Translation of "Maakte" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Maakte" in a sentence and their turkish translations:

- Tom maakte een U-bocht.
- Tom maakte rechtsomkeer.

Tom bir U dönüşü yaptı.

Hij maakte ontbijt.

O kahvaltı hazırladı.

Zij maakte ontbijt.

O, kahvaltı hazırladı.

Maria maakte ontbijt.

Mary kahvaltı hazırladı.

Tom maakte ontbijt.

Tom kahvaltı hazırlıyordu.

Ik maakte ontbijt.

Kahvaltı hazırladım.

Tom maakte bezwaar.

- Tom karşı çıktı.
- Tom itiraz etti.

- Hij maakte patat.
- Hij maakte friet.
- Hij maakte frietjes.
- Tom was patat aan het bakken.

Tom patates kızartması yapıyordu.

- Ik maakte veel stomme fouten.
- Ik maakte veel domme fouten.

Bir sürü aptalca hatalar yaptım.

Wat maakte het verschil?

Farklılık yaratan şey neydi?

Ik maakte je wakker.

Seni uyandırdım.

Ik maakte haar gelukkig.

Onu mutlu ettim.

Ik maakte een grapje.

Şaka yapıyordum.

Hij maakte haar gelukkig.

Onu mutlu etti.

Ik maakte een typefout.

Ben bir yazım hatası yaptım.

Tom maakte Maria bang.

Tom, Mary'yi korkuttu.

Tom maakte zijn huiswerk.

Tom ödevini yaptı.

Ik maakte John gelukkig.

John'ı mutlu ettim.

Het maakte geen verschil.

Bir şey fark etmedi.

Ze maakte hem rijk.

O onu zengin yaptı.

Tom maakte Maria doodsbang.

Tom, Mary'yi korkuttu.

Tom maakte Maria gelukkig.

Tom, Mary'yi mutlu etti.

Tom maakte een zandkasteel.

Tom bir kum kale yaptı.

Ik maakte een salto.

Takla attım.

En dat maakte hen gelukkig.

ve bu onları mutlu etti.

Je maakte een juiste beslissing.

Sen iyi bir karar verdin.

Het antwoord maakte mij boos.

- Yanıt beni irite etti.
- Yanıt beni öfkelendirdi.

Het nieuws maakte hem blij.

Haber onu mutlu etti.

Ik maakte mijn veters los.

Ben benim ayakkabı bağlarını gevşettim.

Hij maakte zijn bedoeling duidelijk.

O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.

Tom maakte een slechte indruk.

Tom kötü bir izlenim bıraktı.

Moeder maakte ons middageten klaar.

Annem bizim için öğle yemeği yaptı.

Je maakte me nogal nieuwsgierig.

Beni oldukça meraklandırdın.

Ik maakte maar een grapje.

Ben sadece oyalanıyordum.

Tom maakte indruk op me.

Tom beni etkiledi.

Ik maakte een versterker gisteren.

Dün bir anfi yaptım.

Ze maakte het huis schoon.

O, evi temizledi.

Ik maakte het huis schoon.

Evi temizledim.

Het vliegtuig maakte een noodlanding.

Uçak zorunlu iniş yaptı.

Ik maakte veel stomme fouten.

Çok fazla aptalca hata yaptım.

Dit antwoord maakte hem woedend.

Bu cevap onu kızdırdı.

Ze maakte weer dezelfde fout.

O aynı hatayı tekrar yaptı.

Tom maakte zijn bed op.

Tom yatağını düzeltti.

- Tom maakte een illegale U-bocht.
- Tom maakte rechtsomkeer waar dat verboden was.

Tom yasadışı bir u dönüşü yaptı.

- Wat maakte je wakker?
- Wat maakte u wakker?
- Wat maakte jullie wakker?
- Wat wekte u?
- Wat wekte jullie?
- Wat wekte je?

Seni ne uyandırdı?

- Ik dacht dat u een grapje maakte.
- Ik dacht dat je een grapje maakte.

Ben senin dalga geçtiğini düşündüm.

- Ik heb een U-bocht gemaakt.
- Ik maakte een U-bocht.
- Ik maakte rechtsomkeer.

U dönüşü yaptım.

En ik maakte er een kolossale.

Ben kocaman bir hata yaptım.

Maar hij maakte een reeks blunders.

Ama bir dizi hata yaptı.

Maar toen maakte ik veel fouten.

Ama o noktada bir sürü hata yapıyordum.

Zij maakte de pop voor mij.

O, benim için oyuncak bebek yaptı.

Ik maakte er een puinhoop van.

Onu yüzüne gözüne bulaştırdın.

Ik maakte haar aan het huilen.

Onu ağlattım.

Ze maakte vis klaar voor mij.

Bana balık pişirdi.

Tom maakte een paar grammaticale fouten.

Tom birkaç gramer hatası yaptı.

Hij maakte haar een nieuwe jas.

O ona yeni bir manto yaptı.

Zijn leugen maakte de zaak ingewikkeld.

Onun yalanı konuları karıştırdı.

Ik maakte warme chocolademelk voor mezelf.

Kendime bir fincan sıcak çikolata yaptım.

Ik maakte me zorgen over hem.

Onun hakkında endişeliyim.

John maakte de hele tijd fouten.

John sürekli hatalar yapıyordu.

Ze maakte dezelfde fout als voorheen.

Daha önceki gibi aynı hatayı yaptı.

Hij maakte een boekenplank voor haar.

O ona bir kitaplık yaptı.

Tom maakte Maria aan het huilen.

Tom, Mary'yi ağlattı.

Tom maakte Maria uit voor verrader.

Tom, Mary'ye hain dedi.

De allergische reactie maakte hem boos.

Alerjik reaksiyon onu sinirlendirdi.

Tom maakte zich ook geen zorgen.

Tom da endişeli değildi.

Tom maakte zich helemaal geen zorgen.

Tom biraz endişeli değildi.

En toen... Mijn afdeling maakte valse documenten.

Sonra... Sahte evrak hazırlayan bir serviste çalışıyordum,

Facebook, je maakte een historische misstap hierin.

Facebook, bu konuda tarihin yanlış tarafındaydın.

De koning maakte misbruik van zijn macht.

- Kral gücünü kötüye kullandı.
- Kral otoritesini kötüye kullandı.
- Kral, iktidarını abuze etti.

De boot maakte water en kapseisde bijna.

Gemi su yükledi ve neredeyse alabora oluyordu.

De treinstaking maakte mij helemaal niet uit.

Tren grevi beni hiç rahatsız etmedi.

Hij zei niets, wat haar boos maakte.

Hiçbir şey söylemedi, bu durum onu kızdırdı.

- Tom maakte overuren.
- Tom heeft overuren gemaakt.

Tom fazla mesai yaptı.

Kate maakte haar huiswerk in de keuken.

Kate ödevini mutfakta yaptı.

Mijn grootmoeder maakte me een nieuwe jurk.

Büyükannem bana yeni bir elbise yaptı.

Mijn vader maakte me een heerlijk middagmaal.

Babam bana lezzetli bir öğle yemeği yaptı.

Ik dacht dat hij een grapje maakte.

Onun espri yaptığını düşündüm.

- Ik maakte me zorgen.
- Ik was bezorgd.

Endişeliydim.

Hij maakte de handdoek nat met water.

O, havluyu suyla ıslattı.

- Ik heb koekjes gemaakt.
- Ik maakte koekjes.

Kurabiyeler yaptım.

- Hij maakte spaghetti.
- Hij heeft spaghetti gemaakt.

O spagetti yaptı.

- Tom maakte spaghetti.
- Tom heeft spaghetti gemaakt.

Tom spagetti yaptı.

- Ze maakte spaghetti.
- Ze heeft spaghetti gemaakt.

O spagetti yaptı.

- Maria maakte spaghetti.
- Maria heeft spaghetti gemaakt.

Mary spagetti yaptı.

Tom maakte het zichzelf zo comfortabel mogelijk.

Tom mümkün olduğunca rahatına baktı.

Georges zus maakte wat sandwiches voor me.

George'un kız kardeşi benim için biraz sandviç hazırladı.