetilir.

We're on the lookout for a tribal elder who's supposed to meet me to collect the vaccines.

Aşıları almak için benimle buluşacak olan  kabile üyesini arıyoruz.

An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.

Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.

- My elder brother got a position in a big business.
- My older brother got a position in a big business.

Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

Emily's staying in her elder sister's house, because her parents went to the United States for a couple of weeks.

Emily ablasının evinde kalıyor, çünkü anne babası birkaç haftalığına Amerika Birleşik Devletleri'ne gittiler.

And he said to the elder servant of his house, who was ruler over all he had: Put thy hand under my thigh, that I may make thee swear by the Lord, the God of heaven and earth, that thou take not a wife for my son, of the daughters of the Chanaanites, among whom I dwell: but that thou go to my own country and kindred, and take a wife from thence for my son Isaac.

İbrahim, evindeki en yaşlı ve her şeyden sorumlu uşağına, "Elini uyluğumun altına koy" dedi, "Yerin göğün Tanrısı Rabbin adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılardan oğluma kız almayacaksın. Oğlum İshaka kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin."