Translation of "Disease" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Disease" in a sentence and their turkish translations:

- It's not a disease.
- It isn't a disease.

Bu bir hastalık değil.

- Did he have Parkinson's disease?
- Did she have Parkinson's disease?

Onda Parkinson hastalığı mı vardı?

- She has a heart disease.
- He has a heart disease.

Onun kalp hastalığı var.

Manage their chronic disease,

yardımcı oluyorsanız,

My disease had transitioned.

Hastalığım değişim göstermişti.

disease outbreaks and starvation.

ilaç kıtlığı, salgın hastalıklar ve açlık.

Or even Alzheimer's disease

ve hatta Alzheimer riskinizin artması

That disease is incurable.

Bu hastalık tedavi edilemez.

He had Parkinson's disease.

Onun Parkinson hastalığı vardı.

That's a severe disease.

O ciddi bir hastalıktır.

This disease causes blindness.

Bu hastalık körlüğe neden olur.

It's a scalp disease.

Bu bir kafa derisi hastalığı.

It's a bad disease.

Bu kötü bir hastalık.

I'm immune to disease.

Ben hastalanmaya karşı bağışıklıyım.

It's a rare disease.

Bu nadir bir hastalık.

Mary is a disease.

Mary bir hastalıktır.

- Spring fever is not a disease.
- Spring fever isn't a disease.

Bahar yorgunluğu bir hastalık değildir.

So, we know this disease.

Yani, bu hastalığı biliyoruz.

Their heart disease still progressed.

Kalp hastalıkları yine de ilerledi.

To detect clusters of disease.

Bu şekilde, hastalık yerlerini belirliyoruz.

Eradicating disease, feeding the hungry,

hastalıkları yok etmek, aç insanları doyurmak,

He died of that disease.

O, o hastalıktan öldü.

Breast cancer is a disease.

Meme kanseri bir hastalıktır.

Did he have Parkinson's disease?

Parkinson hastalığı mı vardı?

He has an incurable disease.

Tedavi edilemez bir hastalığı var.

Tom has a contagious disease.

Tom'un bulaşıcı bir hastalığı var.

Tom has a rare disease.

- Tom'un nadir görülen bir hastalığı var.
- Tom'un ender bir hastalığı var.

She has a heart disease.

Onun kalp hastalığı var.

Alcoholism is a horrible disease.

Alkolizm korkunç bir hastalıktır.

You have an infectious disease.

Senin bir bulaşıcı hastalığın var.

They have an infectious disease.

Onların bulaşıcı bir hastalığı var.

He contracted an incurable disease.

O, tedavi edilemez bir hastalığa yakalandı.

Tom's disease affects his sleep.

Tom'un hastalığı onun uykusunu etkiliyor.

Disease and famine go together.

Hastalık ve kıtlık birlikte giderler.

This disease spreads like wildfire.

Bu hastalık kontrolsüz yangın gibi yayılıyor.

Not many survive this disease.

Birçoğu bu hastalık yüzünden hayatta kalmaz.

Meningitis is a terrible disease.

Menenjit korkunç bir hastalıktır.

Typhus is a contagious disease.

Tifüs, bulaşıcı bir hastalıktır.

Tom has an incurable disease.

Tom'un tedavi edilemez bir hastalığı var.

Mumps is an infectious disease.

Kabakulak bulaşıcı bir hastalıktır.

An epidemic disease broke out.

Epidemi patlak verdi.

Reason is not a disease.

Sebep bir hastalık değildir.

He has a heart disease.

Onun kalp hastalığı var.

How does this disease spread?

Bu hastalık nasıl yayılır?

Malaria is a preventable disease.

Sıtma, önlenebilir bir hastalıktır.

Mental illness is a disease.

Akıl hastalığı bir hastalıktır.

I have a rare disease.

Nadir bir hastalığım var.

My disease will kill me.

Hastalığım beni öldürecek.

Cancer is a terrible disease.

Kanser korkunç bir hastalıktır.

Hypophysitis is a rare disease.

Hipofizit nadir bir hastalıktır.

- Life is a fatal sexually transmitted disease.
- Life is a sexually transmitted terminal disease.

Hayat ölümcül,cinsel,taşınan bir hastalıktır.

It's a progressive muscle wasting disease

Bu bir ilerleyen kas zayıflığı hastalığı,

Despite me and my sister's disease,

Benim ve kardeşimin hastalığına rağmen

"You have a disease called vitiligo.

"Hastalığının adı vitiligo.

And as the disease got worse,

Ve bu hastalık daha da kötüleştiğinde

No medicine can cure this disease.

Hiçbir ilaç bu hastalığı tedavi edemez.

She suffers from a respiratory disease.

Bir solunum hastalığından muzdarip.

Mosquitoes are a vector for disease.

Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.

Are we able to prevent disease?

Hastalığı önleyebilir miyiz?

There's no cure for this disease.

Bu hastalık için hiç tedavi yok.

My baby has a hereditary disease.

Bebeğimin kalıtsal bir hastalığı var.

She's suffering from a serious disease.

O, ciddi bir hastalıktan çekiyor.

That disease is caused by bacteria.

Bu hastalığa bakteri neden olur.

A treatment will cure the disease.

Bir tedavi hastalığı tedavi edecektir.

My son has an hereditary disease.

Oğlumun kalıtsal bir hastalığı var.

Potentially, this disease could kill thousands.

Potansiyel olarak, bu hastalık binlerce kişiyi öldürebilir.

She suffers from an incurable disease.

O, çaresiz bir hastalıktan muzdarip.

You may get a serious disease.

Ciddi bir hastalığa yakalanabilirsiniz.

Many died of hunger and disease.

Birçok insan açlıktan ve hastalıktan öldü.

The disease spread in several ways.

Hastalık çeşitli şekillerde yayıldı.

We're talking about a contagious disease.

Biz bulaşıcı bir hastalık bahsediyoruz.

Cystic fibrosis is a genetic disease.

- Kistik fibrozis genetik bir hastalıktır.
- Kistik fibrozis, kalıtsal bir hastalıktır.

Tom has a rare skin disease.

Tom'un ender bir cilt hastalığı var.

Life is a sexually transmitted disease.

Hayat cinsel olarak bulaşan bir hastalıktır.

Tom is immune to that disease.

Tom bu hastalığa karşı bağışıktır.

This disease was introduced by tourists.

Bu hastalık turistler tarafından getirildi.

- It is a disease that can't be prevented.
- It's a disease that can't be prevented.

Bu önlenemez bir hastalıktır.

- Thousands of people became victims of this disease.
- Several thousand people became victims of this disease.

Birkaç bin kişi bu hastalığın kurbanı oldu.

- I've got a bum ticker: coronary artery disease.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.

Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.

And still, you know, develop Parkinson's disease.

ve yine Parkinson hastası olabilirdi."

And even as the disease progressed significantly

Hastalık oldukça ilerlemesine rağmen

Is the increased risk for cardiovascular disease

uzatılmış sürelerde belirli gürültü seviyelerine

Did not tell anyone about this disease

hiç kimseye söylemiyordu bu hastalığı

Heart disease caught him on the plane

kalp hastalığı onu uçakta yakaladı

The name of this disease is mitomania

bu hastalığın adı ise mitomani

Malaria is a disease that mosquitoes carry.

Sıtma, sivrisineklerin taşıdığı bir hastalıktır.

The disease left Mike unable to walk.

Hastalık Mike'ı yürüyemez durumda bıraktı.

He is suffering from an aggravated disease.

O, ağır bir hastalıktan acı çekiyor.

Tom is suffering from a serious disease.

Tom ciddi bir hastalıkla mücadele ediyor.

Rabies is the deadliest disease on earth.

Kuduz yeryüzündeki en ölümcül hastalıktır.

People with this disease are usually paranoid.

Bu hastalığın görüldüğü kişiler genelde paranoyaktır.

Eating healthfully can help prevent heart disease.

Sağlıklı bir şekilde yemek yemek kalp hastalığını önlemeye yardımcı olabilir.

Malaria is a disease spread by mosquitoes.

Sıtma sivrisinekler tarafından yayılan bir hastalıktır.

The disease began all of a sudden.

Hastalık aniden başladı.

They developed a treatment for this disease.

Bu hastalığın tedavisini keşfettiler.

And I have a disease called Progeria.

ve progeria denen bir hastalığım var.