Translation of "Burnt" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Burnt" in a sentence and their turkish translations:

It smells burnt.

Bu yanmış kokuyor.

I've burnt the toast.

Ben tostu yaktım.

I burnt my fingertip.

Parmak ucumu yaktım.

The porridge was burnt.

Yulaf lapası yandı.

Somebody burnt my treehouse.

Birisi ağaç evimi yakmış.

This coffee tastes burnt.

Bu kahvenin tadı yanık.

I burnt my tongue.

Dilimi yaktım.

I've never been burnt.

Ben hiç yanmadım.

The meat was burnt.

- Et yanmıştı.
- Et kavrulmuştu.

The fire burnt everything.

Yangın her şeyi yaktı.

The toast looks burnt.

Tost yanmış görünüyor.

Sami's body was burnt.

Sami'nin vücudu yanmıştı.

- A burnt child fears the fire.
- A burnt child dreads fire.

Yanmış bir çocuk ateşten anlar.

The chili burnt my tongue.

Kırmızı biber dilimi yaktı.

His house was burnt down.

Onun evi yakıldı.

A burnt child dreads fire.

- Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
- Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.

The house has burnt down.

Ev yandı.

The dog was burnt to death.

Köpek yakılarak öldürüldü.

The fire burnt ten houses down.

Yangın on evi yakıp kül etti.

- I've burnt myself.
- I burned myself.

Kendimi yaktım.

A burnt child dreads the fire.

Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

The protesters burnt down the synagogue.

Göstericiler sinagogu ateşe verdiler.

Everything was being burnt to ashes.

Her şey yanıp kül oluyordu.

I'm pretty burnt out right now.

Şu anda çok mahvolmuş durumdayım.

This plant has some burnt leaves.

Bu bitkinin bazı yanmış yaprakları var.

An old woman was burnt to death.

Yaşlı bir adam yanarak ölmüştü.

She got burnt in the right hand.

Onun sağ elinde yanık var.

The sausages must be burnt by now!

Sosisler şimdi yanmış olmalı!

He burnt his hand on the hot stove.

O sıcak sobada elini yaktı.

His T-shirt was a burnt orangish colour.

Onun tişörtü yanmış portakal rengiydi.

I burnt my hand while pouring hot water.

Sıcak su dökerken elimi yaktım.

No one likes to eat a burnt barbecue!

Kimse yanmış bir barbekü yemekten hoşlanmaz!

I burnt my finger when some popcorn burst.

Biraz mısır patlatırken parmağım yandı.

Half of the town burnt down in the fire.

Yangında kasabanın yarısı yandı.

The castle, burnt down in 1485, was not rebuilt.

Kale 1485 yılında yandı , yeniden inşa edilmedi.

I burnt my fingers while I was preparing popcorn.

Patlamış mısır hazırlarken parmağımı yaktım.

Have you ever burnt your coat with a cigarette?

Sen hiç ceketini bir sigara ile yaktın mı?

A mountain fire broke out and burnt the forest.

Bir dağ yangını başladı ve ormanı yaktı.

The badly burnt pilot was still in the cockpit.

Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.

I burnt my fingers on the hob this morning.

Bu sabah parmaklarımı ocakta yaktım.

- The house has burnt down.
- The house caught fire.

Ev yandı.

You burnt a hole in my coat with your cigarette.

Sigaranla ceketimde bir delik açtın.

Many of the victims either burnt to death or suffocated.

Kurbanların çoğu ya yanarak ya da boğularak öldü.

The boy touched the hot stove and burnt his hand.

Çocuk sıcak sobaya dokundu ve elini yaktı.

- A burnt child dreads the fire.
- Once bitten, twice shy.

Ürkütücü karga çalıdan korkuyor.

burnt in my memory, this, like, huge shark just suddenly approaching her.

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

The fire burnt down four houses in the east of the city.

Yangın kentin doğusundaki dört tane evi yakıp kül etti.

Tom burnt the candle at both ends preparing for his final exams.

Tom final sınavları için hazırlanırken çok çalıştı.

The sauce got burnt and stuck to the bottom of the pan.

Sos yandı ve tencerenin dibine yapıştı.

None of the computers can continue to run with a burnt card.

- Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

A fire broke out last night and three houses were burnt down.

Dün gece bir yangın çıktı ve üç ev tamamen yandı.

- This plant has some burned leaves.
- This plant has some burnt leaves.

Bu bitkinin bazı yanmış yaprakları var.

- The house was burned to ashes.
- The house was burnt to ashes.

Ev tamamen yandı.

If you keep playing with fire you must expect to get burnt.

Ateşle oynamaya devam edersen bir yerini yakınca şaşırma.

Orangutans are mostly killed by machete to death or burnt alive with petrol.

Orangutanlar çoğu zaman palayla öldürülüyor veya benzinle yakılıyor.

Two hundred houses were burnt down in the fire which broke out yesterday.

- Dün çıkan yangında iki yüz ev yanıp kül oldu.
- Dünkü yangında iki yüz ev küle döndü.

My cooking had almost burnt by the time I came to the kitchen.

Benim yemek neredeyse ben mutfağa gelmeden yanmış.

That person will be burnt. He was kicked until he got into the circle

o kişi yanmış olur. Yuvarlağın içerisine girinceye kadar tekme atılırdı

The Coloseum was used until the year 217, when it was struck by lightning and burnt.

Şimşek tarafından çarpıldığında ve yandığında Coloseum 217 yılına kadar kullanıld.ı

She's been working her butt off for the last 50 years! Of course, she feels burnt out!

Son elli senedir canını dişine takıp çalışıyor! Kendini tükenmiş hissetmesi çok normal!

- A house built of wood is more easily burnt than a house of stone.
- A wooden house burns more easily than a stone house.
- Houses built with wood burn more easily than houses built out of stone.

Ahşaptan yapılan evler taştan yapılanlara göre daha çabuk yanar.

- And Noah built an altar unto the Lord: and taking of all cattle and fowls that were clean, offered holocausts upon the altar.
- And Noah built an altar to the LORD; and took of every clean beast, and of every clean fowl, and offered burnt offerings on the altar.

Nuh RAB'be bir sunak yaptı. Orada temiz sayılan hayvanların ve kuşların hepsinden yakmalık sunular sundu.