Translation of "Colleague" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Colleague" in a sentence and their turkish translations:

Tom is my colleague.

- Tom benim iş arkadaşım.
- Tom benim meslektaşım.

He is my colleague.

O benim meslektaşım.

I'm your father's colleague.

Ben senin babanın meslektaşıyım.

My colleague doctored the report.

- Meslektaşım raporun üzerinde oynama yaptı.
- Meslektaşım raporun içeriğini değiştirdi.

This is Tom, my colleague.

Bu Tom, iş arkadaşım.

Tom is our new colleague.

Tom yeni meslektaşımız.

I'm a colleague of Tom's.

Ben Tom'un meslektaşıyım.

A confident colleague on the ground

sahada kendine güvenli bir doktor

You shouldn't underestimate a good colleague.

İyi bir meslektaşı küçük görmemelisin.

We have a colleague in Spain.

İspanya'da bir meslektaşımız var.

Go and speak to my colleague.

Git ve iş arkadaşımla konuş.

A colleague is coming to visit me.

Bir meslektaş beni ziyarete geliyor.

They congratulated their colleague on his promotion.

Onlar meslektaşını terfi etmesinden dolayı tebrik ettiler

Tom is my colleague and my friend.

Tom benim meslektaşım ve arkadaşım.

Mary is my colleague and my friend.

Mary benim meslektaşım ve arkadaşım.

Sami was trying to save a colleague.

Sami bir meslektaşını kurtarmaya çalışıyordu.

His colleague was transferred to an overseas branch.

Meslektaşı yurtdışındaki birime tayin edildi.

My colleague and her husband are both American.

- İş arkadaşım ve kocasının ikisi de Amerikalı.
- Hem iş arkadaşım hem de onun kocası Amerikalı.

I completely agree with you, my dear colleague.

Sevgili meslektaşım, tamamen seninle aynı düşüncedeyim.

She was my colleague before they fired her.

Onlar onu kovmadan önce o benim iş arkadaşımdı.

Their colleague was transferred to an overseas branch.

Onların meslektaşları bir yurt dışı şubesine transfer edildi.

I am a colleague of Miss Mary Fischer.

Ben bayan Mary Fischer'in bir meslektaşıyım.

He has a new colleague. Her name is Claire.

Onun yeni bir meslektaşı var. Onun adı Claire.

Black eyeglasses cover the eyes of my blind colleague.

Siyah gözlükler kör meslektaşımın gözlerini örter.

You are a worker, a colleague, a student, a teacher

Bir işçi veya meslektaş, öğretmen veya öğrencisiniz.

The colleague whose husband is French has left for Paris.

Kocası Fransız olan meslektaşım Paris'e gitti.

My colleague filled in for me while I was sick.

İş arkadaşlarım ben hastayken benim yerimi doldurdular.

Tom's colleague has just received another prize for his research.

Tom'un meslekdaşı, araştırması için şimdi bir ödül daha aldı.

Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.

Benim tek meslektaşım emekliye ayrıldığından, ben yalnız uçuyorum.

"If we're forced to work with a colleague that we dislike,"

''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''

Mr. Bernardo is a nice colleague, in comparison to Mr. Citrono.

Bay Bernardo, bay Citrono'ya nazaran iyi bir arkadaş.

Tom came to blows with a colleague at the office Christmas lunch.

Tom, Noel yemeğinde ofisteki bir arkadaşı ile yumruk yumruğa girdi.

He and a colleague who went to China later translated The New Testament into Chinese.

O ve Çin'e giden bir meslektaş daha sonra Yeni Ahit'i Çince'ye çevirdi.